MUSKA

Muska; İnsanı kötü güçlerin etkisinden koruduğuna veya kısmet sağladığına inanılan, farklı biçimlerde taşınabilir nitelikteki nesnelerdir.
Muskalar; genellikle büyü bozulması, iki kişi arasında muhabbet sağlanması, eşleri birbirine ısındırma veya soğutma, kısmetin açılması, sebebi belirsiz korku, baş ve karın ağrısı, sara gibi hastalıkların tedavisi, kıymetli şeylerin çalınmaktan korunması, yitiklerin bulunması, zararlı hayvanlardan eşkıya ve zorbalardan korunmak, kısmeti bağlamak, bereketi gidermek, işlerin bozulmasını sağlamak gibi amaçlarla yapılır.
Muskalar üçgen, dörtgen, kalp ve silindir biçiminde katlanarak en az üç kat olmak üzere muşambaya sarılıp dikildikten sonra bir kumaş veya gümüş muhafaza ile boynuna, omuz başına veya koltuk altına asılır.
Nazardan korunmak gibi iyi niyetle yapılan muskalarda Ayetü'l-Kürsi, Besmele, Fatiha, İhlas, Felak, Nas, Esma-i Hüsna, Çevşen bulunur. Ebced hesabıyla, tılsımlarla hazırlanan muskalar, genellikle sihir/büyü türüdür, haramdır.
Bunlarla harfler ve rakamlardan oluşan garip tablolar vardır. Cifr ilmi, Kenzül-Havas, Gizli İlimler Hazinesi gibi büyücülerin kullandıkları kitaplardan alıntılamıştır. Onlardan uzak durmak lazım. Çeşitli canlı kemiklerine, kaşıklara, oyuncak bebeklere, eşek çenesi, köpek dili, kurt dişi, kedi ciğeri, kuş kafası vs. üzerine ailelerin huzurunu bozmaya çalışan pek çok büyü hikayeleri dinlemişizdir. Güya misk ve zaferanla karıştırılmış altın suyu ile yazılan Yasin, Ayetü'l-Kürsi ve Muavezeteyn sureleriyle yapılan işlemler de çok nakledilir.
Ancak unutmayalım ki bu işlerle meşgul olanların hemen hiç birinin dini tahsili yoktur. Arapça yazıları da orta ikinci sınıf seviyesinde bile değildir. Onun için çoğunlukla kitaplardan bazı bölümlerin fotokopilerini çektirerek muska diyerek satarlar. Alanlar da saf saf onlara umut bağlayarak kucak dolusu para verirler. Onlar da halk arasında "hoca" diye dolaşırlar. Hiçbir alakaları yoktur.
Büyücülük, aslında İbrani (Yahudi kültüründen geçmedir. Eski Çin ve Mısır'da da yaygındır. Hıristiyanlık öncesi Pagan kültüründe ve Şamanistler de bulunmaktadır. Gaibden haber vermek, geleceği bilmek imkansızdır. Bunu, Allah ve Resulü söylemektedir. Buna rağmen suya bakarak, ya da cinlerden aldığı bilgilerle her şeyi bildiğini iddia ederek insanları, aile fertlerini, dostları birbirine düşüren matrabazlar ortaya çıkabilmektedir.
İşte değerli yazarımız Halit Yıldırım "Muska" adlı romanında böyle bir konuyu ele almış. İyi de etmiş. Güzel işlemiş. Bir gün yolda karşılaştım. Ben de bir "Muska" istiyorum dedim. O da bana Yavuz Sultan Selim, Barbaros Hayreddin Paşa, Barbaros Oruç Reis ve Muska adlı dört kitap göndermiş. Ben de "Muska" adlı kitabı satır satır, altını çizerek, kenarlarına notlar yazarak okudum. Hepsi de 2022'de yayımlanmış.
Gördüm ki bu eser, büyücülerin toplumda ne kadar etkili olduklarını ortaya koymuştur. Hiçbir din eğitimi görmemiş, yazdığını kendi bile okuyamayacak durumda olduğu herkesin malumu olan bir şaklabanın nelere sebep olduğunu ortaya koymaktadır.
Olay, Sibel Hanım'ın annesinin karyolanın altında bir muska buluşuyla başlıyor. Önce kızının kafasına vesvese sokuyor. Sonra bütün aileyi saran bir huzursuzluğa yol açıyor. Bu muskayı kim ve ne için koydudan başlayıp seni eşinden ayırmak için yapmışlardır zannıyla akrabalardan suçlu aramalara kadar varan karmaşa…
Konu, Sibel'in eşi mimar Murat'a duyurulur. O da bu tür hurafelere inanmadığı halde çare arayanlarla beraber Adem Durugören adlı hoca kılıklı düzenbaz medyumun kapısını çalarlar. Kapıda süslü, pür makyajlı sekreter Mine Hanım onları karşılar. Bin bir rica ile Adem Efendi'den randevu alıp yanına girerler. Oda; çeşitli tütsüler, buhurlarla garip bir haldedir. Adem Efendi, onların ne için geldiklerini, neler yaşadıklarını, muskanın şeklini ve kimlerin yapabileceğini doğrudan söyler. Sibel ve Murat birbirlerine bakarlar. Bunları nereden bildiğini sorduklarında onlara uyduruk özel cini Abdül'ün haber verdiğini açıklar. Halbuki dışarıya koyduğu dinleme cihazından her şeyi dinlemiştir. Yani Adem Efendi, tam bir fırıldaktır.
