Yusuf İzzettin KARA-İSRAF VE CİMRİLİKTEN SAKINMAK -2-

Bir önceki yazıdan devam:
MANEVİ İSRAF:
a)Vaktin İsrafı: İctimaî ve ferdî hayatımıza tesir eden hastalıklardan birisi de vaktin israfıdır. İmandan sonra en kıymetli nimet vakittir. İnsan hayatı dakika ve anlardan ibarettir, gayesi de belirtilmiştir. Cenab-ı Hak bu hayatı insana imtihan olarak vermiş müspet ve menfi neticelerini de bildirmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadislerinde: İki nimet vardır ki insanların çoğu bunun kıymetini bilemez. 1-Sıhhat 2-Boş vakit. (Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih tercemesi c.12 hadis no:2162) buyurmuştur.
Vakit verimli bir toprak gibidir. Ne kadar iyi işlenirse o kadar bol mahsul alınır. Vakit bizim her şeyimizdir, onun bir anı bile israf olunamaz. Ülkemizde vaktin kıymeti bilinmemektedir. İnsanların çoğu kahve köşelerinde, oyun, kumar, eğlence yerlerinde vakitlerini heder ederler. Selamet ve mutluluk yolunda vatan ve millet kalkınmasında vakitlerini çok azı harcar. Hadis-i Şerif’ten de anlaşılacağı gibi, yüce dinimiz hiçbir günün israfla boş geçirilmesini müsamaha ile karşılamaz.
b)Ömrün İsrafı: İnsan dünyaya belli maksat ve gayelerle gelmiştir. Bu gaye ve maksatlara uygun olarak hareket ettiği müddetçe mutlu olur. Cenab-ı Hak insanı yaratırken en güzel bir biçimde yarattığını şöyle haber veriyor: “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.” (Tîn Suresi 4-5)
İnsan için iki hayat vardır. Hissi hayat ve hakiki hayat. Hissi hayat, yenilen içilen dünya hayatıdır. Hakiki hayat, ahiret hayatıdır. Dünya hayatı gaye değil vasıtadır. Hakiki hayata yükselmek için çok çalışmak lazımdır. İnsanın, yaratılışındaki ulviyetine bakarak yaratanına karşı kulluk borcunu mümkün olduğu kadar günahtan kaçınarak ödemesi lazımdır ve bu konuda Allah’ın rahmetinden asla ümidini kesmemesi lazımdır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurur: “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer Suresi 53)
İsraf mal sarfında meşhur ise de insanın yaptığı her bir kötü fiilde haddini aşması da israftır. Haddi aşmaktan kasıt günah isleyerek ömrünü israf etmektir. Şu geçici hayatın cazip işlerine kapılmış, parlak görünüş ve gösterişlerine gönlümüzü kaptırmışken hiç farkında olmadan her gün ve gece bizi eskitmektedir. Bu durumda “Nereden geldik? Niçin geldik? Nereye gideceğiz?” bu önemli sorular karşısında insanların üç gruba ayrıldıklarını görürüz:
1.grup: Bu soruların cevabıyla kafasını hiç yormayan tamamen gayesiz ve müsrif kimselerdir. Kur’an-ı Kerim böylelerini mealen şöyle tasvir etmektedir: “Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (A’râf Suresi 179)
2.grup: Yalnız dünya için yaşayan ebedi hayata inanmayan zümredir. Gerçekleri görmediği için inkâr eden zavallı insanlardır. Bunlar sadece dünya zevkini bilirler. Bunlar için Kur’an’da şöyle buyurulur : “İnkâr edenler ateşe sunuldukları gün, (onlara şöyle denir:) “Dünyadaki hayatınızda güzelliklerinizi bitirdiniz, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı, alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” (Ahkâf Suresi 20)
3.grup: Kâmil insanlar teşkil eder. Onlar boş yere yaratılmadıklarını bilen Allah’a kulluk etmek suretiyle görevlerinin Allah’a layık olmaktan ibaret olduğuna yakinen imanı olan kişilerdir.
Konumuzu Furkan Suresi 67.ayetinin mealiyle bitirelim. “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.”