YALAN

Hayatın olağan akışında zaman zaman istemediğiniz durumlarla karşılaştığınız olmuştur. Sevmediğiniz akrabalarınızla aynı düğüne katılmak zorunda kaldığınız ya da hiç aynı fikirde olmasanız da iş arkadaşınızın dediklerini tasdik etmek zorunda olduğunuz yüksek ihtimalle daha önce başınıza gelmiştir. Böylesi istekten uzak olaylardan kurtulmak için hiç yalana başvurdunuz mu?

Varlığına bile tahammül edemediğiniz insanlardan köşe bucak kaçmak için yalanlar söylediniz mi? İçinizden belki de kim söylememiştir ki diye geçirdiniz biraz önceki satırları okurken. Oysa yalanı normalleştirmek ve herkesleştirmek yeryüzünde hiç yalan konuşmayan insanların da hala var olduğu gerçeğini değiştirmez. Ancak gelinen son noktaya psikolojik bakış açısıyla baktığımda yalan söyleme davranışı günümüze teknolojiden daha hızlı adapte oldu. Yalana hayatın bir parçası olarak bakanların sayısı günden güne artarken erkekler de bu konuda günah keçisi ilan edildi. Erkeklere böylesi bir yakıştırmayı uygun gören kişiler kadınlar olsa da ortada mutlaka altı çizilmesi gereken bir detay var. Yapılan araştırmalar kadınların erkeklerden daha profesyonel şekilde yalan söylediğini ve bu yalanları erkeklere nazaran unutmayarak hep tetikte olduklarını gözler önüne seriyor. O halde yalan insan ilişkilerinin olmazsa olmazı mı? Hadi buna yakın mercekten bakalım!

Yalan, bu devrin getirdiği bir olgu olmasa da en çok bu zamanda varlığını hissettirmeye başladı. Birbirini tanıyan veya tanımayan insanların ilişkilerinin her türlüsünde yalan ev sahibi edasıyla baş köşede. Burada dikkat edilmesi gereken nokta yalan söyleyen kişinin inandırıcılığıdır. Hatta ve hatta yalandan sonra dahi inandırıcılığını koruyabilmesi muazzam bir sır tutma becerisini işaret eder. Ama gerçeklerin yalanın kekremsi tadına aşinalığı da eyvallahı da yoktur. Konuya ilişkin olarak Freud’un açıklaması da bunu gösteriyor. Freud der ki; “ “Görmek için gözleri, duymak için kulakları olan herkes bilmelidir ki, hiçbir ölümlü sır saklayamaz. Dudakları sussa parmakuçlarıyla konuşur ve ihanet her bir gözeneğinden sızar.” Eğer bu açıklama ikna edici olsaydı kimseler yalan söylemeye cesaret edemezdi. Ama sanılanın aksine kadınlar erkeklere göre yalan söylemeye daha çok cesaret gösteriyor. Göstermekle kalmayıp bilişsel anlamda bunun yükünü de taşıyor. Yalanın hazırlanması, detaylandırılması, inandırıcılığı ve gerekli anlarda tekrar hatırlanması kadınlar için zor olmaktan çok kolay. Ayrıca oldukça da yaygın. Yalanın en yaygın söylendiği durumlar eşler arasındadır. Bu acı gerçek araştırmalarla sabitken eşlerden genel olarak biri diğerine oranla daha çok ve daha iyi yalan söyler. Bu yalanları psikologlar tehlikeli oluşuna ve şiddetine göre üçe ayırsalar da ben kendi gözümle ve kalbimle baktığımda yaralayıcı bir darbe görüyorum evliliklerde. Çünkü evlilik kurumu şeffaflığı esas alan iki kişilik bir yargı sisteminden oluşur. Bu sistemin adalet anlayışı beyaz yalanlara geçiş izni vermek olmamalı diye düşünüyorum. Çünkü herkes bilir ki beyazlar renklilerle yıkandığında sonuç hüsrandır. Ne yazık ki, beyazlar artık beyaz değildir! Çünkü evlilik bütünüyle olmasa da çoğunlukla dürüstlük hamuruyla şekil alması gereken en önemli olgudur. Eşler birbirlerinin sevgileri başta olmak üzere temel konularda yalandan uzak durmayı ilke edinmelidir. Yemeğin tuzundan bahis açarken bile dürüst olmak eşinize yapacağınız iyiliktir aslında. Çünkü eşiniz sırf kendisi bile söz konusu olsa yalan söylemeyeceğinizden emindir. Bu bilgi altından daha değerli, paradan daha arzu edilesidir. Bir insana güvenmenin kolay olmadığı böylesi çetrefilli bir devirde her ne sebeple olursa olsun eşinizin size karşı dürüst olduğundan eminseniz bir masal diyarında yüksek merdivenli etrafı sarmaşıklarla çevrili bir şatoda yaşıyorsunuz demektir. Sevginizle yeşeren o sarmaşıklar birbirinize karşı dürüst kaldıkça yeşilliğini korur. Sizin emin duruşunuz başkalarını hayrete çevirse de olması gereken budur. Yeryüzünde bir şeyin nadir görülüyor olmasının ya da yapıldığında başkalarını hayrete düşürüyor olmasının onun normalliğini ve anormalliğini belirlediği doğrudur. Eğer toplumun çoğunluğu bir şeyi yapıyorsa bu onu normalleştiriyor. Örneğin, Bizans döneminde akıl hastanelerine bakış kötüydü. Ruh hastalığı olan insanlar garipsenirdi. Ancak şu yeni çağda insanlar ruh hastalıklarını, psikologları ve bununla bağlantılı birçok şeyi normal kabul edip benimsiyor. Yalan da bu normallik çemberinin içerisine çoktan girdi.

