NANKÖRLÜK

Nankör; gördüğü iyiliği unutan, yediği ekmeğin kıymetini bilmeyen, nimeti inkar eden kimsedir. Nankörlük, şükretmenin zıt anlamlısıdır. İyilik ve ikramın kıymetini bilmeme halidir. Yapılan iyiliğe karşı şükran duymamak, iyilik ve nimet kıymeti bilmemektir.
Gazzal'ye göre şükür, Allah'ın verdiği nimeti O'nun hoşnut olacağı şekilde harcamaktır. Nankörlük ise razı olmadığı yollarda saçıp savurmaktır. Buna göre bir ağacın dalını bile gereksiz yere kesen kimse, bir canlıya kıydığı için, ilahi bir nimete zarar verdiği için nankörlük etmiş olur. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Beni anınız, ben de sizi anayım. Bana şükrediniz, küfran-ı nimette bulunmayınız." (Bakara-152) 
"Biz ona (insana, doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör." (İnsan-3) Allah'ın verdiği nimeti, O'nun sevdiği yerde harcamak şükür, sevmediği yerlerde kullanmak ise küfran-ı nimettir. İnsan; Yüce Allah'ın kendisine bahşettiği sağlıktan başlayarak nefes almaya, kendisine hizmet için çırpınan tabiata, her türlü yaratılmışları emrimize verişine varıncaya kadar...  Hiçbir şeye nankörlük etmemelidir. Yemeğini yiyip kabına pisleyenlerden olmamalıdır.
"İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise Rabbim beni önemsemedi" der." (Fecr15-16)  ayetinde geçtiği gibi nimetin kıymetini bilmeyip zamanında şükretmeyen kimse, bunda fakirin payının da olduğu düşünmez:
"Hayır! Doğrusu siz, yetime ikram etmiyorsunuz. Haram helal demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz." (Fecr: 17-20)
Yüce Allah, şükredenlere nimetlerini artıracağını müjdelerken nankörlük edenlere de bir takım sıkıntıların ve mahrumiyetlerin ulaşacağını haber veriyor:
"Şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edene gelince o bilsin ki Rabbim ganidir, kerimdir" (Neml-40, Lokman-12)
"Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz ki azabım çok şiddetlidir! diye bildirmiştir." (İbrahim-7)
"Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi. Bu ülke, güvenli ve huzurluydu. Ona rızk her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar, Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı." (Nahl-112)
Resul-i Ekrem (sav) de şöyle buyuruyor:
"Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez. İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez. Allah'ın nimetlerini her zaman anmak şükür, bunu terk etme ise nankörlüktür. Toplulukta rahmet, ayrılıkta afet vardır." (Müsned, Tirmizi, Ebu Davud)
Aslında Peygamber Efendimiz (sav), şükrü de nankörlüğü de güzelce tarif etmiştir. Şeyh Sadi de bunu bir örnekle anlatıyor:
"Kadir bilen vefalı bir köpek, nankör ve nimeti inkar eden bir insandan daha iyidir. Bir köpeği yüz defa taşlasan bile yine de sahibinin yedirdiği bir lokma ekmeği unutmaz. Ama karaktersiz bir adam, bütün hayatı boyunca okşasan da en ufak bir şey için seninle kavgaya kalkışır, nankörlük yapar." Nimete şükür, teşekkür veya nankörlük konusunda Cenab-ı Hakk'ın kesin emri şöyledir: "Öyleyse siz (nimet ve bolluk içindeyken) beni anın ki ben de sizi (şiddet ve sıkıntılar anında) sevap/ecir ve mükafat ile anayım. Bana şükredin. Sakın bana karşı nankörlük etmeyin." (Bakara-152)
Öyleyse bizim görevimiz; Rabbimizin verdiği bunca nimete karşılık O'na şükretmek, emirleri doğrultusunda yaşamaktır. Nimetlerine karşılık nankörlük yapmamak, meşru işlerin dışına çıkmamaktır.