Talha Bin Ubeydullah, miladi 590 yılında, Mekke'de dünyaya gelmiştir. Cesur, cömert ve zeki bir tüccar olan Talha daha hayatta iken cennetle müjdelenen (Aşerei Mübeşşere) on sahabeden birisidir.
İman halkasının sekizincisi Talha olmuştur. Ticaret için Busrâ'da bulunduğu bir sırada bir rahip ile karşılaşır ve Talha'ya İncil de geleceği müjdelenen peygamberin Mekke de zuhur ettiğini duyduğunu ifade ederek: "Ey genç! Sakın O'nu kaçırma! Yani onunla birlikte olma, ona dost olma, yoluna yoldaş olma, sırrına sırdaş olma, canına canan olma fırsatını kaçırma!" der. Busrâdan kafasındaki soru işaretleri ile dönen Talha, önce annesine Mekke'de yeni bir haberin olup olmadığını sorar. Annesi ise "Muhammed atalarımızın dinini terk ederek peygamberliğini ilan etti" Talha tebessüm eder ve hemen Hz. Ebû Bekir'in yanına giderek kendisini Allah (cc) Resulünün yanına götürmesini ister. Huzura vardıkların da önce Peygamberimize sonrada Hz. Ebû Bekir'e bakar ve içinden şu cümleleri geçirir: "Bu iki insan asla dalalet üzere birleşmez, bir araya gelemez." Bu düşüncelerden sonra kelime-i şehadet getirerek meşakkatli yolun hidayet yolcuları arasına girer.
Mekke'de o dönemde iman etmek demek, işkence görmeye razıyım demekti. Talha da iman ederek her türlü cefa ve eziyete katlanmayı kabullenmişti. Mekke'de ona yapılan işkenceye şahit olan Mesut b. Hıraş: "Ben Safa ile Merve arasında dolaşırken, kalabalık bir grubun bana doğru geldiklerini gördüm. Gelenlerin kimler olduklarını beklemeye başladım. Baktım ki en önde elleri boynuna bağlanmış bir genç ve arkasın da ellerindeki kamçılarla o gence vuran adamlar. En arkada ise yaşlı bir kadın, o da eli kamçılı adamlara sürekli vurmaları için emirler yağdırıyordu. Kendi kendime dedim ki: 'Kim bunlar? Bu genç nasıl bir suç işlemiş ki böyle bir cezayı hak etmiş olabilir?' Etraftaki insanlara bu gencin kim olduğunu sorduğumda : 'Bu genç Talha b. Ubeydullah'tır' 'Onu dövenler kimlerdir? 'Bunlar Talha'nın akrabalarıdır.' Ben de tekrar sordum: 'Peki şu bağırıp çağıran kadın kimdir? 'O da Talha'nın annesi Sa'be'dir.' Ben, 'Peki, ne istiyorlar ondan?' Onlar, 'Talha babalarının dininden yüz çevirip Muhammed'in dinine tabi olmuş. Akrabaları da onu yeniden atalarının dinine çevirmeye çalışıyorlar.' Ardından bir müddet bu genci takip ettim. Akrabaları ne kadar baskı yaparlarsa yapsınlar o gencin ağzından: "İsterseniz beni öldürün, ama ben asla dinimden dönmeyeceğim." Cümlesi oldu demiştir.
Mekke'de zulüm en üst seviyeye ulaşmış ve müslümanlara Medine yolu görünmüştü. O kutlu hicrette Talha da yer alarak, Peygamberimiz ile birlikte hicret yolculuğuna çıkanlardandır. O zorlu süreçte hep Peygamberimiz ile beraber olmuş ve tüm gazvelere katılmıştır. Medine'ye hicretten sonra da müşrikler yine onları rahat bırakmamışlar ve Müminlere Bedir'in yolu görünmüştü. Ancak bu savaşta Talha, Ebû Süfyan'ın kervanına istihbarat için gönderildiğinden dolayı katılamamış ve üzgün bir şekilde gelmişti. Onun bu halini gören Peygamberimiz tebessüm ederek, Bedir'de muzaffer olduklarını anlatır, onu Bedir ashabından sayar ve ganimetlerden ona da pay verir. Bu yol her zaman zaferlerin, sevinçlerin yolu değil bilakis meşakkatli bir yoldu. Bu seferde Takvimler Uhud'u gösteriyordu. Uhud' un seyri müminlerin aleyhine dönünce, Peygamberimiz korumasız kalmış, mübarek yüzü kanlar içinde kalmıştı. Talha, Allah Resulünün sağı dolu olduğu için soluna geçmişti. Peygamberimiz: "Uhud 'da sağımda Cebrail, solumda ise Talha vardı." Buyurmuştur. Uhud 'da Müşrik saflarından bir okun Allah Resulüne doğru geldiğini fark eden Talha ani bir refleks ile sağ elini uzatarak canlı kalkan yapar. Avucunun büyük bir kısmı parcanarak iki parmağı da kopar. Uhutta Peygamberimizi korumaya çalışanlardan 14 sahabeden 12 si şehit olmuş Talha'da 70 yerinden yaralanmıştı.
Peygamberimiz bir gün hutbede: "Müminler içinde Allah´a verdikleri sözde duran nice erler vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir" (Ahzab, 23) Ayetini okuyunca, sahâbîlerden birisi ayağa kalkarak: "Bunlar kimlerdir? Örnek verir misin Ya Resulullah!" der. Az sonra mescide Talha girer. Peygamberimiz onu görünce tebessüm eder ve soruyu sorana yönelerek: "İşte! Şu insana bak! İşte o, Allah yolunda şehadeti isteyip ve o yolda verdiği ahdi değiştirmeyenlerdendir." Sahabîler gıpta ile ona bakarken, Allah Resûlü bununla da yetinmemiş ve Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar Talha'nın anılacağı o müthiş sözünü de söylemişti: "Yeryüzünde yaşayan bir şehit görmek isteyen Talha'ya baksın." ( Tirmizi, Menâkıb 22)
Talha, Cemel Vakasında Hz Ali ile görüştükten sonra geri saflara çekilir ve iki taraf anlaşarak savaştan vaz geçerler. Yahudi asıllı Abdullah İbn Sebe gecenin karanlığından yararlanarak her iki tarafa da baskınlar düzenler. Her iki tarafta karşı tarafın sözünde durmadığını zannederek bir anda kendilerini savaşın ortasında bulurlar. Neticede her iki taraftan da yüzlerce sahabî orada şehit olur. Talha ise Mervan tarafından şehit edilmiştir. Hz Ali harp meydanını gezerken Talha'yı ölenler arasında görünce çok üzülerek gözyaşlarını tutamaz. Yüzündeki toprakları silerek "Ey Ebû Muhammed (Talha) semanın yıldızları altında seni toprağın üzerinde serilmiş olarak görmek bana pek ağır geldi, beni kalbimden vurdu. Keşke yirmi yıl önce ölsem de bu durumları görmese idim " diyerek Talha'nın cenaze namazını bizzat kendisi kıldırmıştır.
Talha "Şehidü'l-Hayy" Yaşayan Şehittir. Aynı zamanda İnfakta denizler gibi engin olan, ticaretin hakkını ve ahlakını öğreten, dürüst bir tüccardır. Numan kuyusunu kardeşlerine infak ettiği için Talhatü'l-Feyyaddır. Vahiy kâtipliği de yapan, iyi bir hatip olan Talha, Peygamberimizden 38 de hadis rivayet etmiştir. Onlar güzel yaşadılar ve arkalarında kendilerini unutturmayacak güzel hâtıralar bıraktılar. Kendisini rahmetle anıyoruz.