Hz. Adem’den bu tarafa, hak ve batıl, zalim ve mazlum mücadelesi hep süre gelmiştir. Hiçbir zaman zalimlerin zulümleri sürekli olmamıştır. İnsanlar hesaplar yaparlar, Allah (c.c)’ ın da bir hesabı vardır ama insanların hesabına benzemez. Sömürgecilerin Suriye üzerinden ülkemize kurmak istedikleri tuzaklarda bertaraf ediliyor.
Şubat ayında iz bırakan ve gelecekteki nesillerimize de bırakacağımız en güzel hatıralarımızdan biriside Kahraman ordumuzun, Suriye'nin Afrin bölgesinde, karanlık güçlerin piyonlarını etkisiz hale getirmek için vermiş olduğu kahramanlık destanıdır. Ülkemizi sürekli tehdit ederek tacizlerde bulunan, bölmek için sinsi planlar yapan sömürgecilerin kuklaları bertaraf edilirken, yeni senaryolar yazarak uygulamaya koymanın peşinde olduklarını görüyoruz. Fırat Kalkanı Operasyonunda El Babda Zor durumda kalan DEAŞ’ın Membiç ve Rakka'yı PYD’ye teslim etmesinden sonra dört yüz militanının serbest bırakılması ile temelleri atılan kirli ittifak, Zeytin Dalı Harekatı’nda da kendini gösterdi. Afrin de Ülkemize karşı yan yana savaşan PYD’li ve DEAŞ’lı teröristlere bir destekte ülkesini perişan eden eli kanlı katil Esad dan geldi. Esad ın Şebbihalarının PYD/YPG ye destek için Afrin'e gireceğinin ifade edilmesi, karanlık güçlerin, bu kirli ittifaklarını taşeronlar üzerinden nasıl yürüttüklerini bir kez daha gösterdi ama beyhude. İnşallah Mehmetçiğimiz bölgeyi terör yuvalarından arındırarak Ülkemizi güvenli hale getirinceye kadar operasyona devam edecektir. Rabbimiz, Ordumuzun yâr ve yardımcıları olsun. Kalbimiz onlarla beraber atıyor ve dualarımız onlarla birlikte.
Şubat ayında unutmamız mümkün olmayan ve mütedeyyin Müslümanlar üzerinde büyük tahribatlar yapan olumsuz olayların başında bundan yaklaşık yirmi bir yıl önce tarihe (28 Şubat 1997) postmodern darbesi olarak, tarihe geçen süreçte, ülkemiz insanlarına ve değerlerine adeta savaş açılarak, zulüm edildi. Gerçektende sıkıntılı, faili meçhul cinayetlerle dolu, karanlık bir dönem yaşandı. Senaryolar yazıldı; Ali Kalkancı, Emîre, Fadime Şahin, Müslim Gündüzler gibi oyuncular bulunarak, filimler sahneye konulmak suretiyle insanlar töhmet altında bırakılarak adeta insanlarımız cezalandırılmak istendiler. Değerlerimizle alay edildi, perde arkasındaki aynı insanlar, faili meçhul cinayetler işleterek bir gurup insanı, tahrik etmek suretiyle, sokaklara dökerek kahrolsun şeriat diye bağırtarak ülkemizin insanları arasına kin, nefret, nifak ve husumet tohumları ekmeye çalışıldı.
Bir taraftan da dini değerlerine sahip olan binlerce insanımıza şeriatçı, irticacı, mürteci, gerici gibi damgalar vurarak, fişlemek suretiyle, çalışma hayatlarına son verilmek suretiyle işiyle, aşıyla ve ekmeğiyle oynanarak hem kendileri hem de aile efratları mağdur edildi. Darbenin en çok TSK'ye zarar verdiğini belirten emekli Koramiral Atilla Kayıt, 28 Şubat sürecinde "Çözümü askerde arayan siyasetçilerin, akademisyenlerin, bürokratların ve iş adamlarının yatacak yerleri yok" demişti. Prof. Mehmet Kara "Düşte Kördüğüm" adlı eserinde "O günlerde kimi sürgün edildi, kimi işinden atıldı, kimi canından bezdirildi, kimi mahkemelerde süründürüldü, kiminin ailesi dağıldı, intihar edenler bile oldu" diyerek binlerce insanın kıyıma uğratıldığını yazdı. Diğer taraftan da yeşil sermaye paranoyasıyla bir takım üretici firmalara ambargo uygulanarak âdeta yok etme kampanyaları başlatıldı.
