Uzun bir yolculuktan sonra yeni görevine başlamıştı. Her zaman yaptığı gibi ilk işi çalışma arkadaşları ile tanışmak oldu. İlk tanıştığı kişiler müdür yardımcıları ve şube müdürleri ile oldu. Onları dinledi, bundan sonra neler yapılabileceği hakkında fikirlerini aldı. Daha önce önce şöyle yapılıyordu diye başlayan cümlelerin devamın dinlemeden kesti.
-Arkadaşlar geçmişte ne yaptığınız geçmişte kalmıştır. Artık yeni şeyler söylemeye ihtiyacımız var dedi.
Kendisinin çalışma prensiplerini anlattı. Bu makamı işgal etmekteki tek amaçlarının insanlarının işini kolaylaştırmak olduğunu söylüyordu. Kim gelirse gelsin onları dinlemelerini olmuyorsa dahi güler yüz ve tatlı bir dille göndermelerini istedi.
Kurumun işleyişinden sorumlu müdür yardımcısına;
-Fikret Bey, kurumumuzda çalışan herkesle tanışmak istiyorum. Geçmişte bunu nasıl yapıyordunuz bilmiyorum. Ben bu arkadaşları makam odasına çağırmak yerine, onları kendi çalışma odalarında ziyaret etmek istiyorum dedim.
Fikret Bey şaşkın bir ifadeyle ama efendim daha önceki amirlerimiz…
Cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden " Fikret Bey, daha önce kimin ne tür uygulama yaptığını çok da merak etmiyorum. Ama dediğim şekilde yapalım, dedi. Lütfen arkadaşlara haber verin.
Fikret Beyle birlikte tüm memurları, yardımcı hizmetlileri, şoförleri kendi odalarında ziyaret etti. Her oturduğu odada onların çayını içti. Onlarla sohbet etti, onların problemlerin dinledi. Hatta bazıları uygulamalara yönelik faydalı öneriler dahi sunmuştu. Müdür bey de bu önerilere teşekkür ederek değerlendireceğini söylemişti.
Bir başka birime girdi. Tanışma ve hal hatırdan sonra müsaade isteyecekti ki kendi elleri ile yaptığını düşündüğü ve o birimde çalışan kişilere ait fotoğrafların asılı olduğu bir maket ağaç gördü. Güzel bir çalışma olmuş dedi. Kurumsallık anlamında ve ekip aidiyeti açısından güzel bir mesaj diyerek bölümün şefini tebrik etti.
Başka bir birime geçecekken köşeye sıkıştırılmış adeta kendi kaderine bırakılmış hissi veren bir oda gördü. Yanındaki yardımcısına "Burası ne odası?" diye sordu.
-Ben de bilmiyorum, cevabı aldığında şaşırmıştı. Dairesini tanımayan bir yetkili diye düşündü içinden. İşinin zor olacağı kanaati oluşmaya başlamıştı. Birden o odaya yöneldi. Kapıya vurdu, içeri girdiğinde ikisi bayan olmak üzere üç kişi oturuyordu daracık odada.
-Siz kimsiniz? Dedi. Kendilerinin kurumun avukatları olduklarını söylediler. Bu üç kişi Hukuk Fakültesi mezunu idi ve anlaşılan o ki kendilerinin yapılan bu muameleden hiç memnun değillerdi. Ötelenmiş hissediyorlardı. Müdür beyin samimi sözleri ve kendilerini ziyaret emiş olmalarından dolayı samimi görmüşlerdi ki dertlerin anlatmaya başladılar. Aslında çok şey de istemiyorlardı. Daha iyi, daha geniş bir oda ve görevleri gereği dosya takibini kolaylaştıran bir program. Müdür bey söz verdi kendilerine. Çıkarken bu da söz verdi diğerleri gibi içlerinden geçirmişlerdi belki de.
Oysa müdür bey hepsini not almıştı. İlk etapta yapılabilecekleri ile ilgili talimatları vermişti bile. Avukatların istedikleri bu program da buna dâhildi. Buradaki görevinin ilk haftasında bu programı temin ederek Hukuk birimine teslim etti.
İşin doğrusu bugüne kadar hiçbir amirleri bırakın onları dinlemeyi, çalışma odalarına kadar gelip çaylarını içmemişlerdi. Kendileri açısından garip gelen bu olay aslında hoşlarına da gitmişti.
