Sohbet, bir veya birden fazla kişiyle ülfet ve ünsiyet edip onlarla uyumlu ve uysal bir şekilde arkadaş ve dost olmak anlamına gelir.
Tartışma ise münakaşa, atışma ve çekişme gibi unsurları içerir. Buna yakın gibi görülen müzakerede ise bir konuyla ilgili fikir alışverişi gibi iyi niyet vardır. Bu yönüyle müzkare, tartışma ile sohbet arasında bir kavramdır.
Biriyle sohbette bulunan, konuşan arkadaşa musahip denilmektedir. Hz. Peygamber (sav)in sohbetinde bulunan arkadaşlarına da sahabe denilmektedir.
Sohbet, kalplerin buluşmasıdır, kalıpların buluşması değil. Kalıbını ve bedenini meclislere taşıdığı halde niyetini ve kalbini bir yerde unutan kişiler, sohbetten nasibini alamazlar.
Çoğunlukla sohbet arkadaşları, kalpleri ve huyları uyuşan kişilerdir. Zira kişi; dostunun ve arkadaşının dini, gidişatı ve meşrebi üzerinedir. İşte bu nedenle Allah Resulü'nün sohbet meclisleri, bir nevi talim-terbiye ve irşat meclisleriydi. Onun için oradan sağlam bir nesil yetişebildi.
Sohbet, tasavvufta çok önemlidir. Tasavvufta sohbet, kalbin tıkanmış yollarını açar.
Sohbet, vaaz etmek değildir. Vaaz umuma yapılır. Sohbet ise ancak muhabbet ehli insanlarla olur. Kalplerin birleşmesiyle senlik benlik ortadan kalkar.
Sohbette aslolan dostluk ve muhabbetin gönülden gönüle akışıdır. Zaten söz kalpten çıktığında dostun kalbine gider. Akıldan çıktığında ise yalnız aklı ikna eder.
Aynı sohbet meclislerinde bulundukları hatta yüzlercesini dinledikleri halde birbirini sevemeyen topluluklar, zahiren bir arada görünseler de İslam'ın cemaat, cemiyet, millet ve ümmet olma şuuruna sahip olamazlar.
Dost ise fiziken bizim yanımızda olmasa da sesini işittiğimiz kişidir. Yanımızda yöremizde değildir ama sesi beynimizde çınlamaya devam eder.
Allah dostu olarak ta tanımlanan veli, Allah'ı sana, seni Allah'a sevdiren zattır. Onlara bakınca doğal olarak kalbiniz sekinet bulur, ulvi hislerle dolarsınız ve bir an önce kendinizi düzeltmek ve iyi bir insan olmak için kuvvetli bir arzu hissedersiniz.
Velilerin sözlerinin olması, sözlerinin güzelliğinden veya konuşma kabiliyetinin yüksekliğinden dolayı değildir. Aslında sözün çıktığı yer ağız değil, kalptir. Onun içindir ki yürekten söylenen sözler, insanı bulur ve tam kalbinden vurur.
Eğitimde de esas olan öğretmen ve öğrencinin birbirini sevebilmesidir. Öğretmen ne kadar bilgili ve becerikli olsa da öğrenciye kendini sevdirememişse dersleri, sohbetleri verimsiz geçer.
Onun içindir ki "Gönül, marifeti gönülden alır, Defterden ve dilden değil" demişlerdir.
Dikkat edilirse uzun nutuklar, ateşli konuşmalar, çok bilimsel tebliğler istenilen sonucu vermez. Tevazu sahibi insanların kısa ve özlü sohbetleri, gönül diliyle söylediği sözler insanın yüreğine işler, kanal açar, iz yapar.
Sohbet ve tartışmadan söz ederken bu bağlamda bir anımı zikretmeden geçemeyeceğim.
Sohbet; sadece camide, televizyonda, üniversitede, panel veya konferansta değil, kahvede, ofiste, her oturumda vardır ve çok önemlidir. En önemlisi de aile içi sohbettir. Ailenin ilk kuruluşunda ilk söz ve sohbetle başlar. İlk söz dilde kalınca yuva kurulamıyor ama gönülden gönüle akınca yuvanın kuruluşuna ilk adım atılmış oluyor.
Yaklaşık altı-yedi yıl önce Belediye Başkanımız sayın Muzaffer Külcü Bey, yeni evlenecek gençlerle kırk yıllık evlilerin buluştuğu bir program düzenlemişti. Önce gençleri evlilik konusunda birkaç hafta seminer vermiş. Sonra bir salonda evlilik adaylarıyla kırk yıllık evliler bir araya geldi. Onları eğiten öğretmen, bir açış konuşması yaptı: "Gençler, evlilik uzun soluklu bir koşudur. Sıkıntılar da mutluluklar da sorunlar da yaşanacak. Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmeyin. Her sorunu aranızda tartışın. Tartışa tartışa elbette bir sonuca, bir çözüme kavuşacaksınız…"
Öğretmen arkadaşım konuşmasının tamamında çözüm yolu olarak tartışmayı ön plana çıkarttı. Ben de dayanamayıp söz aldım.
"Öğretmen arkadaş, emek vermiş, gençleri eğitmiş. Ancak konuşmasında aile içinde çıkan her soruna çözüm olarak tartışmayı önermektedir. Doğru… Batıda ailenin temeli tartışma üzerine kurulmaktadır. Batılı yaşam koçları da çözüm yolu olarak hep tartışmayı önermektedir. Ancak unutulmamalıdır ki tartışma, tarafları birbirine yaklaştırmaz. Tam aksine birbirlerinden uzaklaştırır. Zıtlaşmayı artırır, münakaşaya ve kavgaya yol açar. Sonunda da en mutlu aylarında ve yıllarında ayrılıklar, boşanmalar başlar. Oysa bizim medeniyetimizde sohbet esastır. Günün sonunda olan biten ortaya konur. Dertler, dile getirilir, sohbet ortamında çözüm aranır. Konuşmaların sonunda kimse kırılmaz, kimse alınganlık göstermez. Belli bir sonuca varılır. Konunun tarafları da kazananı da olmaz. Eğer işe tartışmayla başlarsanız yani gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz ondan sonrakiler de hep yanlış gider. Gelin, batılı gibi düşünüp çözüm aramak yerine kendimize, özümüze dönelim. Sohbet kültürünü ihya etmeye çalışalım" dedim ama sanıyorum genç öğretmen biraz alındı.
Dün de bugün de ailede tartışmayı değil, sohbeti öncelemek lazım kanısındayım. Eşlerle ve aile fertleriyle sohbette karşılıklı sevgi, saygı, yardımlaşma, sabır ve tahammülün esas olduğu düşüncesindeyim.
Büyük şair Yahya Kemal'in dediği gibi "Bizim medeniyetimiz, sohbet medeniyetidir." Biz, kendi kültür ve medeniyetimize sahip çıkmaktan vazgeçmemeliyiz.