Yanı başımda Çorum Belediyesi'nin 2017 yılında hazırlatmış olduğu Akşemseddin Camii'nin albümü duruyor. İçeriği, özenli tasarım ve baskısıyla Akşemseddin Camii gibi önemli bir hizmete son nokta bu albümle konmuş. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. Söz uçar, yazı kalır denir ya, ben de bu yazımı -geç kalmış olsa da- Akşemseddin Camii albümünün yayına hazırlanması sırasında kaleme aldım.
Beton yapılarla kuşatılmış kentimize kazandırılan bu önemli caminin ortaya çıkış hikâyesi kısaca şöyle: Süreç Türkiye Diyanet Vakfı'nın 2008 yılında 4990 m2'lik cami arsasını satın almasıyla başlıyor. Planlaması Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmış. Söylendiğine göre Ankara Kocatepe ve Edirne Selimiye Camileri örnek alınarak projelendirilmiş, aynı yıl temeli atılmış. 2009 yılında kurulan "Akşemseddin Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği", o güne kadar temel, bodrum ve zemin kat inşası Türkiye Diyanet Vakfı'nın bir yan kuruluşu olan KOMAŞ A.Ş. tarafından tamamlanan inşaatı devralmış, yürütmüş ve sonunda ibadete açmış. 3000 kişilik cemaat kapasiteli caminin kapladığı alan 1220 m2. 18 m çapındaki ana kubbe 8 sütunla taşınıyor. Camide Burdur-Bucak ve Antalya limra taşı ile İstanbul Marmara mermeri kullanılmış.
Caminin ne denli takdire şayan bir süreç sonunda tamamlandığını yakından biliyorum. Halkımızın maddi ve manevi desteğinin yanı sıra Dernek Yönetim Kurulu'nun, özellikle Başkan Celal Alegöz ve yardımcısı Ömer Kazancı Beyefendilerin ne kadar özveriyle çalıştığına tanık oldum. Sorumlu mimarı olmayan inşaatta mimar gibi, inşaat mühendisi gibi, usta, kalfa gibi çaba gösterdiklerini biliyorum. Sadece ortadaki işi öyle ya da böyle bitirmek için değil, olabildiğince yüksek kalitede, estetik değerleri de işin içerisine katarak, bunu da konunun uzmanlarına danışarak yapmış olmaları her türlü takdire değer.
Caminin inşasına doğrudan ya da dolaylı katkıda bulunan pek çok başka kişi ve kuruluşların olduğunu da biliyorum. Aksi zaten düşünülemez. Camiye ek arsa kazandıran; iç tezyinatına ve çevre düzenlemesine katkıda bulunan Çorum Belediyesi ve çalışanlarına teşekkür ediyorum. Çok daha büyük bir yekûn oluşturan diğer isimleri saymak ise benim bilgimi ve bu sütunları aşar nitelikte. Ama hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır ki, mimarından inşaat mühendisine, kalfasından işçisine; çini, taş, cam ustalarından gönlünden koptuğu ölçüde maddi katkıda bulunan sıradan vatandaşa ve cemaate kadar hemen herkesin bu eserde payı var ve hiçbiri ötekinden daha az kıymetli değil. Maddi gücü olmadığı için mutfağındaki bakır kazanla, leğenle, ibrikle destek veren samimiyet abidesi gönül dostlarının katkısı küçümsenebilir mi? Maddi değil ama samimiyet terazisinde birinin ötekine denk olduğuna kimsenin şüphesi olmamalı.
Değerli bilim adamlarımızın da ifade ettikleri gibi tarihine, kültürüne ve kentine sahip çıkan toplumlar sadece kendi ulusuna değil, insanlık tarihine karşı da görevlerini yapmış demektir. Bu süreçte en önemli görev ise yerel yönetimlerin üzerine düşmektedir. Ancak içinde yaşayan insanların da yaşadıkları kente karşı sorumluluklarının olduğunu bilmek gerekir. Çünkü kentler, içinde yaşayanların kimliğidir de aynı zamanda. Çorumlu, üzerine düşün bu görevin bilincinde olduğunu Akşemseddin Camii'ne sahip çıkarak açıkça göstermiştir.
Sözlerimi bir temenniyle bitirmek istiyorum. Zemin katının bir bölümü boş olarak bekleyen caminin, tıpkı Selçuklu ve Osmanlı külliyelerinde olduğu gibi sosyal yaşamın temel ihtiyaçlarına göre planlanıp, vatandaşın kullanımına sunulması çok daha yararlı olur. Zira 21. yüzyılda Çorum'a kazandırılan bu eser, bünyesinde oluşturulacak kütüphaneyle araştırmacılara, etnoğrafik müze ile kültürel bilinçlenmeye, sohbet odasıyla kaynaşmaya, sergi salonuyla güzel sanatlara, aşeviyle yardımlaşmaya vs. katkı sağlayacak, camiyi sadece vakit namazlarında kullanılan bir mekân olmanın ötesinde sosyal bir tesise de dönüştürecektir. Bu önerinin aynı zamanda dernek yönetim kurulunun, özellikle de Ömer Kazancı Beyin de hayali olduğunu ifade ediyor, hizmete katkıda bulunanlara şükranlarımı sunuyorum.