15 Temmuz hain darbe girişimine karşı direnişin sembol isimlerinden Çorumlu şehit Erol Olçok'un yaşam yolculuğunu, ailesi 'Erol Olçok-Öncü, lider ve kahraman' kitabıyla, okurlarla paylaştı.
15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında FETÖ mensuplarının köprüde halka ateş açması sırasında oğlu Abdullah Tayyip'le birlikte şehit edilen Erol Olçok'un memlekete adanmış hayatı kitaplaştırıldı.
"Erol Olçok - Öncü, Lider ve Kahraman" adlı kitapta, memleket hayali için ömrünü adamış, ülkesi için mücadeleye vakfetmiş ve bu mücadelenin doruk noktası olan şehadetle bu hayırlı ömrü tamamlamış olan Erol Olçok'un hikayesi ve ondan kalan miras anlatılıyor.
Kardeşi Cevat Olçok'un girişimleriyle hazırlanan kitap, hikâyeyi bilinebildiği kadarıyla en başından almaya çalışarak Olçok ailesinin Kafkasya'dan Anadolu'ya uzanan öyküsüyle başlıyor.
Büyük acılar ve belki bu acıların kendisinden daha büyük direnme hikayeleri içeren, aslında birçok isimsiz kahramanı da anlatan bu göç ve sonrasında yaşananlar, bir nevi Erol Olçok'un tanıdığı, tanımadığı herkesin derdi için mücadele etmeyi göze alan azimli ve çok güçlü karakterinin hamuruvnun hangi şartlarda yoğrulduğunu da anlatıyor.
ZORLUKLARLA BAŞLAYAN BİR HAYAT
Bu direnme ruhu ve gücü, Erol Olçok'un kendi yaşamını hiçe sayarak çok sevgili oğlu Abdullah Tayyip Olçok ile vatanı uğruna şehadete yürümesiyle zirve yapıyor.
Erol Olçok'un Çorum'un Mecidiyekavak Köyü'nde zorluklarla başlayan hayatı, İstanbul'da yepyeni istikamet kazanarak, kendisinin yakın tarihimizin en önemli değişikliklerinin yapıldığı bir dönemde büyük ve önemli görevler üstlenmesine vesile oldu.
DEVLETE, MİLLETE BÜYÜK HİZMETLERDE BULUNDU
Samimi, vatan sevdalısı, mücadeleci bu gencin ismi; ilerleyen zamanlarda ülkenin gördüğü önemli hadiselerde imzası bulunanların arasına çok kıymetli bir değişim lideri olarak yazıldı.
Erol Olçok sadece bir iletişimci olarak değil, fikir ve aksiyon insanı olarak, milletimize, devletimize ve demokrasimize büyük hizmetlerde bulundu.
Fikirleri, eylemleri, mücadeleleri, yaptıkları ve başardıklarıyla dostlarının gönlünde mümtaz bir yer, siyasal iletişim tarihimizde ise silinmez izler bıraktı.
Derdiyle dertlendiği, derdi uğruna mücadele ettiği insanların gizli kahramanıydı. FETÖ'cü hainlerin darbeye teşebbüs ettiği ve büyük bir kalkışmaya giriştiği 15 Temmuz 2016 gecesi evladı Abdullah Tayyip Olçok'la birlikte ulaştığı şehadet ise, onları tüm Türkiye'nin kahramanları yaptı.
"KAPISINI ÇALMAYAN NEREDEYSE YOK GİBİYDİ"
Bugün eksikliği derinden hissedilen Erol Olçok'un sonuna kadar dolu dolu, sevgiyle ve mücadeleyle yaşanmış hayat öyküsünü anlatan kitabın önsözünde Cevat Olçok, şu ifadeleri kullanıyor:
"Ağabeyim ve yeğenim, 15 Temmuz gecesinin iki sembol ismi oldu. Şehitler Köprüsü'nde birlikte şehadete yürüdüler. Allah için, vatan için, millet için canlarını feda ettiler. Milletimiz onları hayır dualarıyla anıyor, hatıralarını canlı tutuyor.
Fetöcü hainlere gelince, kurtulacaklarını ümit ederek mahkemelerde yalan söylemeye, iki yüzlü davranmaya, gerçekleri saklamaya devam ettiler. Ama huzur-ı ilahide dillerine kilit vurulduğunda, gözleri, elleri, ayakları gerçekleri anlatacak.
Kapısını çalmayan neredeyse yok gibiydi, vaktinin büyük bir kısmını insanların derdini dinlemek, sorunlarını çözmekle geçirirdi. Hayatında yaşadığı zorluklar, ona derdin ne olduğunu çok iyi öğretmişti.
