Peygamberimize nübüvvet görevi tevdi edilmeden önce idi. Bir gün Hz Hatice annemiz pazarda sekiz yaşında olan Zeyd'in köle olarak satıldığını görerek onu satın alır ve Peygamberimize "Bunu senin için satın aldım hizmetinde bulunsun" der.
Peygamberimizde "Ben onu azat ettim o kölemiz değil bundan sonra evladımız" Zeyd aslında köle asıllı değildi. Bir baskında eşkıyalar onu ele geçirmiş ve köle pazarında satmışlardı. Sonra Zeyd'in babası
Peygamberimizin yanında olduğunu öğrenerek "Benim oğlum köle asıllı değil başımıza şöyle bir iş geldi bedelini ödeyerek oğlumuzu götürmek istiyorum" Peygamberimiz ise "ben onu azat etmiştim, bir bedelde istemiyorum götürebilirsiniz." Zeyd ise anne ve babasından gördüğü sevgiden, şefkatten daha fazlasını, Allah (cc) Resulünden görmüş olmalı ki "Ben onda öyle bir şey gördüm ki ebediyen ondan ayrılmam" diyerek, Peygamberimizin yanında kalmayı tercih etmiştir. Zeyd: "Küçük yaştan itibaren vefat edinceye kadar Allah Resulünün yanında, yakınında ve hizmetinde bulundum. Azarlamayı, kızmayı ve dövmeyi bırakın bir defa öf bile dediğine şahit olmadım, yanlış bir şey yaptığım zaman bile güzel bir şekilde uyarırdı" demiştir.
Öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimden en çok gelen sorulardan biriside Peygamberimiz neden çok evlilik yapmıştır sorusu idi; Bu konu hakkında art niyetli insanların o kadar çok saplantıları var ki, evvela bu saçmalıkların cevaplarını ortaya koyarak art niyetli insanların daha fazla istismarda bulunma fırsatlarını ellerinden almak gerekir. İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır derler. İslam'ın o yüce mesajlarından haberleri olmayan, Peygamberimizi de tanımayan, imandan da nasibi olmayan bazı art niyetli insanlar olayları mecrasından saptırarak, acaba nerelerden vurursak, müslümanları İslam'dan uzaklaştırarak imanlarını nasıl çalabilirim 'in hesaplarını yapıyorlar. Peygamberimizin yaşadığı dönemde (cahiliye çağında) birden fazla kadınla evlilik çok yaygındı ve bunun için bir üst limitte yoktu. Tarihçi İbn Habib, İslam'ın doğduğu sırada on hanımla evli olan çok sayıda şahsın isimlerini kaydetmektedir (İbn Habib, El Muhabber, 50.) Ayrıca bir evde çok sayıda cariye bulunurdu. İlk defa İslam dini evliliklerde erkeğe dört sınırını getirerek bir üst limit koymuştur. Sahabe bu hükme riayet ederek dörtten fazla olan hanımlarını boşamışlardır. Bu konuları tenkit edenler Peygamberimizin hâşâ, kadına düşkün bir insan olduğunu söylemeye çalışmışlardır. Oysa o günlerde bulunduğu toplumda edep timsali olan, parmakla gösterilen ve güzelliğiyle dillere destan olan Peygamberimiz evlenilecek onca güzel kız varken ve herkes ona kızını vermek için adeta yarışırken, o ilk defa 25 yaşında, kendisinden 15 yaş büyük ve 40 yaşındaki eşinden ayrılmış bir kadınla evlenmiştir. Hatta bu evlilik teklifi de Hz Hatice annemizden gelmiştir. Biri hariç tüm çocukları bu kutlu annemizden dünyaya gelmiştir. O günün gelenek ve toplum şartları müsait olmasına rağmen Peygamberimiz ilk eşi Hz Hatice annemiz vefat edinceye kadarda ikinci bir evlilik yapmamış hatta onun vefatından sonrada yaklaşık iki buçuk yıl bekâr kalmıştır. Sonrada yine dul olan beş çocuklu (Hz Sevde bint-i Zem'a) bir hanımla evlenmiştir. Peygamberimiz eğer nefsi için evlenmiş olsa idi 50 yaşından önce o evliliklerini yapardı. 