Eline aldığı muskaya bakar bakmaz bunun onları birbirinden ayırmak için yapılmış olduğunu söyler. Bunu bozmak kolay ama size biraz masraflı olur der. Uçuk bir rakam söyler. Murat Bey itiraz etse de Sibel Hanım kabul ettiği için mecburen susar. Ücretide post cihazından öderler. Adem Hoca onlara bir takım muskalar verir. Bir kısmını banyo yapacakları suya atmalarını, mürekkepleri silinince banyo yapmalarını, diğerlerinden bazılarını bir sürahide bekletip suyunu içmelerini söyler. Suda eriyen kağıtları da ağaç dibine dökmelerini tembih eder. Muskanın birini kapının eşiğine, diğerini de kapı üstüne yerleştirin der. Bir muskayı da bir damacana atmalarını, suyuyla evin her tarafını dezenfekte etmelerini söyler.
Adem Efendi'nin reçetesi, oldukça ayrıntılıdır. Çaresiz uygularlar. Zira onca para verdiler. Boşa gitmemeliydi.
Murat Bey'in bu işler hiç de aklına yatmıyordu. Pek hoşlanmasa da bunu bir bilene danışmak lazım diyordu. Aklıma caminin imamı Ahmet Hoca geliyor. Bir öğle vaktinde hocayla buluşuyor. Durumu anlatıyor. O da Adem Efendi ile ilgi bir şeyler duymuş. Hatta bir muskada Arapça gazete küpürlerini görünce hayretler içinde kaldığını anlatmış. Konuyu komşuları Vaize Hatice Hanım'a anlatmalarını ve onun tavsiyelerine uymalarını söylemiş.
Sibel Hanım, muskayı alıp doğru Hatice Hanım'ın yanına gitmiş. Muskayı göstermiş, bunu bizi ayırmak isteyenler yaptırmış, diyerek söze başlamış. Hatice Hanım, muskayı açıp bakmış ki nazar duaları yazılı fotokopi kağıtları. Bunun Adem Efendi'nin işi olduğunu bilmiş. Bu tür sahtekarlardan uzak durmaları konusunda uyarmış.
Bu arada Adem Efendi'nin şifahanesi hiç boş kalmıyor. Gelenler, birkaç gün sonrasına ancak randevu alabiliyorlar. Sekreter Mine Hanım'ın işi çok zor. Paralı ve sosyete görünümlülere ayrı ilgi gösteriyor. Adem Hoca da zaten öyle istiyor. Onlarla cilveleşmekten zevk alıyor. Cemile ile annesi Emine Hanım da tam istedikleri gibi. Güya Cemile'nin hem dili hem de kısmeti bağlıymış. Göğüs dekoltesi ve derin yırtmacıyla Adem Efendi'nin çok ilgisini çekmiş. Ona sık sık randevu veriyormuş.
Sibel Hanım ile Murat Bey biraz uzaklaşırken pek çok müşteri/hasta arasında en çok Cemile ile annesi Emine Hanım muska evinin müdavimleri olmaya başlarlar. Sekreter Nine Hanım, muska fotokopileri taşıyan Hayrettin paralarını kurtarmaya çalışırken Adem Efendi Cemile'yi dikizlemekle meşgul olmaya başlar. Biraz aşırı tekliflerde bulunmaya kalkışınca birer sivil polis olan Cemile ve Emine tarafından kelepçelenir.
Sonucu hiç de yadırgamadım. Zira su testisi su yolunda kırılır derler. Ama maalesef bu tür sahtekarlar, tutuklamakla bitmeyecek kadar çok olsa gerek.
Adem Efendi polisler tarafından götürülüp televizyonlarda sahtekarlıkları anlatırken komşusu Selma Hanım kapıyı çalar. Telaşlıdır. Söze nereden başlayacağını bilemez. Selma Hanım, küçük oğlu Arda'nın siyah muşamba içindeki muskasını aradığını söylemekte zorlanır. Sibel Hanım, duyduğu zaman büyük şaşkınlık geçirir. O muska yüzünden neler yaşadıklarını hatırlar. Selma Hanım'a kızmaktansa teşekkür etmesinin daha doğru olacağını düşünür.
Yazarımız Halit Yıldırım, çok önemli ve hassas bir konuyu bir roman üslubuyla dile getirmiş ve tüm dini hassasiyetleri de dikkate almıştır. Hem öğretici, hem eğitici hem de sosyal sorumluluk kaygısı taşıyan bir eserinden dolayı Sayın Halit Yıldırım'ı tebrik ediyorum. Başarılarının devamını diliyorum.
Bu konularda bana ulaşan pek çok muskayı ve onlarla ilgili hatıralarımı anlatsam o da bir roman olur. Şimdilik o konulara girmeyeyim.