Bir forma için alıp hiç ettiğim sakızlar. Hayatıma alıp kendimi dışarıda unuttuğum insanlar gibiydi. Durmadan sakız alacağıma bir forma alsam mevzu kapanırdı. Ve onca insan yerine onların yerini tutacak birkaç dost belki.
Zaten elim hangi işe değdiyse orada bir ağaç kurudu. Babamın cebinden aşırdığım paralar ile aldığım şeyler yüzünden belki de babam bugüne kadar hep tuşlu telefon kullandı. Tuş olmamak adına.
Köyde yaşayan çocuklar iyi ok yapardı. Köyde yaşadığım zamanlardan hatırlıyorum. Amcaoğlumun yaptığı oklar ile olmayan kuşları avlardık. Ateşler yakılırdı hiçbir oduna zarar vermeden. Zahmete girmezdi köyün kız çocukları bize kahve pişirdiğinde. Onları istemeye babaları yaşında adamlar gelmiyordu. Güneş yakmıyordu tenimizi. Sahiden de kardeştik.
Sınırları yoktu oyunlarımızın. Kurallarını kendimizin koyduğu futbol maçlarında hakem düdüğü akşam ezanları olurdu. Evlerimize dağılırdık. Kandilleri erken sönen akşamlara.
Sabahları bir başka karşıladık. Huzurla yürüdüğümüz patika yollarda ayağımıza bulaşan hayvan pisliği bile tiksindirici gelmezdi. Aynı kaderi yaşayan insanların geçimden başka dertleri olmazdı. iyi ki çocuktum o an. Gayem yaşadıklarımdan lezzet almaktı. Ağaçlarda yetişen bilye büyüklüğünde mazılar vardı. Onlarla bilye oynardık. Bizden mutlusu olmazdı. Çocukken mi mutluyduk mutlu olduğumuz için mi çocuktuk bilmiyorum. Bildiğimse o günleri çok özlüyorum.
Bugüne dönerken, zaman makinesi neden bugüne döner ki diyorum kendi kendime. İçimde bitimsiz bir özlem çocukluğum. Tekrar tekrar yaşamayı istediğim.