Sıklıkla şu cümleyi duymuşsunuzdur etraftan : " Aman canım, yalan söylemeyen insan mı kaldı şu devirde!" Bu cümleye bakıldığında yalanın normal ve herkes tarafından kullanıldığı sonucu çıkıyor. Oysa aile kurumu başta olmak üzere tüm insan ilişki ve dengelerinde yalan itici bir güç etkisi yaratıyor. İlişkileri şüphe tohumuyla tanıştıran ilk yalan kendinden sonraki yalanlara zemin hazırlarken insanlar güven duygusunu tahrip ediyor. Bu yüzden birşeyin toplumda sıklıkla görülmesi onun doğru olduğu anlamına gelmez. Bazen birşeyler toplumun ahlaki yapısını bozmak için bilerek tetiklenir. Buna şuradan da çıkarım yapabiliriz. Sosyal medya fenomenleri sıklıkla eşlerine, çocuklarına, kayınvalidelerine yalan söyledikleri içerikleri paylaşıyorlar ve bunu komedi adı altında yapıyorlar. Kayınvalidesinin eve gelmesini istemeyen gelinin evde değiliz numaralarını sıklıkla izlerken çoğumuz da gülüyoruz. Hayatın gerçeği sanıyoruz belki de. Oysa gerçek güldürmez. Gerçekler ciddi, can yakıcı ama faydalıdır. O sosyal medya içeriklerinin topluma sunduğu yalan komediler, faydadan çok tahrip edici ve bozucu etki bırakıyor insanlar üzerinde. O içerikleri çeken kişiler bile belki farkında değiller projenin ancak aile kurumunu hedef alan kötü niyetli oluşumlar, bu küçük çaplı kayınvalide kandırma videolarından da yol açıyor kendisine. Çünkü çakıl taşı da olsa yere döşenen can yakacağını biliyorlar! Bu yüzden, sosyal medyanın etkisinde kalmadan özellikle eşlerimize maddi- manevi her konuda kendimizden emin olarak cevap vermeye özen gösterelim. Belki yalan evliliğinizin normali olmuştur ve bu yazıdan sonra değiştirmek isteseniz de gözünüzde dağ gibi duruyordur. Ancak unutmayın ki bir damla su yıllarca akarsa taşı bile deler. Sizin bebek adımlarıyla da olsa dürüstlüğe evrilmeniz kısa vadede işinize yaramasa da uzun vadede hayat kurtarıcı etki oluşturacaktır. Yalansız kalın…