Tefecilik, kişilerden hukuki sınırı geçen miktarda faiz alarak, borç para verme olayıdır.
Tefecilik insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Tefecilik, yani faizcilik, kan emiciliği. Kolay zengin olma, rahat para kazanma, gelir elde etme, kan emme yoludur.
Tefecilik ocaklar söndürmüştür. İnsanları varlıklı iken ekmeğe muhtaç hale getirmiştir. İnsanlar yaşadıkları iflas nedeni ile, memleketlerini terk etmiştir. Şahit olduğum birkaç olayı da burada anlatmaya çalışacağım.
Bir dükkânda oturuyoruz. Dükkâna gelen kişi, gülerek anlatıyor. "Harman veresiyesi müşterisine, kilosu 3.-TL olan şekeri 7.5.-TL'den satıp deftere yazıyorum." Bende sordum- "İyimi yapıyorsun? Kazandığın para sana yarayacak mı? Söylediklerimden rahatsız olan vatandaş, bir şey konuşmadan dükkândan çıkıp gitti. Daha sonra öğrendim ki, kanser olmuş, ağrılar içinde yaşamış ve ölmüş.
Kırıkkale’ye bir banka için gayrimenkul ekspertizine gittim. Beni orada karşıladılar. Güzel bir dairenin ekspertizini yapmıştım. Mal sahibine ne iş yaptığını sordum. Daireyi bir arkadaşının kredi ihtiyacı için ipotek vereceğini söyledi. Şaşırdım ve üzülmüştüm. Çünkü bu işin geri dönüşü olmayabilirdi. Dairesine ipotek konuldu. Sonuç ipotek koyduran borcunu ödeyemeyince, daire satıldı. Dairenin sahibinin yuvası bozuldu, eşinden ayrıldı.
Borcunu ödeyemediğinden intihar edenler, yaşadığı memleketten kaçanlar, yıllar yılı gayri menkullerindeki icra kaydı devam edenler. Hikâyeler çok ve acıklı.
Seri ilanlarda, Ankara Etlik semtinde satılık daire ilanı görmüştüm. İlanı verenle telefon ile görüşüp, daireyi görmeye gittim. Dairenin ziline bastım. Kapıyı bir bayan açtı. Daireyi görmek istediğimi söylediğimde, ağlamaya başladı. Dairenin oğlunun olduğunu, tefeciden aldığı parayı ödeyemeyince tefeci daireyi satışa çıkardığını söyledi. Nereli olduklarını sorduğumda İskilipliyim dedi. Hemşerim olduğunu öğrenince, daha çok üzülmüştüm. Hanıma dedim ki- daireyi alırsam, sizi bir süre daha kira almadan evinizde oturturum.
Tefecinin adresini alarak, görüşmeye iş yerine gittim. Malatyalı olduğunu söyleyen vatandaşın, tabancası masanın üzerinde duruyordu. Daireye pazarlık ederken, dairenin eski sahibinin hemşerim olduğunu, şayet satın alırsam onları bir müddet daha kira almadan dairede oturtacağımı söyledim. Adam bana sert sert bakarak ayağa kalktı ve "Çık git buradan, dairem satılık değil" dedi. Başka bir şey konuşmadan oradan ayrıldım.
Banka krizi çıkıp, bazı yerlerde banka şubeleri kapatılırken banka yetkilisine sormuşlar- "Bizim ilçemizdeki şubeyi niye kapatıyorsunuz?"
Cevap- Bankamızın araştırma görevlisi ilçenizi araştırdığında, ilçenizdeki bankaların işlem hacminin birkaç katı işlemi, ilçenizde tefeciler yapıyorlar. Bu durumda bizim şubeye de yapacak iş kalmıyor. Bu sebeple de şubeyi kapatma kararı verdik diyor.
Hani derler ya yağ kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa ne yapılır?
Eşinin akrabası bir tarikatın ileri geleni olan, yüksek mahkeme üyesi arkadaşım şunu anlatmıştı. Evimizde bizi ziyarete gelen tarikatçı ile piyasadaki mal alışverişini konuştuk. Eldeki bir mal 100 liraya satılıyor. Malı satın alan kişi borcuna mahsuben senet imzalıyor, kefil alınıyor. Biraz sonra malı satın alan kişi tekrar geliyor ve malı satmak istediğini söylüyor. Aynı malı bu kez 60 liraya satıp, parasını alarak dükkândan ayrılıyor. Tarikatçı kişi, bu alışveriş kişilerin rızası ile yapıldığından dinimize uygundur diyor. Hâkim olan arkadaş da bu işte satış hilesi olduğu için, hukuka ve ahlaka uygun olmadığını söylüyor. En sonunda tarikatçı hâkim olan arkadaşıma diyor ki- "Yahu siz benden daha Müslüman çıktınız." Bazen böyle, yanlış fetvacılar da çıkıyor.
Derinliği olan dini bir alim diyor ki; Yurt içi ticaretiniz de döviz ile alışveriş yapmayın. Kredi kullanıp, sermayenizin üzerinde rakamlar ile alışverişinizi sürdürmeyin. Elinizdeki sermayeniz kadar iş yapın. Alacak ile borç ödenmez. Yayladaki yoğurt ile yaprak sarılmaz. Hesabını bilmeyen kasap, neresine kaçar masat? Bunlar yaşanılmış ve doğruluğu ispatlanmış olan sözler.
Aza yetinmeyip hırslandığımız için, daha çok para kazanmak sevdası yüzünden tefecilerin ve bankaların kapısını çalıyoruz. Sonra da hesabın ucu kaçıyor ve para kazanamayıp, elimizdeki malı da kaybediyoruz. Süt veren ineği kesip, yeni inek ararken, elimizdeki inekten de oluyoruz.