MUSTAFA ZEREN HEMŞEHRİMİZ

İskilip Çayköy'ünde doğdu. Ortaokulu İskilip'te birlikte okuduk. Mustafa İskilip'te liseyi bitirdikten sonra, eğitim enstitüsünü bitirerek ortaokul öğretmeni olarak göreve başladı. 1978 yılında, ilk tayin olduğu Erzincan'ın köyünde yaşadığı hatırası şöyle. 

Köyde mezhepsel ayrılık var. İşin içine bir de siyasi ayrılığı sokmuşlar. Okula gidip geliyorum ama birilerinin beni gözleri ile takip ettiklerinin farkındayım. Köyün bakkalına alışverişe gitmiştim. Bakkal beni tanıyordu. Bana "Hocam bunlar seni tanıyorlar. Senin aleyhinde konuşup, seni buradan göndermek istiyorlar. Silahın var mı? diye sormuş. Yok deyince, masanın gözünden çıkardığı tabancayı vererek "Hocam bunu yanında taşı" demiş.  Tabancayı alıp eve bıraktım. Birkaç gün sonra bir gece, evin önüne birkaç kişi gelip, bana bağırarak "Aşağı gel seninle konuşacağız" dediler. Bende tabancayı elime alıp, pencereye gittim. Pencereyi açıp, ne konuşacaksınız dedim. "Hoca seni tanıyoruz. Köyümüzde seni istemiyoruz. Defol git buradan" dediler. Bende tabancanın ağzına mermiyi sürerek, gitmiyorum ben buradayım. Nasıl gönderecekseniz gönderin diye cevap verdim. O zamanlar Erzincan valisi, İskilipli hemşerimiz idi. Valiye gidip, yaşadıklarını anlatınca vali bey "Sen merak etme, gerekeni yapacağım dedi. Jandarmaya talimat vererek, köye seyyar karakol kurdurdu. Bir haftaya kalmaz köyünüze geleceğim dedi.

Ben köye gidince, beni bekleyen Jandarma ile tanıştım. Evimin yerini gösterdim. Devriye gezen Jandarma, beni izleyerek kollamaya başladı. Yakınıma bana zarar verebilecek kimse gelemiyordu. Bir süre sonra vali hemşerimiz köye gelerek, beni yanına çağırttı. Köylüler toplanmıştı. Beni yanına alarak dedi ki "Bu öğretmeniniz benim hemşehrimdir. Ona yapılacak husumeti, bana yapılmış kabul ederim. Ayağınızı ona göre denk alın" dedi. Ondan sonra köyün muhtarı ve ileri gelenleri benimle iyi ilişki içine girdiler. Valinin bu iyiliğini unutamıyorum diye anlatmıştı. 

Mustafa değişik yerlerde görev yaparak, Bozüyük ilçesine tayin oldu. Buradaki okullarda müdür yardımcılığı, müdürlük yaptıktan sonra emekli oldu. Mustafa'nın annesi "Oğlum hayatın boyunca, insanlara yardım edip, sorunlarını çözmeye çalışmazsan, sana hakkımı helal etmem" demiş. Annesinin bu lafı, Mustafa'nın yaşamı boyunca düsturu olmuş. Hep insanlara yardım etmeye, ihtiyaçlarını gidermeye çalışmış. 

İlçede bulunan ihtiyaç sahiplerini tespit ederek, kurban bayramlarında onlara et götürmeye, kendisine verilen nakit paraları dağıtmış. Görev yaptığı okullarda, fakir öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamış. Şu anda Bozüyük ilçesinde insanlar onu tanıyor, ona dükkanını açıyor, cebinde parası yoksa bile yapacağı yardımlar için talebini karşılayıp, parasını sonra alıyorlar. Halen 50 öğrenciye, aylık öğrenim bursu veriyor.

İlçede görevli uzman doktor hanım "Mustafa Bey yardımları kime yapıyorsunuz, bilmek istiyorum" demiş. Mustafa’da siz kime yapılmasını istersiniz demiş. Dul kalmış çocuklu kadınlara diye cevap alınca, doktor hanımı bir eve götürmüş. Evde bir kadın, iki çocuk var. Tüpleri bitmiş, evde su bile ısıtamıyor. İhtiyaç hat safhada. Doktor hanım şaşırıp kalmış. Ne diyeceğini bilememiş. Evin hanımına kendisinin doktor olduğunu, doktor ihtiyaçları olduğunda kendisini bulmalarını söylemiş. Onlara kartını vererek evden ayrılmışlar. Mustafa’ya üzerinde bulunan parayı vererek, daha sonra paraya ihtiyaç olduğunda, kendisine haber vermesini söylemiş.

Benden para isteyenler oluyor. Bende para yoksa, olunca veririm diyorum. Aradan bir iki saat geçiyor, biri gelip cebime para bırakıyor. Bende hemen parayı, talep eden kişiye veriyorum diyor.
İnsanlar Mustafa'ya inanıp güvenmişler. Biliyorlar ki yaptıkları yardım, kuruşuna kadar yerine gidecek. O sadece alan ve veren arasında aracı. Ben hemşehrimizin bu güzel çalışmalarını takdir edip, kendisine teşekkür ediyorum. Kurumsal yerlerde bile yaşanan olumsuzlukları duyduktan sonra, Allah'ın her yere Mustafa kardeşim gibi bir gönüllü yardımseveri nasıp etmesini diliyorum.