Çorum olaylarından sonra komşuluk ilişkilerimiz ve arkadaşlıklarımız eski tadında olmadı olmasına ama hayat devam ediyordu. Eski evimize taşındığımız için de o mahallede yaşamaya mecburduk. Mahallede eski Alevi komşularımızın çoğu evlerini satıp gitmiş ya da evlerini karşılıklı takas yaparak sol mahallelere taşınmıştı. Bizim evi de takas düşünenler olmuş ama babam hepsine karşı çıkmıştı. Gerekçe olarak da "bizim evimiz hastanenin yanında, çarşıya yakın, pazara yakın, suyu kesilmez, her şey elinin altında bir mahallede" der, takas taleplerini ve bizim taşınma isteklerimizi hep reddederdi. Yine mahallede kalmıştık ama eski tad ve heyecan yoktu.
Hüseyin Ekmekçi ile samimiydik. Onlar olaylar içinde Antalya'ya göçmüş, 12 Eylül ihtilalinden sonra tekrar memlekete dönmüşlerdi. En samimi arkadaşım Hüseyin idi. Hüseyin'in ailesi Çorum yerlisi Alevi idi. Belirgin siyasi bir yapıları olmamasına rağmen alevi oldukları için çok tedirginlerdi. Zaten bu yüzden mahalleyi terk etmişlerdi. Aynı okulda olduğumuzdan hep birlikte gider gelir ve hem okul, hem de Çimentospor'da oynadığımızdan birlikte gezerdik.
Vedat da Sanat Okulu metal işlerindeydi. Fakat Vedat sağ görüşlü olduğundan ve Çorum olaylarının yaşanmış acı deneyimi sonucundaki bölünmeden dolayı eski samimiyetimiz yoktu.
Birbirimize hep ölçülü yaklaşırdık. Sanat Okulu'nu hiç sınıfta kalmadan bitirmiştim. Okulda hem sınıfını düzenli bir şekilde direk geçen öğrenci, hem de sporcu kişiliğimle iz bırakan nadir öğrencilerden olmuştum. Öğretmenlerim beni gerçekten çok severdi. Ahmet de Sanat Okulu'na benden iki yıl sonra yazılmış ve metal işleri bölümünde okuyordu. Öğretmenler Ahmet'e her kızdıklarında beni örnek gösterirdi. Ahmet haylaz bir öğrenciydi. Gerçi hangimiz öyle değildik ki. Çok çalışkan öğrenciler aramızdan binde bir çıkardı. Çevremizdeki ailelerin çocukları genellikle bizim gibiydi. Yazın okul tatil olduğunda hiç biri çocukluğunu yaşayamaz sıkı bir çalışmaya girerdi. Ya kiremit ocaklarında ya da ayakkabı boyacılığı gibi işler yaparak bir sonraki yılın okul masraflarını çıkararak yoksul ailelerine katkı sunarlardı. Ahmet ile ben önce ayakkabı boyacılığı yaptık. Sonrasında ise kiremit fabrikalarında çalıştık. İmdat ise devamlı bir işte çalışmaz, sürekli tamircilik konusunda iş değiştirirdi. Ahmet'in ayağı hafif aksardı. Nedenini bilmezdik. Ahmet de iyi top oynardı. Fakat on beş yaşından sonra ayaklarında dizlerden itibaren hafif eğrilik oluştu. Neden olduğunu bir türlü bilemezdik. Top oynarken birden kendiliğinden düşerdi. Kendisi de anlam veremez, ayaklarım birbirine takıldı o yüzden düştüm derdi.
***
Bir gün sular kesilmiş olmalı ki, mahalleye iki tane itfaiye arabası su getirdi. Bütün kadınlar, erkekler evlerinde ne kadar doldurulması gereken kap kacak varsa hepsini doldurdu.
İtfaiyeciler yola çıkmak üzere iken hep birlikte, itfaiye aracının arkasına bindik. Mahalleden Cemilbey Caddesi'ne ana yola çıkmak üzere iken itfaiye aracı tam hızlanmamışken bütün çocuklar hepimiz teker teker atladık. Hafif düşmelerle, sağa sola toprağa çarparak birbirimize gülerek arabadan atladık. Tam ana yola çıkarken Ahmet ve Sapa Köylü Ali atlayamadı haydi atlayın diye bağırıyoruz ama atlayamadılar. İtfaiye ana yola çıktı ve hızla oradan uzaklaştı.
Daha sonra Ahmet ile Ali itfaiye aracında giderken İskilip Caddesinde Ali korkup, bütün cesareti ile atlamış. Ahmet tek kalınca iyice korkup bir süre sonra oda atlamış. Ondan sonrasını hatırlamıyor. Süratle giden itfaiye aracından beton yola çakılan Ahmet, kafasını sert bir şekilde betona çarpıp savrulmuş ve bayılmış. Bir müddet sonra ayılıyor, bir kamyoncu görüyor ve Ahmet'i hastaneye götürüyor. Kamyoncu Ahmet'ten babamın iş yeri telefonunu alıyor ve babama haber veriyor. Babam hemen hastaneye gidiyor, Ahmet'in kafasına dikiş attırıp, pansumanını yaptırıp eve getiriyor. Babamın söylediğine göre doktor tifodan ve beyinde hasar kalmasından korkuyor. Çok sert çarpmış gözetim altında tutulmasında fayda var diyor.
(Ahmet'in sanat okulunda iken ayağının eğilmesi ve dengesiz yürümesi nedeniyle babam SSK hastanesine ortepedi servisine götürüyor. Dr. Mehmet Topakoğlu, Rıdvan Dilmen'in futbol hayatını bitiren doktor olarak biliniyor yıllar sonra… Şeytan Rıdvan ile ameliyatları nedeniyle davalık oluyor defalarca. Bu doktor hemen ameliyata almamız lazım menüsküs diyor. Babam da çocuk kurtulacak diye ameliyat ettiriyor. Ameliyattan aylar sonra hiçbir düzelme olmuyor. Tekrar götürüyor Mehmet Topakoğlu'na… Doktor bu kez de diğer dizde menüsküs var onu da ameliyat etmemiz lazım diyor. Bunun üzerine o doktordan vazgeçiyorlar.)
Uzun yıllar Ahmet ayağı aksayarak yaşamaya devam ediyor. Eskisi gibi top oynayamıyor, bizim gibi koşamıyor. Hemen yoruluyor ve oturup dinlenmek istiyor. Yıllar geçip gidiyor. (SÜRECEK)