Seçimde, Mecitözü ilçesi Köprübaşı köyüne sandık başkanı olarak iki arkadaş görevlendirildik. Beraber olduğum arkadaşa, giderken ''kurallardan hiç taviz vermeyelim. Burası köy yeri bir kişiye taviz olursa arkası kesilmez ve sıkıntı çekeriz'' dedim. ''Tamam'' dedi. 
Sabah sandıkları ayarladık. İlk köy imamı geldi. Herhangi bir mazereti olmamasına rağmen eşi oy kullanırken yanına girmek istedi. Müsaade etmedim, ısrar edince tersledim. Sonra buna benzer talepler gelmeye başladı. Ben müsaade etmeyince -diğer başkan ediyor ya- gibi savunmalar çoğalmış olmasına rağmen mevzuattan taviz vermemeye çalıştım.
Sabah daha sandık kurulurken üyelerden birisi bilmişlik -ben 50 yıldır seçimin içindeyim- taslamaya başladı. Dedim herhalde seçim bürosundan emekli. Meğerse sandıkta üye olarak görev alıyormuş.  Ama her şeye tabiri caizse maydanoz oluyor. Dedim, akşam sayım yaparken bu adamla kesin kavga yaparım. Muhtemelen -biraz siyasetin içinde biri- oylara hep karışır. Buna bir formül bulmam gerekli. 'Amca senin yazın ne güzel. Akşam oy sayımında seni yazman olarak görevlendirelim.'' Bunu duyunca birazcık havaya girdi. Dedi: ''Askerde mektupları hep ben yazardım'' 
Akşam oldu. Oy kullanma işlemi bitti. Eline kalemi verdim. Dedim, ''aman çok dikkatli ol, sakın hata yapma. Gözün önündeki oy sonuç yazım kâğıdında olsun. Yoksa tekrar tekrar saymak zorunda kalırız''
Oyların tasnif işlemleri bitti. Sayım esnasında ağzından bir cümle itiraz çıkmadı. Daha doğrusu görevi gereği fırsat bulamadı. Ayrılırken, ''amca, sonunda seni nasıl susturdum. Sana verdim yazmanlığı, açtığım oylara bile bakamadın'' deyince, ''la başkan, beni oyuna getirdin. Hiç aklıma gelmezdi'' dedi.
Özeti: İnsan yaptığı işlerde mahir ve aynı zamanda pratik zekâlı olmalı ki sözü daha kolay dinlensin. Hele toplu yapılan işlerde lüzumsuz çok konuşan insanlara -görevi yoksa veya azsa- mutlaka yeterli görev verilmeli. Bu durumda hem kendilerini değerli görürler hem de lüzumsuz konuşmaları azalır.
İZİNLİ İKEN 
KAYMAKAM BEY ÇAĞIRDI
İlçe Kaymakamlığında göreve başlayalı bir iki ay olmuştu. Yıllık izne ayrılıp, Osmancık'a gittim. Bir iki gün sonra Kaymakam Bey'in sekreteri aradı. ''Mahir Bey, Kaymakam Bey sizi çağırıyor'' dedi. ''Hayırdır, özel bir durum mu var'' dedim. ''Bilmiyorum, sadece Sivil savunma Memurunu çağır'' dedi.  Tamam deyip, -muhtemel ki, bu sivil savunmacı bakalım acil durumda hemen gelecek mi, yoksa izinliyim diye vurdumduymazlık mı gösterecek diye denemek için istedi- atladım Mecitözü ilçesine geldim. Kaymakam Bey yerinde oturuyor. Kapıyı vurdum, ''Sayın Kaymakamım, beni istemişsiniz, yıllık izinli olarak ilçeme gitmiştim, siz çağırınca geldim'' dedim. ''Tamam, Mahir Bey gidebilirsin'' dedi. Döndüm geri Osmancık'a gittim. Bu ilgim karşısında, bir daha görev süresince sen neredesin, demedi.
Özeti: Özellikle insan yeni bir yerde göreve başladığında daha hassasiyet göstermeli. Çünkü doğal olarak her amir memurunu tanımak için dener. Bir defa olumsuz intiba bırakırsa kolay kolay silinmez. Onun için -ben nasıl olsa izinliyim diye- emek esirgenmemeli, tamam efendim denebilmeli.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve -hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No'lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.