55 Yaşındaki 5 öksüzü olan bir kadın ile nikâhlanmazdı. Birde nikâhı altında olanlar Hz Âişe annemiz hariç diğerleri dul ve yetimleri olan genelde de yaşlı kadınlardı. O gün ki dul kadınlar Peygamberimizin nikâhı altında ömürlerini tamamlayarak o şekilde ahirete intikal etmeyi ve yine sahabeler Peygamberimiz ile akraba olmayı bir onur sayıyorlardı. Hatta Hz Ömer, kızı Hafsa annemizle Peygamberimizin nikâhlanmalarını teklif ettiği zaman, Peygamberimizin buna müspet bakmaması üzerine Hz Ömer kırılmış ve Peygamberimizde onun gönlünü almak için Hafsa annemizi de nikâhı altına almıştır. Çok nikâhlanmaların nedenlerinden biriside sürekli savaşlar oluyor, erkeklerin bir kısmı şehit oluyor, kadınlar ve çocuklar korumasız ve himayesiz kalıyordu. Günümüzde birisi öldüğü zaman büyük oranda herkesin sosyal bir güvencesi var. Ama o zaman bu imkânlar yoktu. Peygamberimiz dul kadınlardan nikâhı altına alarak yetimlerinin her türlü ihtiyaçlarını karşıladığı gibi hali vakti yerinde olan ashabının da aynısını yapmasını tavsiye etmiştir. Kur'an ve Peygamberimiz ikinci evliliğe ruhsat verirken eğer eşler arasında adaletli davranmaktan korkarsanız ikinci bir evlilik yapmayın ikazında bulunmuştur. Belki o günün şartları onu gerektiriyordu. Dinimizde esas olan ise tek eşli evliliktir. Müslüman olan İngiliz şarkıcı Yusuf İslâm, Türkiye'ye geldiğinde kendisine Müslüman olmadan önceki hayatını hatırlatarak "Girdiğiniz İslâm dininde bir erkeğin dört kadınla evlenmesine ne diyeceksiniz? Yani bunun mantığını nasıl kabul edeceksiniz? Siz bir Batılı aydın, bir şarkıcı olarak bunu nasıl kabul ettiniz?" diyen Muhabire Yusuf İslam; Müslüman olmadan önceki hayatını hatırlatarak Müslüman olmadan önce kaç kadınla gayrimeşru ilişki yaşadığının sayısını bilmediğini, "Ben böyle adi bir hayat yaşarken sen bana hayrandın. Ben şimdi Müslüman oldum. Tek eşle evliyim. İkinci bir evliliğe niyetli de değilim. İslam dini dörde kadar izin veriyorsa onların ve çocuklarının sorumluluğunu da ona yüklüyor. Senin hayran olduğun Batı'da böyle bir sorumluluk yok, çocuk babasını bilmez. Baba da çocuğunu" ifadelerini kullanmıştır. Tabi art niyetli insanlar olaylara, nedenlerine, sebeplerine bakmadan, o gün ki şart ve imkânları incelemeden olayları mecrasından saptırarak istismar etmeye çalışıyorlar. Yine o dönemde çok sayıda hanımın yanında pek çok cariye de bulunmaktaydı. Peygamberimiz ise mısırdan gönderilen ve sonrasında kendisi tarafından Azad edilen Mariya validemiz dışında cariyesi de olmamıştır. O da zaten azat edildiği için hür kadınlar sınıfına girmiştir.
Peygamberimiz, kadınlara iyi davranmayı emretmiş, en hayırlı kimselerin, hanımına en iyi davranan kimse olduğunu belirtmiştir. Şüphesiz iyi davranma göreceli bir kavramdır. Bu iyiliğin içine öncelikle kadınların haklarına riayet gelir: Nafaka, tahkir edilmeme, hatalarını ve kusurlarını başına kakmama gibi durumlara riayettir. Ayrıca onların bazı kıskançlıkları karşısında sabretmek ve geçim ehli olmaktır.