Müdür bey, ziyaretlerin tuhaf karşılanmasını hissetmişti Oysa olması gereken bu değil miydi? İş yükünü azaltacak olan bu arkadaşlar değil miydi? İşleri bu arkadaşlarla birlikte yapmayacak mıydı? Biliyordu ki onları yok sayarak verimli sonuçlar almayacaktı. Gönle girmeden kapıların açılmayacağının farkındaydı.
Son ziyaret ettiği kişi kendisine ve kuruma çay hizmetinde bulunan Kadriye hanımdı. O daracık ama gönül genişliği ile herkesi samimim olarak karşılayan Kadriye hanımı müdür yardımcısı ile birlikte ziyaret emişti. Diğerleri gibi Kadriye Hanım da şaşırmıştı. Bugüne kadar hiçbir müdür kendisini çay ocağında ziyaret etmemişti. Hal hatır sordu Kadriye Hanıma. Kısa bilgiler aldı. Kendisine hal hatır sorulmasından çok memnun olduğu anlaşılıyordu. Jest ve mimikleriyle de bunu belli ediyordu zaten. Bir ihtiyacının olup olmadığını sordu. Mahcup bir edayla;
-Teşekkür ederim Müdür Bey, hiçbir ihtiyacımız yok, dedi Kadriye Hanım.
Birkaç gün sonra hepsi olmasa da birimleri ziyaret etti. Ağaç maketinin olduğu birime geldiğinde bir şey dikkatini çekmişti. O ağaçtaki resimlere bir resim daha eklenmişti. O bölümde çalışanlar müdür beyin resmini de eklemişlerdi. Tebessüm etti. Kendilerine teşekkür etti. Neden hemen bunu eklediniz? diye sordu.
-Müdür bey, bugüne kadar buraya gelen müdürlerimiz elbette oldu. Ancak bizimle oturup sohbet eden, bizleri dinleyen ilk siz oldunuz. Ekip çalışmasından bizler bahsettiniz. Siz de bu ekipten birisiniz, dedi.
Çok mutlu olmuştu. Ama müdürleri olduğu için biraz da çekindikleri için mi asmışlardı resmini? Diye sormaktan da edemedi. (Bir yıl sonra dahi kendisine fotoğrafını gönderdiklerinde bu düşüncenin doğru olmadığı anlaşılmıştı.
Kurumda bir konu çok dikkatini çekmişti. Kurumun çay hizmetlerine bakan Kadriye Hanım. Kadriye hanım, müdür makamına oturur oturmaz hemen çayını getiriyordu. Dikkatini çeken ise çayın yanında bir ya da iki tane kurabiye getiriyordu. Kurabiyeler ev yapımı olduğu anlaşılıyordu. Ama merakını gidermek için Müdür Bey, Kadriye Hanıma sordu;
-Kadriye Hanım, bu kurabiyeleri nereden alıyorsun?
-Bir yerden almıyorum, kendim evde yapıyorum Müdür bey.
-Her gün kurabiye yapmak zor olmuyor mu?
-Hayır efendim. Aslında bu kurabiyeleri kızıma yapıyorum. Sınavlara hazırlanıyor. Ona her kurabiye yaptığımda size de getiriyorum.
Ağlayacak oldu Müdür Bey. Ama duygularını frenledi. Çok etkilenmişti. Ne diyeceğini bilemedi. Sadece teşekkür edebilmişti.
Müdür bey oradan ayrıldıktan sonra dahi görevi gereği tekrar o ile geldiğinde ilk ziyaret ettiği kişilerin başında Kadriye Hanım olur, onun bir çayını içmeyi adeta kendine bir görev olarak ederdi.
Hz Ömer'in, "Kişiliğini makamından alanların makamı gidince, kişiliği de gider" sözüne katılmamak mümkün değildir.
Kalbine giremediğiniz hiç kimseden saygı bekleyemezsiniz. Makamdan/güçten aldığınız saygı, makamda oturduğunuz süre içerisindedir. Saygı görmek istiyorsanız karşıdaki insanın görevine bakmadan değer vermelisiniz. Değer verdiğiniz zaman karşılığını almak uzun sürmeyecektir. İş anlamında verimi de artıracaktır. Ama en önemlisi vefalı, samimi ve güler yüzlü yeni arkadaşlar edineceksiniz.
Sevgide kalın, sevgiyle kalın.