Üniversitelere başörtüsü yasağı getirilerek, binlerce genç kızımız ya eğitim ya baş örtüsü denilmek suretiyle ikna odalarında başlarını açmaya zorlandılar. Göz yaşları sel olup aktı. İnanç değerleri uğrunda birçokları okulunu bırakmak zorunda kaldı. Psikolojik bunalıma girenler oldu. İmkan bulabilenlerde yurtdışında Müslüman kimliği ile eğitimini sürdürmek zorunda kaldı. İmam Hatip'lerin önü kesilmek için Üniversitede Meslek Liseleri için katsayı uygulaması getirilerek, E. Meslek, Ticaret, Sağlık Meslek Liseleri gibi eğitim kurumlarının tamamen boşaltılarak, bir zamanlar imtihanla öğrenci alan bu okullarımızın kapılarına kilit vurulma noktasına getirildi.
O zaman zorunlu 8 yıl uygulamasına hızlı bir şekilde geçilerek, mevcut meslek lisesi öğrencilerine de âdeta bir suçlu muamelesi yapılmak suretiyle, düz liselere geçişlerine bile müsaade edilmedi. Nakil işlemlerini yapan yöneticilere de soruşturma açıldığını biliyoruz. İHL öğrencilerine bu haksız muameleler reva görülürken kuru nun yanında yaşta yanar misali diğer Meslek Liseli öğrencileri de cezalandırıldılar.
Lise eğitiminin yanında zor şartlarda Meslek Lisesi eğitimi de alan öğrencilere normalde orta öğrenim başarı puanı 08'le çarpılırken, eğer sen alanın dışında (mesela bir İHL mezunu İlahiyat haricinde) bir tercihte bulunursa bu puanı 02'yle çarpılacak prensibi getirilerek (buda öğrencinin yaklaşık 50 puanının düşmesi demektir) Meslek liselerinden mezun olan öğrencilere üniversitelerde diğer alanların önleri tamamen kapatılarak, âdeta bu çocuklara zulüm edilerek bu okullara sakın gitmeyin, giderseniz cezalandırırız mesajı verildi. Yirmi sekiz şubat sonrası zorunlu 8yılın çıkarıldığı zamanki başbakan "Siyasi hayatıma da mâl olsa bunu gerçekleştireceğiz" demiş ve bir sonraki seçimde, partisi seçim barajını bile aşamamış ve kendiside sap gibi ortada kalakalmıştı. Zulmün devam ettiği günlerde, yirmi sekiz şubat zulmü bin yıl sürer diyenler, halkımızın büyük bir teveccühü ile seçilen o dönemin başbakanı rahmetli Erbakan'a da MGK’da bir takım dayatmalarla siyasi idam fermanını imzalayacaksın diye sekiz saat buram buram terletmişlerdi. Değil bin yıl on yıl bile sürmedi. Elhamdülillah milletimiz bu konularda kimin ne kadar samimi olduğunu görüyor, biliyor ve gerekli desteğini de esirgemiyor.
Hasan El-Benna, İskilipli Atıf Hoca, Malcolm X, Abbas Musavi'den Zelimhan Yandarbiyev'e kadar birçok sembol ismin Şubat ayında şehit edilmesi nedeniyle "Şubat ayı şehadet ayı" olarak tanımlanmıştır. Başta Afrin şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.Ruhları şâd mekanları cennet olsun.