Özel kelimesi; dikkate değer, istisnai, yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan anlamlarına gelmektedir. Yani sadece size ait olan, sadece ailenize ait olan. Yani sırlarınız, yani başkaları ile paylaşmamanız gerekenler, yani yani yani…
Sizin olduğu gibi herkesin bir özeli var ve olmalı da. Aklınızdan bir geçiriverin sizin özelleriniz nelerdir? Hangi kavramlar yer alır "özel" kelimesinin içinde bir aklınızdan geçirin.
Bu "özel"e kimler yaklaşabiliyor? Anneniz, babanız, arkadaşlarınız, çocuklarınız, eşiniz. Bu "özel" in neresinde duruyor? Kimlere geçiş hakkı var? En kritiği hayatınıza özel dediğiniz biri girdiğinde sizin "özel" inize ne oluyor?
Soruyu biraz daha genişletelim. Yirmi yıl öncesine kadar sizin özeliniz olan şimdi ne kadar özeliniz olarak kaldı? Yıllar önce sizin için "özel" olanlar artık özel olma özelliğini taşıyor mu?
Nedir bu özel alan peki? Sizi siz yapan değerler, tecrübeleriniz, doğrularınız, yanlışlarınız, kabulleriniz, hayırlarınız, kendinize ait hissettiğiniz ve temeli siz olan her şey.
Beslendiğimiz alan, bizi farklı yapan, bizi orijinal yapan alan. Bu alanın zarar görmesine izin verdiğimiz zaman ilişkilerdeki tüm cazibe, saygı, çekim azalmaya başlıyor. Biz azalmaya başlıyoruz.
Bunları sorguluyorum çünkü genellikle ilişkinin başlarında gündemimiz sevgi, aşk, eğlence oluyor. Çoğumuz bir ilişkide kendimi nasıl korurum diye düşünmüyor aksine güvende hissettiği o özel alanı olduğu gibi açıyor ve sonuç hüsran oluyor.
Oysa özel sizde kaldığı sürece özeldir. Deşifre edilen her şey bir anlamda toplumun malı olması da herkesin görebileceği bir durum halini almıştır.
Özelin de özeli olan bir durum vardır ki, biz bunu mahremiyet diyoruz. Mahremiyet, kişilerin yalnız başına kalabildikleri, istedikleri gibi düşünüp davranabildikleri, başkalarıyla hangi yer, zaman ve koşullarda ne ölçüde ilişki ve iletişim kuracaklarına bizzat kendilerinin karar verebildikleri bir alan ve bu alan üzerinde sahip olunan hakkı ifade eder.
"Kişinin evi, sırlarının yatağı ve ailesinin karargâhıdır. Kişinin sırrı olan evlerimizi korumamız gerekirken adeta mahremleri uzaklaştırıp namahremleri evimizin içine koymaya başladık. Kocasını/hanımını sokağa atıp sevgililerini evine alanlarda özel kavramı olamaz. Bu kişilerde özel kavramı kalmadığı gibi sevgi/sevgili/aşk kavramlarının da toplum nazarında yok olmasını sebep olmaktadır. Daha da kötüsü bir mendil hüviyetinde kullan ve at boyutuna getirmektedir.
Televizyonlarda gördüğümüz eşlerin kavgaları, başka erkek/kadınlarla ilişki içerisine girmeleri ve saatlerce bizim evlerimize kadar girerek bunları tartışmaları özel durumlarımızın ne hale geldiğinin en açık göstergesidir. Bu işin bir başka boyutu da bu tartışmaların rayting yapıyor olmasıdır.
Aile içi ilişkiler, ailede olan kavgalar, sevdiklerimizi toplum önünde konuşmaya başladıktan sonra özel olmaktan çıkıyor. Daha da öte giderek sosyal medyada ailemizin nerede ise tüm özellerini paylaşmak moda oldu. O artık herkesin ulaşabileceği bir paylaşım haline gelmiştir. Herkesin bildiği ve gördüğü özel değildir. Ailemizle ilgili paylaştığımız her şeyin artık bizim özelimiz olmaktan çıktığını ne zaman anlayacağız?
Ey benim bahtı yârim, gönlümün tahtı yârim
Yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim
Kalbinde aşk izi var, seni kim yaktı yârim
Yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim
denilen türkü sözlerinden nereye geldiğimizi sormanın zamanı geldi de geçiyor gibi.
Özellerin paylaşılması durumu gibi başkalarının paylaşılması da özel hayata müdahale olarak değerlendirilir. Müslümanların başkalarının özel hâllerini öğrenmeye çalışması yasaklandığı gibi eşlerin kendi aralarındaki özel durumların ortada paylaşılmasını da yasaklanmıştır.
Bu yasağa ilişkin bir âyette şöyle denilmektedir: "Müslümanların ayıplarını araştırmayınız" (Hucurat,49/12). O kadar acıdır ki artık Müslümanların ayıplarını araştırmaktan öte Müslümanlar, ayıplarını herkesin ortasında kendileri tartışır hale gelmiştir.
Sevgide kalın, sevgiyle kalın…