Merhamet Nedir? Acıma, esirgeme, koruma, sevgi gösterme, yardım etme.İnsanı başkalarına iyilik ve yardım etmeye yönlendiren acıma duygusudur.Merhamet insanı insan yapan çok güçlü bir duygudur.Bir başkasının düşmüş olduğu duruma üzülmesi, o kişinin ne kadar insan olduğunun bir göstergesidir.
İslam dininin yardımlaşma ile ilgili emir ve prensiplerden doğan vakıf sistemi; Asırlarca insanlığa hizmet etmiş sosyal bir müessesedir.Vakıf insanları mutluluğa götüren kapsamlı ve görkemli bir hizmet yoludur.Bir medeniyet belirtisi olarak birlik ve beraberliğin sembolü olan vakıflar, devlet ile halkın el ele vermesinin çok güzel bir örneğidir.Atatürk; Nutuk adlı eserinde şöyle demektedir: "Vakıfların kuruluşlarındaki güzel düşünceler göz önüne alınınca, toplumsal dayanışmayı hedeflediği ortaya çıkar.
İktisadi anlamda vakıf; kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkanların ve mal varlığının gönül rızasıyla paylaşılmasını öngören hukuki bir sistemdir.
Türk medeni kanununa göre vakıf; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca hizmet amacıyla oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Vakıflar, tarih boyunca süregelmiş yardımlaşma ve dayanışma duygusunun kurumsallaşmış halidir.O halde vakıf, tüm insanlığın mutluluğunu amaçlayan bir sistemler bütünüdür.
Tarihte ilk vakıf Hz.Ömer (r.a)'ın; Hayber'in fethinden sonra ganimet olarak kendisine düşen bir arazinin satılmaması şartı ile gelirini; fakir, köle, misafir ve Allah yolunda olanların istifade etmesi için vermesi ilk vakıf olarak kabul edilmektedir.
Vakıfların, Anadoluda hızla yaygınlaşıp önemli hale gelmesinde "sadaka ve hayırda yarışmaya" teşvik edici mahiyetteki ayetlerin yanında şu hadis-i şerifin çok büyük etkisi olmuştur: "Ademoğlu vefat edince ameli kesilir.Ancak şu üç husus müstesna.Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat."
"İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.Malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanandır.Vakfın en hayırlısı da insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır."
Vakfın özünde bulunan yardımlaşma ve dayanışma duygusu, Türklerin İslamiyet öncesindeki geleneklerinde de görülen bir sosyal özellik olduğundan, müslüman olduktan sonraki dönemde de vakıf ve yardımlaşma anlayışı "Allah Rızasını" kazanma isteği ile çok daha güçlenerek genişlemiştir.Bu durum vakfın belirli toplulukları kapsamasından çok, bütün insanları hatta hayvanları ve doğayı da içine alacak şekilde genişleyerek zenginleşmesine vesile olmuştur.
Osmanlı; insanın günlük hayatında hemen her gün karşılaştığı ve yararlandığı cami, medrese, hastane, han, hamam, köprü, çeşme, su tesisi, imarethane gibi kamusal nitelikli kurumların neredeyse tamamı, padişahlar ve diğer yönetici zümreler ile bunların yakınlarınca hayrat olarak yaptırılmış, bunların hizmetlerinde sürekliliği sağlamak üzere gelirlerini temin eden kervansaray, bedesten, dükkan, bağ, bahçe gibi diğer mal ve mülkler de akar olarak vakfedilmiştir.Böylece yalnız "Allah Rızası" için kurulan vakıflar ve vakıfların topluma sunduğu hizmetler yıllar hatta yüzyıllar boyunca yaşatılabilmiştir.
Osmanlılar, servetin belirli ellerde yoğunlaşarak sosyal refah düzeyinde aşırı farklılaşma oluşması ve dolayısıyla ictima-i dengelerin bozulmasını önlemek, kişilerin kendi istekleri ile kurdukları vakıflardan geniş ölçüde yararlanmıştır.İmkanı olan herkes bir hayır eseri yaptırmıştır.Buna gücü yetmeyenler, bir mektep veya camiyi tamir ettirmiş ya da tamirine madden-manen-bedenen katkıda bulunmuş, bunu da yapamayanlar hiç değilse bir çeşme yapımı ya da tamiri ile ilgilenmiştir.Bundan dolayıdır ki Osmanlı medeniyeti "vakıf medeniyeti" olarak nitelendirilmiştir.
Bu tarihi vakıfların tüzel kişiliklerini günümüzde de devam ettiren vakıflar, kurucuların belirledikleri amaçlar doğrultusunda öğrencilere burslar vermekte, muhtaç vatandaşlara ya nakdi yardım veya gıda paketleri dağıtmaktadır.İhtiyaç duydukları ev demirbaş malzeme ve eşyalarını almakta yahut sokak hayvanlarına gıda maddeleri dağıtmakta, aşevleri kurup sıcak çorba imkanı sağlamaktadır.Bu yapılan hizmetlerin tamamı Osmanlı vakıf medeniyetinin bize bıraktığı bu mirası, bugün devletimiz eliyle veya özel olarak kurulmuş tüzel vakıflar eliyle devam ettirilmektedir.Devletimize ve bu vakıf hizmetlerini yürüten vakıflara şükran borçluyuz.