Siyasi iletişim alanında ortaya koydukları herkesin dikkatini çekmişti. Çünkü siyasetin de, iletişimin de gerçeklerini derinden kavramıştı. Vatanına, milletine ve bu topraklar üzerinde yaşayan her değere sevdalıydı. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu değişimin farkında olan, bu değişimin istikametini çizen liderlerdendi. İnandığı ilkeler uğruna her zorluğa katlandı, her fedakarlığı göze aldı. Bu yolda hayatını hiçe sayarak, evladıyla birlikte ebedi aleme kanatlandı. Türkiye için büyük bir değer ve unutulmaz bir kahraman olan Erol Olçok'u gelecek nesillere aktarmak için yürüttüğümüz çalışmaların devamı bu kitap, Erol Olçok'un doğumundan şehadetine kadar uzanan süreçte önemli anları işaretliyor"
ARKADAŞINA YAZDIĞI SAMİMİ MEKTUP
Kitapta Erol Olçok'un 1982 yılında Süleyman isimli arkadaşına yazdığı bu mektupta kullandığı dil, yazdığı şiir onun ne kadar samimi ve vefalı bir insan olduğunu ortaya koyuyor:
Bismillahirrahmanirrahim.
"Fikir ordusu yasak tanımaz yürür.... Ve daima yürür"
Kıymetli Süleyman yıllardır beraberce sürdüğümüz tahsil hayatımızın bir bölümünü bitirirken, yeni bir hayatın eşiğine gelmiş bulunuyoruz. Bu yeni hayatımızda Allah rızası yönünde bir şeyler yapabilmek ortak amacımız. İnsan hangi basamakta olursa olsun tek başına mükemmel değildir her an birtakım şeylere zaafı vardır. Bu zaaflarını arkadaşı sayesinde kapatır ve hayata öyle bakar. Ben de bir takım zaaflarımı sayenizde kapattım. size müteşekkirim dostum.
Siz ki; dimağıyla, düşüncesiyle, varlığıyla ibadetiyle yiğit bir İslamcı, Feraseti adabıyla bir imam hatipli. Siz ki; içtenliği, sevgisi ve fedakarlığıyla bir dost ve bir arkadaş bir kadeş. Hayatınız boyunca sizi daime mutlu daime muvaffakiyetli görmek en büyük dileğimdir.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN'LA TANIŞMA
Erol Olçok, R. Tayyip Erdoğan'la 1993 yılında Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olduğu sırada tanışır Erol. Fakat bu sade bir nezaket tanışmasıdır. Sonrasında yakinen tanışırlar ve arkadaşlıklarının temeli atılır.
AK PARTİ'NİN KURULUŞU, İSMİ VE LOGOSU
Erdoğan, 24 Temmuz 1999 tarihinde tahliye olduktan sonra, kendisini bağlayan tüm prangalardan arını ve yeni bir parti hazırlığına girişir.
1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen ve icraatları ile ülkenin yeni siyasi lideri olarak benimsenen Erdoğan bu partinin lideri olur.
Yeni kurulcak parti için birçok isim önerilir. Türkiye için yeni bir soluk, heyecan yaratmak için "Genç Parti" ismi de teklifler arasındadır. Bunlar arasında "Beyaz Parti" en çok öne çıkan isim olur. Partinin logosu olarak da ayçiçeği düşünülmüştür.
Daha sonra isim "AK" haline getirilir. Arter ekibi bu ismi tek başına kullanmayı teklif eder ancak parti bunu bir kısaltma gibi kullanarak bu yeni siyasi partinin adını "Adalet ve Kalkınma Partisi" olarak belirler.
Arter ekibi tüm bu çalışmalarla ilgileniyordur ama Erol, partinin kurucuları arasında parti programından tüzüğüne, bütün hazırlık aşamalarının içindedir. Bir süre sonra Ankara'daki kuruluş faaliyetlerine ve parti trafiğine yakın olmak için orada da ajans açarlar ve Erol, Ankara-İstanbul arasında mekik dokumaya başlar. Parti kuruluşu çalışmaları sırasında üç ay Ankara'da kalır Erol.
ŞEHADET RÜYASI
Mekke'de Erol Olçok'la birlikte bulunan Fahrettin Nurettin Dal, Olçok'un gördüğü bir rüyayı şöyle aktarıyor:
"Umreden dönmeden bir gün önce, sabah namazını Kâbe-i Muazzama'da eda etmek için otel lobisine indiğimizde Erol Abi'yi gördük. Kendisini üzgün ve düşünceli gördük ve halini sorduğumuzda ise bir rüya gördüğünü söyledi. Rüyasını sorduğumuzda mahdumu Abdullah Tayyip Olçok ile beraber, şehadetlerine birebir delalet eden bir rüya anlattı hepimiz mahzun olduk. Öyle ki Cenâb-ı Hak tarafından kendisine olacaklar bildirilmiş gibiydi. Kendisini teskin ettik ve rüyasını hayra yorduk. "Müminler ölmeden önce ölümleri bildirilir" mealindeki hadis-i şerife uygun olarak, Erol Abi'ye Hak Teâla tarafından kendisinin ve evladının şehadetinin gösterildiğine şahit olduk" (Haber 7)