ORGANİK SEVGİ

Bugün günlerden sevgi.
Kainatın en kıdemli ve en can alıcı duygusunu ele alırken bir sanattan bahseder gibi adımlar atmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü sevgi, gelişi güzel anlatımlara kurban edilemeyecek kadar özel ve nakışlı bir duygu. Aynı zamanda varlığının izleri yokluğa hiç yer bırakmadığından en az bir sanat eseri kadar akıllarda kalıcılığını da koruyor. Ünlü psikanalist ve filozof Erich Fromm’un da “Sevme Sanatı” isimli kitabında sevginin büyüleyici etkisini bir tabloyu anlatır gibi ele almasından sevginin sanat değeri taşıdığı kolaylıkla anlaşılabilir. Bu nedenle bu yazıda sizlere sevgiyi bir tabloyu, bir filmi, bir çiçeği ve belki de bir bebeği izler gibi aktarmaya çalışacağım. Pekala, bir soru ile konuya giriş yapalım. Sizce içinde bulunduğumuz bu yapay çağda katkı maddesiz sevgi bulmak mümkün müdür?
Evet, mümkün. Her şeyin sahtesinin yapıldığı ve organik olmanın yerini katkılı olmaya bıraktığı bu yüzyılda ham, el değmemiş ve organik sevgi bulmak çok şükür ki hala varlığını sürdürüyor. Bu varlık hali bir bebeğin gülen yüzünde hatırlatıyor en çok kendisini. Sizin kim olduğunuzu, sizi siz yapan değerlerin ne olduğunu bilmeden size sevgi besleyen bebekler; sevginin organik halini üreten sanatseverlerdir. Hayatın içindeki sarsıcı ve etkileyici maddelerle henüz tanışmadıkları için sevgide eli açık ve dürüsttürler. Peki, nedir bu sarsıcı ve etkileyici maddeler? Başarı, para, ün, gösteriş gibi bazı durumlarda karşılıklı çıkar oluşumunu gözeten her türlü etken bu sarsıcı ve etkileyici maddeleri temsil eder. Ancak hayata yeni adım atan bebeklerin dünyasında bunlardan söz etmek mümkün değildir. Onlar ruhlarına doğuştan yerleştirilmiş sevgiyi en ham haliyle gösterir ve paylaşırlar. İçinizi sıcacık yapan gülümsemeleriyle kucağınıza aldığınız andan itibaren sevgisel bir eylem başlar aranızda. Ruhunuzu hafifleten, sizi huzura yaklaştıran bu eylem son derece gerçek ve içi doludur. İçi dolu olması gerçekliğinden mütevellittir. Çünkü bir bebeğin yanından ayrılır ayrılmaz şüphe üretmez zihniniz. Size karşı sokulgan hallerine ve sevimli gülüşlerine sebep aramazsınız. Bilirsiniz ki bebekler sevgiyi koşulsuz sunarlar. Onların sunduğu bu sevgi, sizin benliğinize bir delik açar. Kendinizi değerli hissettiğiniz gerçeği bu delikten içeriye sızar. Tıpkı güneşin doğuşunun perde aralığından içeri sızarak yüzünüze sıcaklığını bırakması gibi… Bu delik sizin ruhsal doyumunuzu sağlayan bir çeşit besin yoludur. Midenizden bağımsız; beyninize ve kalbinize hitap eden bu besin yolu oldukça faydalı olmakla birlikte kıymetlidir de. Çünkü sizin sevilebilme inancınızı desteklerken değerli hissetmenize de katkı sağlar. Yetişkinlerde aradığınız sevilme isteğinin illüzyonlarına karşın bebeklerde denk geldiğiniz bu sevme sanatı baş döndürücüdür. Bulaşıcı olduğunu da hatırlatmak da fayda var, elbette! Size elmas gibi parlayan gözlerle bakan küçük beden güldükçe sizin dudaklarınız da kıvrılır gökyüzüne. İçinize gök dolar belki de… Hatta öyle bir dolar ki; gökyüzü gözlerinize iner. Bebek size baktıkça gözlerinizde kuşlar görür, siz ona baktıkça uçsuz bucaksız mavilikler. İşte, tam olarak budur sevginin bebeksiliği. Bu yüzden bebekler tarafından sevilmek bir ayrıcalık ve lükstür desek yanlış olmayacaktır sanırım. Size bir manzara tablosuna bakıyormuş gibi hissettiren bu ayrıcalıklı sevginin dili de sanatı da kolaydır.
Çünkü bebeklerin zorluklarla işi olmadığı gibi sevginin de yoktur. Sevgi; basit, kolay ama bir o kadar da sanattır. Sanat olması onu zorluğa yaklaştırmazken basit ve kolay olması da onu sanat olmaktan çıkarmaz. Ruha üflenilen bu duygu sevme sanatına dönüşse de zorluğu benimsemez. Zorluğu sevgiye yakıştıran yetişkinlerdir. Çünkü diğer her şeyde olduğu gibi sevgide de abartarak çoğaltmayı arzu ederler. Bu cümleden kastım şudur; yetişkin merceğinde maddi ve manevi her şey ispata dayanır. Bu ispat abartılmış, içi şişirilmiş durumlardan geçer. Çünkü yetişkinlerin inanması için mübalağa sanatı sevme sanatından önce gelir. Şu cümleyi etrafınızdan sıklıkla duymuşsunuzdur: “Madem beni seviyorsun, benim için neleri göze alabilirsin göster!” Bu cümleyle yetişkinler karşı tarafın yapabileceklerini ölçerek sevginin miktarını ispat edilen durumla doğru orantılı olarak çoğaltmaya çalışırlar. Oysa sevginin terazisi de ölçüsü de yoktur. Sevgi, bir histen eyleme dönüş sanatıdır. Var olanı yalınca ortaya koyma halidir. Ve bunu en iyi bebekler yapar. Bundan sebep sevgide bebeksilik arayın. Organik, gerçek ve kolay sevgiler düşsün payınıza.