Sorumluluk, bir kimsenin kendi istek ve iradesi ile yaptığı veya yapmak zorunda olduğu işlerin hesabını Rabbine vereceğinin bilincinde olmaktır. Diğer bir deyişle kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenerek kendine ve başkalarına karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerini idrak ederek gereğini yerine getirme gayreti içerisine girmektir.
Dinimiz her insanın kendi istek ve iradesi ile karar vererek yaptığı veya yapmak zorunda olduğu işlerden sorumlu olduğunu bildirir. Kur’an da “ Siz iman ettik demekle, imanın gereklerini yerine getirmeden ve imtihana tabi tutulmadan cennete gireceğinizimi zannediyorsunuz” (Ankebut 2-3) Şayet insanlar sorumluluklarından hesaba çekilmeseler idi farzlar, haramlar, mübahlar, emirler ve yasakların bir anlamı olurmuydu. Yaratılış amacımızın gereği olarak insan kendi yolunu kendisi seçer ve belirler. Zaten irademiz dışında zorla yaptırılan şeylerden dolayıda sorumluluğumuz yoktur. İnsanların kendi hür iradeleri ile yaptıkları her iyi veya kötü fiilin sorumlusu sahibidir. Çünkü insan yaptığı her fiili kendi inisiyatif ve iradesi ile gerçekleştirmektedir.
İslam’a göre her fert kendi yaptıklarından sorumludur. Hiç kimse bir başkasının suç veya günahından sorumlu değildir. “Günahkar bir kimse başkalarının günahını çekmez. Günah yükü ağır olan kimse, onun taşınmasını istese, yakını olsa bile, yükünden bir şey taşınmaz. Sen ancak, görmediği halde Rablerinden korkanları, namazı kılanları uyarırsın. Kim arınırsa, ancak kendisi için arınmış olur; dönüş ancak Allah'adır” (Fatır18) Ancak bazı durumlarda sorumluluğun iyilik veya kötülük olsun başkalarına da yansımaları olur. Yapılan amel hayır veya iyilik ise bunun sevabı, şer veya kötülük ise günahı, hem o işi yapana hemde ona vesile olana ulaşır. “Böylece kıyamet günü hem kendi günahlarını tümü ile, hem de hiçbir bilgiye dayanmaksızın sapıklığa sürükledikleri kimselerin günahlarının bir bölümünü yüklenirler. Ne fena bir yükün altına giriyorlar!”(Nahl 25) Peygamberimizde “Her kim islam içinde güzel bir çığır açarsa ve bu güzel çığır kendisinden sonra da tatbik edilip sürdürülürse kendi sevaplarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin sevaplarının aynısı kendisi lehine yazılır. Her kimde islam içerisinde kötü bir çığır açar ve bu kötü çığır kendisinden sonrada sürdürülürse, kendi günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarının benzeri de o kimse üzerine yazılır”(Tirmizi ilim14) Buyurmuştur.
İnsanları diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan özelliklerin başında akıl, iman, ibadet ve sorumluluk gelir. Diğer canlıların sorumlulukları yoktur. Biz insanlar ise Rabbimizden sonra ailemize, içinde bulunduğumuz topluna, devletimize, milletimize, hangi işi yapıyorsak iş verenimize ve iş vereninde eli altındakilere karşı sorumlulukları vardır. Tabiki bu sorumluluklar, Allah (c.c) a, ahiret gününe iman eden ve sorumluluğunun farkında olan insanlar için dahada bir anlamlıdır. Hıristiyanlarda ruhbanlar sınıfı oluşmuş ve onlarda ahiret ağırlığı vardır. Yahudilerde ise dünya ağırlığı vardır. Ahiret işlerini rafa kaldırmışlar. Bizde ise dünya ve ahiret dengesi vardır. Peygamberimiz “Akıllı Müslüman o kimsedir ki dünyası için ahiretini, ahireti içinde dünyasını terk etmeyendir” Bir Müslüman bilir ki dünyadaki yaptığı iş, eylem, iyi veya kötü amellerinin birde ahirette karşılığı olacak. Ölüm her şeyin sona ermesi değil. Mevlana nın dediği gibi “Mezar cennet kapısının perdesidir. Mezar hapishane gibi görünür ama aslında canın hapisten kurtuluşudur..." Ölüm bilincine sahip bir kimse, yaptığı her şeyin hesabını verme şuuruyla yaşar. Müslüman kimliğine sahip bazı kimselerin, bazı yanlışlarını görünce de, kendi kendime acaba ahiret inancımız mı zayıf demekten kendimi alamıyorum.
Her insanın sorumlulukları vardır amma herkesin sorumlulukları aynı değildir. Kuran’da Peygamberlerin bile yapmaları gerekenlerden sorumlu oldukları ve hesaba çekilecekleri bildirilir. “Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka hesaba çekeceğiz” (Araf 6) Yüce Rabbimiz Kur’an da Yunus (a.s) ı sorumluluktan kaçtığı için cezalandırdığını bildirir. Peygamberimiz de Veda hutbesinin sonunda tebliğ ettim mi? Diye üç defa tekrarladıktan sonra da “Şahit ol ya Rab” demiştir. Bizler farkında ve bilincinde olmasak bile, İnsan bir imtihan dünyasındadır. Sonsuz olarak yeryüzüne salınan ve sorumlulukları olmayan bir varlık olmadığı Kuran’da bildirilmiştir. Herkes dünyada ektiklerinin karşılığını ahirette bulacaktır.
Peygamberimiz “Her biriniz yöneticisiniz ve her biriniz yönetiminizdekilerden sorumludur. Devlet başkanı bir yöneticidir ve halkından sorumludur. Erkek ailesinin yöneticisidir ve onları gözetmekten sorumludur. Kadın kocasının evinin muhafızıdır ve bundan sorumludur. Hizmetçi efendisinin malının bekçisidir (veya çalışan işçi işverenin malından) ve bundan sorumludur. Her biriniz bir yöneticisiniz ve yönetiminizdekilerden sorumlusunuz.” (Buhari Cenaiz 32)
Sorumluluk bilinci içinde davranan ve hesap vermeye hazır olan insanın; ‘falanca şunu dedi, filanca bunu yaptı’ gibi şeylerle uğraşacak zamanı olmaz. İnsan ölümü, ahireti ve hesabı hiçbir zaman unutmamalıdır. Müslümanın her işine, sorumluluk duygusu yön vermelidir. Sorumluluk, insanın ne yapacağını belirlediği gibi, yaptıklarının sonuçlarına katlanmasını da zorunlu kılar. Bu anlayış ve yaklaşım, insanı insan kılan özelliklerin başında gelir ve koruyucu bir zırha dönüşür. İnsan bazen iç muhasebe yaparak kendisini hesaba çekmelidir ki kendisini nefsinin şerlerinden ve şeytanın vesveselerinden koruyarak ahiretini mamur kılabilsin.
İnsan, kendinden sorumlu olduğu gibi, ailesi ve kontrolü altındakilerden de sorumludur.“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz…” (Tahrim 6)