KUSUR ARAMAK İSTERSEN AYNAYA BAK!

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (Hucurat; 12) 
Arkadan çekiştiren ve kusur arayan herkesin çekeceği var. (Hümeze; 1) 
Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren, hayra engel olan, saldırgan, günahkâr, kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı olana. (Kalem; 10-11-12-13) 
İnsanlar arasında ki kavgaların, zulümlerin ve düşmanlıkların oluşmasının en önemli sebeplerinden birisi de gıybet ve zanda bulunmak, arkadan konuşmak ve insanlar arasında fitne ve fesat çıkarmak hastalığıdır. Bu durum insanlar arasında kin ve nefreti artırarak, toplumda, ailede huzur ve barış ortamının sağlanmasının önündeki en büyük engellerden birisini oluşturmaktadır. Bizi kusur aramaya iten şeyler; bencillik, kıskançlık, hırs ve kibirdir. Kusur aramak, iyi bir insanın davranışı değildir. "Kusur arıyorsan, tüm aynalar senin!" Önce kendini aynada bir gör, belki de başkalarına bakacak zamanın olmayacak. Kusur arayan göz, güzellikleri, incelikleri, hayırlı işleri görmez;
"Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet say! İşte o zaman kusursuz olursun" demiş Hz. Mevlana.
Bir Hadis-i Şeriflerinde ise Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuşlar. "Başkasının ayıplarını, kusurlarını anlatmak istediğinde hemen kendi kusurlarını hatırla." "Müslümanların kusurlarını örten kimsenin Allah da dünya ve ahirette ayıplarını örter." Başkasının ayıplarını söyleyeceğin zaman kendi ayıplarını hatırlamak, bizi başkalarını ayıplamaktan caydırır.
O sabah acelem yoktu. Tramvaydan indim, yavaş adımlarla etrafı izleyerek yürümeye başladım. Bu esnada gözüme önümde yürüyen ve benimle birlikte tramvaydan inen üç kişi takıldı. En öndeki sanki arkasından biri kovalıyormuş gibi hızlı adımlarla yürüyordu. Arkasından gideni bir hayli geride bırakmıştı. Kendi kendime: "Bu adam hayatta mutlaka başarılı olur."diye düşündüm. Onun arkasından giden, sakin adımlarla ilerliyordu."Belki bu adam da hayatta bir şeyler başarabilir."diye mırıldandım. En arkadan giden ise sanki nereye gideceğini bilmiyormuş gibi sallana sallana ve etrafı seyrederek yürüyordu. Onun içinse: "İşte!"dedim,"Hayatta hiçbir işe yaramayacak bir serseri!"derken aklıma bir şey geldi. Ben bu adamların her üçünün de arkasındaydım. Evet, başkalarının durumu ile uğraşan kendi durumunu göremez. Başkalarının kusurunu araştırmak, insanı kendi kusurlarını görmekten alıkoyan çok çirkin bir hastalıktır.
"Hiç kimse kusursuz değildir, en iyimiz en az kusurlu olanımızdır." Eğer kendini tanır ve kusurlarını bilirsen tıpkı hikayede olduğu gibi olumlu fayda yaratabilirsin. Belki de bu kusur değil, bu bir ayrıcalıktır. Herkes farklı olabilir. Güçlü yanlarımız vardır, zayıf yanlarımız vardır. Önemli olan güçlü yanlarımızı öne çıkarabilmektir. İnsanların olumlu özelliklerinden yararlanmasını bilmeliyiz. Kimse mükemmel değildir. Her şeye olumsuz yaklaşmamalıyız. Nasıl bakarsak öyle görürüz kuralını unutmamalıyız. 
Mevlâna ne güzel dile getirmiş; "İyiyi ara, güzeli ara, doğruyu ara, ama kusur arama."