Nihat Filiz-HALAMLAR DANİMARKA YOLCUSU -3-

Ortaokul üçüncü sınıfa ikmale bile kalmadan direk geçtim. Artık kendime öz güvenim gelmişti. Bir de en büyük hayalim futbolcu olmaktı. İyi futbol oynardım. O yıllarda Trabzonspor hep şampiyon oluyordu. Trabzon'u tutuyor ve o efsane kadronun üç kez üst üste şampiyon olan kadrosunun uzun saçlı, uçar gibi koşan, fırtına gibi futbolcusu Ali Kemal idolüm olarak görüyordum. Hep ona özenir, onun gibi çalımlar atmaya çalışırdım. Mahallede en iyi futbol oynayanlardan birisiydim. Hüseyin Ekmekçi, Seyfi Mert, Gokgöz Duran Öz, Lokman Örskaya, kıl Kamil, kayısı Ahmet, Ömer, Adnan, Culuk Ahmet, Vedat gibi arkadaşlar da mahallede iyi top oynayan kişilerdi. Mahalle takımı kurup, mahalleler arası maçlar yapardık.
Babam mahalle arkadaşlarının çoğunun babası gibi Çimento Fabrikası'nda çalışıyordu. Fabrikanın Çimentospor Kulübü vardı. Babama söyledik ve o da 'tamam seni bizim fabrikanın takımına yazdırayım' dedi. Bir gün Vedat ile birlikte babamlarla servise binip fabrikaya gittik. Babam Çimento Fabrikasında hem işçi hem de antrenör olan kör Bülent ve Ahmet hocanın yanına götürüp bizi tanıştırdı. Hocalar bize baktı ve tamam dediler. Lisans çıkartmak için gerekli evrakları tamamlamak üzere bir liste verdiler. Çimentospor'un genç takımına yazılmıştık.
Vedat ile birlikte mahallede amatör sporcu havasına girmiştik. Diğer arkadaşlar bize gıpta ile bakıyordu. Hafta da üç kez antrenmana gidiyorduk. Bize bir eşofman, bir antrenman ayakkabısı vermişlerdi. Havamız yerindeydi. Mahalledeki arkadaşlar da Çimentospor'a yazılmak istediler. Hocalarımıza söyleyip olur aldık ve arkadaşlara müjdeli haberi verdik. Artık Hüseyin, Seyfi, gokgöz Duran da bizimle antrenmanlara başladı. İlk yıl genç takımda zaman zaman yedek, zaman zaman da ilk on bir de oynayıp kendimizi göstermeye çalıştık. Arkadaşlar içinde en çok Vedat ve ben öne çıkarak ilk on birde oynamaya başlamıştık. Sezon sonuna doğru amatör oyuncularda aksama baş göstermiş ve A takımda da oynamaya başlamıştık. Ben sağ bek, Vedat ise sağ açık oynardı. Bazen Cumartesi günü genç takım maçına çıkardık, Pazar günü ise A takım maçına. Bazen de aynı günde farklı saatlerde iki maça da çıkardık. Yorulma nedir bilmezdik. Bu arada voleybol takımına, hentbol takımına da yazılıp akşamları da o maçlara çıkmaya başladık. Artık komple sporcu idik.
Okulda ise artık o eski pısırık çocuk gitmiş, amatör sporcu, derslerinde de sınıfı geçecek kadar başarılı bir çocuk gelmişti. Sınıf takımı kurup, sınıflar arası maç yapıyorduk. (DEVAM EDECEK)