Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı Görmek - 17 - Mehmet Şakir Çıplak

EŞKEL-İ 'AYNEYN-İ ŞERÎF (SAV)
(Gözlerine na't)

61. Umum hûra dahi vildân ü gılmân
Nigâh-ı nîmine billâhi olmuşdu kurbân

62. Nigâh itse eğer Sultân-ı A'zam
Gelirdi canı rûhun ağzına hem

63. O gözler dilgûşa olmak revâdır
Ana ol sürme 'mâ zâğ' cilâdır

64. Aman yâ Râb ne gözlerdi o gözler
Anın gibi Hudâ'yı yoktu gözler 

65. İki çeşm-i dilârâ sanki şâhbâz
Ederdi serbülend a'rşa paervâz

Gözlerine Na't:                       
ARŞIN KANDİLLERİ GÖZLER
61. Bütün hûriler cennette bulunan görevli kızlar ve delikanlılar billâhi Muhammed Mustafâ (sav)'nın bir bakışına kurbandı.
Hûr veya hûri aslında âhu gözlü demek olan "ahver veya havrâ" kelimesinin çoğuludur ki âhu gözlüler anlamına gelir. Hûri kelimesi bu anlamda tekil olarak kullanılır. Vankulu Lugatinde hûri kelimesine "gözünün akı daha ak karası daha kara olan güzel" anlamı verilmiştir. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, Ma'rifetnâme'sinde hûrileri şöyle anlatır: Amber saçlı, hilâl kaşlı, gül yanaklı, servi boylu, güzel huylu, gülden taze tertemiz hûri kızları her birisi yetmiş kat hulle giymiştir ki rengârenktir. Başlarında renkli taçlar bulunup çeşitli cevherlerle süslenmiştir. Tahtlar üzerinde oturup müminleri beklerler74.
Gılmân-ı Vildân: Her iki kelimeye de cennet ehlinin hizmetiyle görevlendirilen gençler, bıyığı yeni terlemiş genç cennet görevlileri anlamı verilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de "gılman" kelimesinin geçtiği âyette şöyle denilmektedir. "Ve onları ölümsüz gençlikler bekleyecek, (sanki) kendi kendilerinin çocuklarıymış gibi, kabuklarının içinde saklanan inciler gibi"75 yine Kur'ân-ı Kerîm'de iki âyette geçen "vildân"76 kelimesinin de aynı anlama geldiği görülmektedir. Veld kelimesinin çoğulu olan Vildan her iki âyette de "ebedi" anlamındaki 'muhalled' sıfatıyla nitelendirilmiştir. Bu sıfat cennet gençlerinin yaşlanarak fizyolojik değişikliğe uğramadığını ifade eder77.
62.    Gönüllerin en büyük Sultânı Muhammed Mustafâ (sav) eğer bir bakıverse o kişinin canı ruhunun ağzına geliverirdi.
Ebû Dâvud, Abdullah b. Selâm'dan rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîf'te Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sav)'nın bakışlarının çoğu zaman semâya doğru olduğunu söylemesi vahiy ile Kur'ân âyetleri'nin gelişini beklediği anları anlatmaktadır. Cenâb-ı Hakk (cc), O'nun gözlerini Allah (cc)'ın istediği şeylerden başkasına baktırmazdı. Dünya gözünde yoktu. Mübah olan şeylere bakışı göz ucuylaydı. Eğer birisine dikkatlice bakacak olsa onu derinden etkilerdi.
63.    Allah (cc)'ın Resûlü Muhammed Mustsfa (sav)'in gözlerinin ve bakışlarının gönülleri etkilemesi doğaldır. Çünkü o gözlerin sürmesi "mâ zâğ" ile cilalanmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'de "O gözler ne şaştı, ne aştı." denilmektedir. Peygamberimiz (sav) Mi'rac Gecesi'nde; Cenâb-ı Hakk (cc)'ın en büyük âyetini müşahede etmiştir. Bu müşahede esnasında akılların şaşacağı, gözlerin kamaşacağı, hayretten hayrete düşürücü şeyler görmesine rağmen büyük bir dikkatle müşahede etmiştir. İslâmi Türk Edebiyatında Hz. Peygamber (sav)'in Mi'rac Gecesi'nin sırlarına vâkıf olan  gözleri için bu âyetin ilk kısmı "O gözler gördüğünü aşmadı" ve kalbi için de ikinci kısmı "O gözler gördüğünden şaşmadı"ifadeleri erdiği ilâhî lütuflara bir nişan olarak ele alınır. Dolayısıyla bu âyet Hz. Peygamber (sav)'in gözlerine bir sürme ve Hz. Peygamber (sav)'in gözleri âyetin sırrı veya nûru veyahut O'nun görüşünün tesirini anlatan bir mucizesidir.
64. Aman Ya Rabbi! Muhammed Mustafâ (sav)'nın gözleri ne güzel gözlerdi. Çünkü O'nun gözlerinden başka Allah (cc)'a doğrudan bakan gözler yoktu.
Burada Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sav)'nın Mirac'da Allah (cc)'ı gördüğü ifade edilmektedir. İslâm düşüncesinde Allah (cc) birdir ve tekdir. O'nun birliği ve tekliği sadece kendisinden başka yaratıcı olmadığından değil fakat kendisinin eşi ve benzeri olmadığı içindir. Varlık itibariyle Allah (cc), insanın aklına gelen her şeyden başkadır. Bu yüzden akıllar onu idrak edemez. O zâtında idrak edilemez. "Samed"dir. Her şeyden "müstağnî"dir. Her şey O'na muhtaçtır. Ahrette görülebileceğine dair Kur'ân-ı Kerîm'de hatırlatmalar vardır78. Dünyada dünya gözü ile görmek yalnızca Peygamberlerin övüncü Hz. Muhammed Mustafâ (sav)'ya nasip olmuştur. Hz. Musa (as) Cenâb-ı Hakk (cc)'ın tecellisine şahit olduğu zaman bu muazzam hadiseye tahammül edememiş bayılmış yer düşmüştür79.
65.    Muhammed Mustafâ (sav)'nın gönülleri fetheden o iki gözleri, avını kovalayan bir doğan gibi arşa doğru yücelerde uçardı.
Şahbaz, diğer hayvanları avlamak için avcılar tarafından eğitilerek avda kullanılan beyaz ve iri doğan kuşudur. Şair, Hz. Peygamber (sav)'in bakışlarının her zaman yücelikler, güzelliklere ve erdemlere doğru olduğunu ifade etmektedir. Çünkü arş ve ötesinde gördükleri, Cenâb-ı Hakk (cc)'ı gören ve birçok ilâhî sırra vakıf olan o gözlerdir.
 ............................................................................
(74) İbrahim Hakkı, MarifetnameNşr, Kırîmî Yusuf Ziya, İst. 1330, sh. 10. 
(75) Kur'ân-ı Kerîm, Tûr Sûresi, 52/24.
(76) Kur'ân-ı Kerîm, Vâkı'a Sûresi, 56/17; İnsan Sûresi, 76/19.
(77) Yusuf  Şevki Yavuz, C. XIV. sh. 50.
(78) Kur'ân-ı Kerîm, Kıyâme Sûresi, 75/23.
(79) Kur'ân-ı Kerîm, Araf Sûresi, 7/143.