GÜNLER SONRA
O gün okul dönüşü onunla otobüsten Kızılay Kan Bankası Durağında indik. O eve yürüdü, ben cadde aşağı. Az sonra arkamdan ismimle bir sesleniş geldi kulağıma. Döndüm bir erkek çocuğu işaret vererek Yaklaşıyordu bana.
-Murat ağabi, pencereden gördük ablamla sizi. Annem babam tanışmak için eve çağırıyor, gidelim haydi.
O anın heyecan ve mutluluğunu kelimeler sözle anlatmak mümkün mü, aman Allah'ım saadetin bu kadarına layık mıyım ben? Gittik. Çok güzel karşıla dılar, ailem memleketimden söz ettim, onlar Malatya Arapkir'den bahsetti. Müteakip günler zaman zaman ya gidiyor ya çağırılıyordum. Şu koca İstanbul gurbetinde bana haz huzur teselli bahşeden bir aile kapım vardı artık. İçimden "Satarım senin ananı İstanbuuuul" diye seslendim, şükrettim lütfeden Rabbime..
Macera üzerine değil, evlenmek niyet ve kararıyla birlikteydik. Nişan, ar dından helallik adına dini nikah bile kıydık. Bir ayağım onlarda, yarı evli misali renkli mutlu yaşıyorduk öyle. Eş dost ziyaretlerine, düğün, piknik deniz kampı Boğaz sefalarına hep birlikte gidiyor, bazen de gece gündüz ikimiz çıkıyorduk.
HAFTALAR SONRA
Bir gece, kayınpederin aynı semtte Şehir emin' de oturan bir meslekta şının evine misafirliğe gittik. Laf arasında ailenin genç oğlu da babası gibi henüz yeni subay çıktığını, evlendirmek için uygun kız aradıklarından söz ettiler
-Bir nice zaman sonra nişanlımın annesi birlikte yemekteyken;
-Biliyor musunuz, geçen evlerine gittiğimiz subayın hanımı var ya, dün pazarda karşılaştığımızda, bana ne dese beğenirsiniz? "sizin kızı oğluma almak isterim, ne dersiniz?" Ben hayretler içinde; Size nişanlısıyla gelmiştik ya geçen lerde bu nasıl kız isteme, dediğimde kadın pişkin pişkin;
-Olsun daha evlenmemişler ya ayırın bize verin!
-Ne ayıp değil mi?
Nişanlımın, o içe kapalı sakin tabiatıyla, kendini isteyen o haddini bilmez kadına hiç bir tepki göstermemesi çok şaşırttmıştı beni.
BiR AY SONRA
Üniversiteler yaz sömestre tatiline girdiği o Haziran başında bir iki haftalığına memlekete gitmem gerekmişti Vedalaşmak için akşama yakın Aksa ray Lunapark Gazinosunda buluştuk nişanlımla.. Dokunsan ağlayacak halde durgun ve mahzundu. Uğurlama hediyesi olarak aldığı bir çorap ve gömleği bana uzatırken tutamadı kendini!
-Sadece üç beş gün ayrı kalacağız kendini de beni de üzme ne olur.
Diyerek gözyaşlarını silerken ellerimi yüzüne kapayıp öptü tekrar tekrar. Öylesine içten bir sevgi ile bağlıydık birbirimize.
ON GÜN ARDINDAN
Sıladan, yar hasretiyle kararlaştırdığımız süreden de önce döndüm İstanbul'a, Anacığım bana ben ona doyamadan. Mevsim yaz olduğu için Büyük Çekmece de Askeri Kampında denize giriyorduk sık sık ailece. Çok güzel eğleniyorduk.
Ağustos sonuydu. Eylül girmeden geri ödemeye başladığım öğrenci kredi taksitim için maaş alacağım bir hafta sonraya kadar 100 lira borç istedim nişan lımdan. Bir sürü yurt arkadaşımdan alabilecekken , duyar da üzülür diye ondan talep etmiştim ne bileyim. Ertesi gün karşılaştığımızda hiçbir karşılık vermedi! Sonraki günlerde de öyle. Şaşkınlık ve üzüntüyle sitem ettim biraz. Gidip ailesi ne anlatmış olmalı o akşam. Birkaç gün ardından evlerine uğradığımda kayınva lidede bir surat bana. Şaşırdım üzüntü ve kahırla sordum "Noldu Feride anne, bilmeyerek bir kusurum mu oldu size?"Açtı ağzını yumdu gözünü bana;
-Sen nasıl daha evlenmeden kızımın parasına göz dikersin, bu yakışır mı sana bize. Seni çok yanlış tanımışız! Bu alaka sürmez böyle , ben kızımı katı, dairesi arabası olan zenginlere vereceğim senin, neyin var ki v.s, v.s?
Kız, kayınpeder ve diğerleri sessiz, tepkisiz olanları seyrettiler. Şoka girdim! Her şeye sahip olan zenginin bir anda her şeyi kaybetmesi gibi, ağzım kurudu dünya başıma yıkıldı sanki! Oysa ta baştan kendimi olduğum gibi tanıtmıştım. Yalanım aldatmam yoktu. Ne zaman evlerine gitsem kızlarıyla bana ayrı oda açarlar, öylesine ilgi saygı gösterirlerdi, birdenbire bu neydi?.
Felek bir kez daha kara yerlere taşlara çalıyordu işte beni, yüreğime tırnaklarını batırıyor kanatıyordu siyim siyim. Hani Karaca oğlanın bir şiirinde dediği gibi; sevsem öldürürler sevmesem öldüm. Bundan ileri nasıl yaşayacak tım bilmiyordum… (Devam Edecek)