Bu acılı günde, bu üslupta çözüm konuşmak birçok kimsenin hoşuna gitmez ama ben de bu acıyı yüreğinde, ciğerinde hisseden biri olarak ve bu acının artık bir son bulmasını canı gönülden isteyerek çözüm üzerine aklımın ve bilgimin erdiği kadar bir şeyler söylemek istiyorum.
Bu günler artık sözün tükendiği günlerdir, olabilir çözümlere odaklanmanın vakti geçiyor.
İsrail’i her nefeste lanetlesek, Filistinli kardeşlerimizin zaferi için her nefeste dua etsek sonuç almamıza yetmez; ister savaş, ister barış yoluyla olsun sonuç almak için durum değerlendirmesi, plan, program, müzakere ve her cihetten hazırlık yapmaya ihtiyaç vardır.
Bir avuç kahraman, eşi benzeri pek görülmemiş iman, adanmışlık ve yöntem ile İsrail’e karşı savaşıyorlar, ama karşılarında yalnız İsrail olsa melese yok, karşılarında ABD var, önlerinde engeller var, önemli bir engel de Batı Şeria yönetimi ile ihtilaf ve ayrılık.
Bilindiği gibi “FKÖ içerisindeki en etkin grup olan el-Fetih ile Hamas’ın giriştiği mücadele 2007 yılında Gazze’de Hamas’ın kontrolü ele geçirmesi ile sonuçlandı ve teritoryel olarak Gazze ve Batı Şeria yönetimleri birbirinden fiilen koptu”.
Elde kalan bir avuç Filistin toprağı da böylece ikiye bölündü.
Batı Şeria’nın mücadele hedefi ile Hamas’ın hedefi de farklı.
Önce bu önemli engelin ortadan kaldırılması ve bu iki kardeş gücün/grubun aynı hedefte birleşmeleri gerekiyor.
Bu birleşmenin önemi, Netanyahu denen katilin, bunu asla istememesi ve teşebbüs edenleri bile ortadan kaldırması ile açığa çıkıyor.
Türkiye bu birleşmeyi sağlamaya çalışıyor, Allah muvaffak eylesin.
Gazzesiyle, Batı Şeriasıyla Filistin, birçok cihetten İsrail’e bağlı ve muhtaç durumda. Eğer hedef bağımsız bir Filistin ise bu takdirde sözünü ettiğim ihtiyacın ikame edilmesi şarttır.
Savaşa gelelim:
Bugün ne yazık ki dünyanın en büyük askeri gücü ABD denilen baş katil ve soyguncunun elindedir. Karşımızda ABD’nin mutlak manada desteklediği bir İsrail ve herhangi bir devlet doğrudan İsrail’e saldırdığı takdirde İsrail’i korumak için müdahale edeceğini açıklayan bir ABD var. Bu yüzden Filistin’e dost devletler, yıllardan beri konuşuyorlar ama açıkça İsrail’e saldırmaya cesaret edemiyorlar; çünkü bu saldırının sonu, ABD’nin müdahalesi yüzünden felaket üstüne felaket olabilecektir.
ABD’ye karşı güç dengesi hem İslam ülkeleri hem de Çin ve Rusya gibi nispeten güçlü ülkeler arasında birleşme ve antlaşmaları zorunlu kılıyor. Bazı analistlerin ifadesiyle bir “korku dengesine” ihtiyaç var; ABD ancak böyle bir birliği karşısında görürse korkabilir. Ne yazık ki, henüz ufukta bu da görülmüyor.
Hasılı önce iki Filistin’in birleşmeleri, mücadele amacının makul ve meşru çerçevede revize edilmesi, sonra tarafsız ve/veya dost ülkelerin araya girerek ateşkes ve barış için çalışmaları gerekiyor.