İnsan hem iyilik hem de kötülük yapabilecek kapasitede bir varlıktır. Kullandığı akıl ve mantık sayesinde iyiliğe ya da kötülüğe karar vermektedir. İnsanlar her ne kadar doğuştan kötü doğmasalar da doğuştan iyilik yapmak için de doğmazlar. Kısaca insanlık hem iyilik hem de kötülük yapmaya meyillidir.
Tüm insanlığın içinde hem yardım etme, güler yüz gösterme, iyilik yapma, şefkatli yaklaşım, insan yararına çalışma gibi potansiyeller hem de başkasının hakkına saygı duyamama, bencilce yaşama, çıkarcı yaklaşım, olaylarda yalnızca kendini düşünme, saldırgan tavır gibi kötülük potansiyeli de vardır. Bir bebek doğduğunda onun boş bir kağıt gibi olduğunu kabul edip iyilik potansiyelini ortaya çıkarması için çaba sarf etmek gerekmektedir. Tüm bunların yanı sıra, çocuk yetiştirirken iyiliğin de kötülüğün de büyük oranda kültürel olarak aktarıldığı da unutulmamalıdır.
Çocuk yetiştirirken çocuğun içindeki iyilik yapma isteğini harekete geçirebilmek başta çocuğun kendisi olmak üzere topluma da fayda sağlayacaktır. Çocuğun hayatı boyunca iyi insanlarla karşılaşacağını düşünmek hayaldir. Ancak karşısına kötü insanlar çıkacak düşüncesiyle çocuğu kötülüklere karşı saldırgan bir tavırla yetiştirmek de doğru değildir. "Hep verici olmasın. O da alsın. Kendini daima korusun." yaklaşımlarının ebeveynlere makul gelmesi normaldir. Ancak burada unutulmaması gereken bir nokta vardır. Çocuğu karşılık beklemeye ve savunmaya hazırlamak yerine iyilik yaparak mutlu olmayı öğretmek gerekmektedir. Gerçek iyilik yapabilme davranışının öğrenilmesi bir mutluluk sebebidir.
İnsan beyni kendisine ne öğretilirse ona yönelik mutlu olmayı öğrenir. Beyin eğer "İyilik yaparak mutlu olacağım. Bunun karşılığında ilgi, takdir ya da övgü beklemeyecek yalnızca doğru olanı yaparak kendimi mutlu edeceğim." komutunu öğrenirse beyin her yaptığı iyilikte mutluluk kimyasalları salgılar. Bu sebepten beyni; küçük şeylerden mutlu olmaya, insanlara yardım etmekten zevk almaya, iyilik yaparak yaşamı anlamlı kılmaya koşullarsak iyilik yapmayı öğrenir ve bunu bir yaşam becerisi haline getirebiliriz.
İyilik yapmayı kalıcı bir davranış haline getirebilen çocuklar yetiştirebilmek için her konuda önemli olan model olmayı ön planda tutmak gerekir. İyilik yapabilmek konusunda doğru bir model olabilmek önemlidir. Çocuk, çevresinde olup biten her şeyi hafızasına kaydeder ve örnek alır. İyilik yapabilmenin önemini bilen, yaşamında bir beceri haline getiren ebeveynlerle yetişen ve insanları mutlu etmenin kendini de mutlu ettiğini gören bir ortamda büyüyen çocuklar için iyilik yapma davranışını öğrenmek oldukça kolay olacaktır.
Çocuklarda empati yeteneğinin geliştirilmesi iyilik yapma davranışının kazandırılmasına katkı sağlayacaktır. Çevresinde olup bitenlere duyarlı olan, zor durumda kalmış insanların neler hissettiklerini anlayan çocuk iyilik yapabilmek için kendini harekete geçiren motivasyonu bulacaktır. Çocuklara diğer insanları anlama, sevinçlerini paylaşma ve iyilik yaparak bundan zevk alma becerisi kazandırılırsa kötülük yapmak için harekete geçmeyecektir.
Son olarak çocuklara iyilik yapma becerisi kazandırırken kötülüklerden korunma becerisinin de kazandırılması önemli görünmektedir. Çocukların kendi kendilerini kötülüklere karşı koruyabilmesi için kendi içlerinde bir kontrol mekanizması kurması, davranışlarını kendi akıl ve mantığına göre yorumlayabilmesi gerekmektedir. Bunları alışkanlık haline getirebilen çocuklar, iyi şeylerin karşılığını hemen alamasa bile doğru olanı yapması gerektiğini bilir ve kendini kötülüklere karşı korur. Ayrıca, kötülükten gelen anlık mutlulukların geçici olduğunu gerçek mutluluğun iyilikten geçtiğini anlayacaktır.
Çocuğun yaşadığı ev, iyi ve güzel davranışların takdir edildiği ve onayladığı bir ortam haline gelirse iyilik yapma davranışının kazanılma süreci hızlanacaktır. Evindeki iyiliği ve mutluluğu gören çocuk, dışarda olan kötülüklerin ve yanlışların etkisine kapılmayacaktır. Çevresindekilerin iyi-kötü ayrımının da farkına varacaktır.