Kur'an ı Kerim ailede eş ve çocukların yeri, önemi ve onlara nasıl davranılması gerektiği konularında belli ölçüler kurallar ve kaideler koymuştur. Peygamberimiz de ailede adaletin önemine dikkat çekerek yapılması gerekenleri uygulamalı olarak göstererek, Ahzap suresi 21 de de ifade edildiği şekilde bizler için güzel bir örnek teşkil etmiştir.
Kadın-erkek ilişkisinde ve çocuklar konusunda aranan adalet tüm yönleriyle aile bireylerinin tamamını kuşatmalıdır. Allah (cc), Kur'an ı Kerim de müminlere kendileri, anne-babaları ve akrabalarının aleyhine de olsa adaletten ayrılmamayı emreder. Peygamberimiz, "Allah'tan korkun ve çocuklarınız arasında adaleti gözetin" buyururken, çocuklar arasındaki eşit muameleye de işaret etmektedir. Bunları peygamberimizin söylem ve uygulamalarında bariz bir şekilde görmemiz mümkündür. Adalet hayatın her alanında ve zamanında fıtrata uygun davranmaktır. Geciken adalet hiç şüphe yok ki mağduru daha da zor duruma düşürür. Bu durum ise mağdura zulüm olur. Ancak haklar ve sorumluluklar fıtrata uygun şekilde yürütüldüğü zaman adaletin gerçekleşmesi ve huzurun tesis edilmesi mümkün olabilir. Peygamberimiz "adaleti" şu sözleri ile insanlara bir sorumluluk olarak yüklemiştir. "Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır" karşılıklı hakların dile getirildiği bu rivayet hakkaniyet temelli adaleti ifade etmektedir. Adalet; Denge ve ölçülüyü sağlamak, hakkı teslim etmek, ifrat ve tefritten uzak kalmak, haddi aşmamak olarak tanımlanır. Adalet, aynı zamanda hakkaniyet, hikmet, her şeyi yerli yerine koymak, herkese hak ettiğini vermek, kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklememek anlamlarına da gelir. Bundan dolayı da adalet çerçevesinde aile fertleri arasında hakların ve sorumlulukların paylaşılması gerekir. Adalet ve iyilikle muamelenin bir adım ötesi de ihsandır.
İhsan; adaletin bir adım daha ilerisinde, ahlâkı ifade eden bir kavramdır. Ahlak bütün değerlerden önce gelir. Hiç karşılık beklemeden yapılan iyiliklerdir. Kadın, erkek, aile ve toplum olarak son bir asırdır yaşadığımız sorunların temelinde ve şiddetin yaygınlaşmasında, dînî ve ahlâkî değerleri yok sayan, özellikle bir cinsi önceleyip bir diğerini ötekileştiren, eşitlik gibi sorunlara bütün olarak bakmadan cinsiyetler arası kargaşaya zemin hazırlayan, parçacı bir yaklaşımın etkisi olduğu muhakkaktır. Aynı şekilde, görsel medyada zamanla görülen ve olumsuzlukları sıradanlaştıran gereksiz yayınların söz konusu tahribatlarının önemli bir etkisinin olduğu da muhakkaktır. Örneğin 'namusunu temizledi' başlığıyla verilen haberde cinayete haklılık kılıfı giydirilmeye, hatta örtülü bir mesajla birisi yanlış bir şey yaptığı zaman ceza vermenin toplumsal kabulüne işarette bulunulmaktadır. Hâlbuki yanlış hiçbir zaman yanlışla düzeltilme yoluna gidilmez. Evlilik Allah (cc) ın emri, Peygamberimizin de sünneti olduğu gibi anlaşma zemini kalmadığı, birlikteliğin zulme dönüştüğü veya eşlerden birisinin ahlaka mugayir bir fiil işlediği zaman boşanmaya da dinimiz izin vermiştir. Zoraki bir evliliğin devam ettirilmeye çalışılması da son derece yanlıştır. Ayrılırken de anlaşmalı bir şekilde güzellikle bu işi sonlandırmak gerekir.
Müslüman olan İngiliz şarkıcı (bir zamanların dünyaca meşhur pop müzikçisi) Yusuf İslam (Cat Stevens) ın İslam ile şereflendikten sonra, Ülkemize geldiğinde bir gazete muhabiri şöyle bir sorusu sorar: "Girdiğiniz İslam dini bir erkeğin dört kadınla evlilik yapmasına kadar müsaade ediyor. Bir batılı aydın olarak bu konuda ne dersiniz?" Yusuf İslam: "Ben Müslüman olmadan evvel kaç kadınla beraber olduğumu bilmiyorum. Onlardan çocuğum olmuşsa onu da bilmem. Ben böyle adi bir hayat yaşarken sen bana hayrandın. Ben şimdi Müslüman oldum. Bildiğiniz gibi tek eşle evliyim. İkinci bir evliliğe de niyetli değilim. İslam dini dörde kadar izin veriyorsa, eşlerin ve çocuklarının mesuliyetini de Allah ona yüklüyor. Allah'ın hükmü buysa, Allah'ın bir bildiği vardır. Hüküm onundur. Bize Allah'ın hükmünü tartışmak düşmez. Senin hayran olduğun batıda böyle bir mesuliyet yok. Birçok çocuk babasını bilmez, tanımaz. Birçok baba da çocuğunu görmeden gider bu fani dünyadan" diye verdiği cevap çok enteresan, enteresan olduğu kadarda düşündürücüdür. Yusuf İslam'ın yine bizleri derinden düşüncelere daldıran çok güzel bir sözü var. Müslüman olduktan sonra ilk seyahat ettiği müslüman bir ülkenin sözde müslüman insanlarının yaşam tarzlarının islam ile çok fazla bağdaşmadığını görünce, çok şaşırır ve ellerini açarak şöyle dua eder; "Allah'ım sana şükürler olsun ki adı müslüman olan ama yaşantıları islam ile çok fazla örtüşmeyen bu kimselerle tanışmazdan önce Kur'an ile tanışmışım"
Sonuç olarak; Dövmek, eziyet etmek veya öldürmek hiçbir zaman çözüm yolu değildir ve olmamalıdır. Buna ne kanunlarımız musade eder ne de dinimiz. Bir arada yaşama imkânları kalmadığı veya bir ahlaksızlık görüldüğü zaman, tek çözüm yolu güzellikle ve anlaşarak boşanmaktır. Dinimiz hiç kimsenin şahıs olarak bir başkasını dövmesine, cezalandırmasına veya öldürmesine musade etmemiştir. Hatta dinimiz bir kişiyi öldürmeyi bütün insanlığı öldürmeye denk saymıştır. Tövbe ile affedilmeyen tek suç kul hakkıdır. Bugün kadın ve erkek, rakip ya da muhalif bir yaklaşımın ötesinde, birbirlerini destekleyen ve tamamlayan bireyler olarak, beraberce daha huzurlu bir hayatı inşa edebilme imkânlarına sahiptirler.
İslam'ın üzerinde ehemmiyetle durduğu ailede ve toplum da adalet, ihsan, karşılıklı sevgi, saygı, şefkat ve merhamet gibi değerlerin ailede hâkim kılınması, özellikle eşler, çocuklar arası iletişimde son derece önem arz etmektedir. Bunlar ailede huzuru, güveni, birlik ve beraberliği sağlayan en önemli etkenler oldukları gibi aynı zamanda da aileyi bir arada tutan tutkaldır, çimentodur.