Önceden televizyon haberlerini kaçırmaz ve baştan sona birkaç kanalda izlemeye çalışırdım. Şükür bir yıldır bu alışkanlığımdan vazgeçtim. Çünkü insanın psikolojisi bozuyor. Eften - püften diye tabir edilen çok basit ilgisizlik, bilgisizlik, tedbirsizlik nedeniyle onlarca insanın sakat kaldıklarını, hayatlarını kaybettiklerini veya maddi manevi zarara uğradıklarını, neticede gözü yaşlı anneler, babalar, evlatlar bıraktıklarını izliyoruz. Ama bir türlü fert veya toplum olarak gerekli dersi alıp güvenlik önlemlerine, tedbirlerine riayet edemiyoruz. 'Tedbir gibi akıllılık yoktur' diyen büyüklerin sözü bir kulağımızdan girip diğerinden çıkıyor ve boş ver bir şey olmaz deyip geçiştiriyoruz. Ama bakıyoruz 'Ayağın sıcak, başın serin. Boş ver her şeyi düşünme derin' demenin faturası ağır oluyor. Çünkü her gün Can'lar gidiyor, Canan'lar gidiyor… Vesselam boş vereler üst üste toplanınca yekûn teşkil ediyor…
Geçenlerde bir televizyon kanalında haberleri izlerken, spikerin heyecanla 'Sayın seyirciler, dünya da birinciyiz' dediğini yarım yamalak duyunca dikkatimi çekti. Herhalde bir spor dalında başarı kazandık diye düşünüp haberin ayrıntılarını takip etmeye başladım. Gördüm ki alt yazıda ''boğulmada dünyada birinciyiz'' yazıyor. Bir anda tüm dünya devletleri gözümün önüne geldi. Yok canım bu kadar da olmayız herhalde diye düşündüm. Doğrusu pek inanmak istemedim.
Gazete, televizyon haberlerinden sivil savunma açısından önemli gördüğüm olayları not aldığım ajandama baktığımda, her yıl yaz aylarında farklı yerlerde fakat aynı sebeple boğulma olaylarını not aldığımı görünce, herhalde spikerin dediği gibi birinciyiz diye düşünmeye başladım. Çünkü havaların ısınmaya başlamasıyla beraber televizyon, Internet, gazetelerde; serinlemek için bilinçsizce su kanalına, gölete, ırmağa, denize girip çıkamayınca, orada bulunan diğer kişilerinde can havliyle onları kurtarabilmek adına aynı yere girip çıkamadıkları, boğuldukları haberlerini üzülerek izliyoruz veya okuyoruz. Biz millet olarak afetlerde, kazalarda, boğulmalarda yardıma muhtaç olan, imdat çığlığı atan kişiler için gözümüzü kırpmadan, ben de aynı akıbete düşer miyim diye düşünmeden yardıma koşarız. Kurtarma tekniği açısından yanlış ta olsa, canımız pahasına bundan çekinmeyiz. Bu fedakârlık dünya da her millete nasip olmaz.
Sivil Savunma Arama Kurtarma Birliği Uzmanı olan öğretmenimiz (1998): 'Hollanda Kurtarma ekibi ile ortaklaşa yapılan bir tatbikata katıldık. Senaryo gereği yanmakta olan bir yolcu otobüsünde bulunan çocuklar kurtarılacaktı. Biz Türkler içerdeki çocukları zaman kaybetmeden kurtarabilmek için hemen otobüse daldık. Ama onlar önce her türlü güvenlik önlemini aldıktan sonra, otobüse daldılar. Sonra tatbikat sonuç değerlendirilmesi yapılırken, sizin yaptığınız yanlış çünkü kendi güvenlinizi düşünmeden içeri daldınız dediler. Bizlerde yanlış olduğunu bizde biliyoruz ama BİZ TÜRKLER karşıdaki canı bir an önce kurtarabilmek için, kendimizin görebileceği zararı asla düşünmeyiz' dedik diye anlatmıştı.
ÖZETİN ÖZETİ: 'İnsanları felakete sürükleyen bilmedikleri değil, bildiğini sandığı şeylerdir.' der bir düşünür. Bu bağlamda; çocukların, gençlerin ve özellikle üniversite öğrencilerinin nasıl olsa yüzmeyi biliyorum düşüncesiyle tedbirsiz olarak baraja, ırmağa, denize girip çıkamadıklarını, yanlarında bulunan arkadaş ve yakınlarında can havliyle suya atlayıp KURTARAYIM DERKEN, KENDİLERİNİ DE KURTULAMADIKLARINI ve dolaysıyla acının birken üçe, beşe çıktığını görüyoruz. Sadece şehirlerin değişip aynı acıların devam etmemesi, çocukların, gençlerin hayatlarının baharında gitmemeleri için, ailelere, eğitimcilere, din adamlarına, yöneticilere… Ve dolaysıyla toplumun her kesimine büyük görev düşüyor. Toplumun topyekûn olarak bilinçlenmesi ilgi, bilgi, tedbir ile desteklenmesi ve bu tür ihtiyaçlar için güvenli alanların sunulması önem arz etmektedir…
Ve son bir not ekleyeyim. Ben bu makalemi kaleme alırken (geçmişte) televizyon haber kanalları İstanbul'da, Siirt'te, Amasya'da, Adana'da, İstanbul'da, Urfa'da, Tekirdağ'ında, Çanakkale'de boğulma haberlerini vermeye devam ediyor… Siirt'te baraj kapaklarının açılması öncesinde alarmlar çaldıydı çalmadıydı, duyulduydu duyulmadığı yorumları yapılıyor. Hele siz boş verin haberleri benim yazıyı okuyun. Olmadı bir daha bir daha okuyun ama gerekli dersi almak şartıyla.
Rabbim kimseye sevdiklerinin acısını göstermesin AMA birazcık da tedbirli olalım. Olmaz mı?