Efendim hayat şartları herkesin kendi durumuna göre ağırdır. Durum böyle olunca özellikle kendileri sıkıntı çeken anne babalar çocuklarının aynı sıkıntıyı çekmemesi için ellerinden gelenleri son noktasına kadar yapmaya çalışır ve okuyup özel veya devlette hayatını idame ettirmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar.
Bazen bu kadar özveriye samimiyete rağmen 'gönül isterken kader gülermiş' misali sonucu istendiği gibi olmaz. Ya evlatlar haylaz çıkar okumazlar. Buna mukabil düzenli bir iş de de çalışmazlar ya da ellerinden geleni yaparlar ama mevcut sistem de istediği alana atanamazlar veya iş imkânı bulamazlar. Bu durum hem anne babayı hem de gençleri derinden yaralar. Çünkü öğrencilik yıllarında çocukların cebine az çok para koymak işin belki en kolay yoludur. Ama mezuniyetlerden sonra çocukların cebine para koysan da o çocukları mutlu değil daha da mutsuz eder. Hala anne baba kesesinden yemek hele arada bir sitem varsa Allah korusun bazen bunalımlara bile sürükler. 
Ben evlatlarıma hep 'Biz orta halli insanlarız. Size bırakacağımız büyük mirasımız yok. Aman zamanında sadece emek değil atanmak için gereken emeği verin ve ilk etapta atanın. Sonra babanızdan veya çevreden imdat beklemeyin ki hem siz rahat edin hem de biz' diye tavsiye ederdim. Çok şükür onlarda mahcup etmedi. İki evladım da ilköğretim matematik öğretmeni olarak göreve başladılar. Ama bunu başarmak için kendilerinden çok fedakârlık yaptılar. Ahirinde hem kendilerini hem de bizi mutlu ettiler.
Rabbim bu güzel mutluluğu arzu eden herkese yaşatsın. Çünkü çocukların yüzü gülerse anne babanın yüzü kendiliğinden güler. Özellikle göreve yeni başlayan öğretmenler okul dışında sıkıntıları olmaz mutlu olurlarsa bu durum kesinlikle öğrencilere olumlu olarak yansır.
EMLAKÇI SÖYLEMİ
Oğlumun ataması İstanbul'a çıkınca ilk yapılması gereken ihtiyacımızı karşılayacak bir ev aramak oldu. Kızım da ev noktasında sıkıntı çektiğim için, oğlumda sonuçların belli olduğu günün sabahında İstanbul'a gittik. Gitmeden internetten bir emlakçı ile görüşünce bana; ''İstanbul da hiçbir meslektaşımda kiralık ev yok. İnsanlar ev için sırada. İşiniz çok zor'' dedi. Bizi korkuttu. Moralimiz bozuldu. Zaten İstanbul'un yabancısıyız. Keşke biraz daha yumuşak geçişle ifade etseydi. Onun için kim olursa olsun yabancı kimselere ilk söylemler çok önemlidir. Üzebilir de mutlu edebilirde.  Sonra internetten bir iki tane ev bulduk. Birinin resimleri hoşuma gitti. Aradım, işi sağlama almak için bir miktar kaparo verdim. Ertesi günü İstanbul'a gidip emlakçıdan önce            (emlakçı yanımızda olursa rahat hareket edemeyiz diye) evin genel durumuna baktık. Ev beklediğimizden çok farklı çıktı. Hiç görmediğim şekilde bir yokuş var. Arabayı 200 metre aşağı koydum. Kışın çıkmak mümkün değil. İnternetteki gördüğümüz resimler ile ilgili dairenin konumu farklı. Elektrik, su, doğalgaz binaya ortak ve daire de tam bitmemiş.
Moralimiz bozuldu. Karar vermekte zorlandık. Dedim, oğluma burayı tutarsak Çorum'a ağlayarak gideriz ama başka da çaremiz yok gibi. Bunu da kaçırmak istemiyoruz. Emlakçı genç delikanlı geldi. Bir saat müsaade istedik. Tamam, abi dedi. ''Kul daralmayınca Hızır erişmez derler'' misali ''Allah'ım ne olur hayırlı bir ev denk getir'' diye dua ederken, kızım aradı, internetten bulduğu başka bir ev adresi verdi. Hemen ona gittik. Tam bize göre 1+1, okula 5 dk. Mesafede, kirası daha ucuz ve aile apartmanı. Elhamdülillah dedik ve hemen tuttuk.
Önceki emlakçı arkadaşı aradım. Kaparo yanar dedi. Dedim helal olsun. Önemli olan para değil gönül rahatlığı. Ve bu arada kaporayı hafta sonu eft yaptığım için hesaba geçinceye kadar iptal ettirme yetkim var ama ettirmiyorum. Çünkü sana söz verdim. Yarın biri daha benim gibi zor durumda kalır hafta sonu EFT yapar sen de haklı olarak kabul etmezsin. Bu nedenle kötü örnek olmak istemiyorum dedim. Emlakçı Genç de dedi: Abi, zaten seni öyle tahmin ettim. Ofise gel sana yemek ikram edeceğim. İnşallah denk gelirse uğrayacağım. 
*
Hayat tecrübesi olmayan gençlerin zarar görme ihtimali çok fazla. Çünkü genelde üniversiteyi bitiriyorlar saf tertemiz olarak hayata başlıyorlar. Bazen çalıştıkları mekâna kefil oluyorlar bazen de utanmaya gelip arkadaşlarına. Ve sonra başta anne baba olmak üzere aile toptan sıkıntıya giriyor. Bu bağlamda özellikle büyükşehirlerde kira sözleşmelerine dikkat etmek lazım. Çünkü elektrik, su, doğalgaz ortak olabiliyor veya geçmişe yönelik borç çıkabiliyor.  Bunun için şu tarihten sonrası veya ortaksa diğer dairenin sorumluluğu ev sahibine ait gibi özel maddeler koymak veya evi görmeden gıyabi kaparo vereceksek yandığında üzülmeyecek kadar vermek lazımdır.
Ev sahibi başka bir şehirde yaşadığı için, ilk kira ve depoziteyi  (Depozitinin TL olarak alınması da yanlış) cumartesi günü ev sahibinin hesabına EFT yaptım ve bunu emlakçıya gösterdim ama ev sahibi parayı nakit olarak almayınca kabul etmedi. Çok tuhafıma gitti, kızdım. Allah ehline muhtaç eylesin dedim. Sonra hafta sonu yapılan EFT'lerin pazartesi mesai saatine kadar iptal etme yetkisinin olduğunu görünce belki de geçmişte böyle bir olay yaşadı da kabul etmedi diye düşündüm. Çünkü iyi insanlar bile kötü örnekleri gördükçe yaşadıkça daha Gaddar olmaya çalışıyorlar. Bunun da bedelini bazen dürüst insanlar ödeyebiliyor.
Özetin Özeti: ''Söz vermek borçlanmaktır'' (Peygamber Efendimiz)