Bölükler arası maçlar yapılıyor Sait ile ben ilk on bir de oynuyoruz. Stoperim, çok iyi maçlar çıkarıyorum. Bazen köşe atışlarına gidip yüksek gelen toplara kafa ile gol atıyorum. Berabere giden çok iddialı bir maç, o maçı alan şampiyon olur diyorlar. Maç 1-1 iken kornere gidiyorum. Penaltı noktasından arka tarafa doğru koşarak gelip yükselmek için vaziyet alıyorum. Korner kullanılıyor, top süzüle süzüle geliyor koşarak yükseklik kazanıp topa kafa ile belimden güç alarak sertçe vuruyorum. Top yere çarpıp, kalecinin uzanamayacağı köşeden sertçe ağlarla buluşuyor. Maçı benim golümle kazanıyoruz. Çok sevinçliyiz.
Maçtan sonra usta askerlerin masasında özel karavanadan yemek yiyoruz. Artık usta askerler arasında çok sayıda tanıdığım var. Bana diğer acemi askerlere uyguladıkları eziyetleri yapmıyorlar. Usta askerler ile arası iyi olmak eziyetlerden kurtulmak demek. Bu duruma bozulan bazı usta askerlerin kıskaçlıkları sonucu diğer askerlere göre az dayak yiyoruz ama pek önemsemiyoruz.
Askerde her şey sıra ile. Mutfak sıra ile, bulaşık sıra ile, tuvalette traş olmak, çorap yıkamak her şey sıra ile ve uzun kuyruklar oluyor. Bu uzun kuyruk ve sıralardan bizi tanıyan usta askerler tarafından kurtarılıyoruz.
Sıhhiye takımının doktoru iyi futbolcu… Takım kurmak istiyor ve bizi maçlarda görüp çok beğenmiş. Doktor, 6. Bölük'ten Sait ile beni çağırıyor. Diğer bölüklerden de iyi futbol oynayanları da çağırarak, Sıhhiye Takımı kuruyor. 6. Bölük'ten Taytıs duymuş, hışımla geliyor.
Bize hakaretler ediyor ve geri gelmemizi istiyor. Biz ise istemediğimizi, doktor istediği için burada olduğumuzu söylüyoruz. Taytıs inanmıyor, akşama bu işi çözün yoksa çok kötü olur diyor. İyi futbol oynadığımız için paylaşılamıyoruz. Hem Taytıs'tan korkuyor hem de paylaşılamamak hoşumuza gidiyor.
Sıhhiyeci olmak acemi birliğinde en özel yerlerden biri… Az sayıda asker var, toplam yirmi kişi. Yemeğimizi orada yiyor, revir içinde koğuşumuz var orada yatıyoruz. Askerde karnımız bir türlü doymuyor. Her şey sınırlı… Usta askerler ekmek ve yemekleri yemeyip, çöpe atarken biz o atılan ekmeklere ve yemeklere ağzımız sulanarak bakıyoruz. Sıhhiyede ilk kez istediğimiz kadar ekmek ve yemek yiyoruz. Karnımız ilk kez doyuyor. Komutanımız artık doktor. Taytıs'ın tehditlerini duyuyor ve Taytıs'a haddini bildiriyor. Artık Taytıs bize bir şey demiyor.
Sıhhiyecilik öğreniyoruz. Önce teorik eğitim, sonra pratik eğitim. Gelen acemi erlere iğneyi doktor gözetiminde biz yapıyoruz. Dışarıdan görevli gelen bir kaç tane hemşire ile bütün alayın kan ölçümlerine bakarak, kan gruplarını tespit ediyoruz. Aşılamayı bize yaptırıyorlar. Yüzlerce kişiye iğne yapıyoruz.
Doktor ile aramız çok iyi. Sıhhiye bölüğünün yarısı futbolcu, zaten hepimiz yirmi kişiyiz. On beşi sporcu. Sıhhiye, averaj takımı iken şimdi bütün bölüklere kafa tutan bir takım haline geliyor. (DEVAM EDECEK)