Kur'an'ı Kerim'in Gönderiliş Amaçları -9-

Kur'an-ı Kerim'in gönderiliş amaçlarından birisi de ahiret, tekrar dirilme ve hesap günü konusunda sağlıklı bir bilgiye sahip olmamızı sağlamaktır. Kur'an, bir taraftan dünya hayatının tanzimi konusunda bilgi verirken diğer taraftan da Allah'a ve ahiret gününe nasıl inanmamız gerektiği, kıyametin ve yeniden dirilmenin hak olduğu, nasıl olacağı konularında doğru bir bilgiye sahip olmamızı sağlar.
İman; Allah'ın iradesine tam teslimiyettir. İnandım diyen bir insanın Kur'an-da bildirilen her şeye bir bütün olarak iman edip elinden geldiği kadarda imanın gereklerini yerine getirebilme gayreti içerisinde olması gerekir. İnandım derde imanın gereklerini yerine getirmezse günahkâr olur ve Kur'an-ın ifadesiyle o iman çok fazla bir anlamda ifade etmez. Veyahut ta işine gelene inanır işine gelmeyeni inkâr ederse iman dairesinden de çıkmış olur. Peygamberimiz zamanında Mekke müşrikleri de Allah'a inandıklarını söylüyorlardı. "Andolsun ki onlara, 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan, mutlaka 'Allah...' derler. De ki: (Öyleyse) övgü de yalnız Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler." (Lokman 25) Müşrikler Allah'a inandıklarını söylüyorlar fakat ahirete inanmıyor, putları da Allah'la aralarında aracı kıldıklarını söylüyor ve bu söylemlerinden dolayı da küfre düşüyorlardı. Öldükten sonra bir daha bizi kim diriltecek diyorlardı. Ebu Cehil bir gün yıllarca toprak altında kalarak çürümeye yüz tutmuş bir kemik bulur ve peygamberimize gelerek "Senin Rabbin sana gönderdiği vahiyde bizi yeniden dirilterek hesaba çekeceğini söylüyormuş doğru mu?" der. Peygamberimiz "Evet." Deyince, Ebu Cehil o elinde ki çürümüş kemiği ufalayarak "Şu çürümüş kemiği mi diriltecek?" Diyerek aklınca dalga geçer. O günün şartlarında Rabbimizin insanları aynı şekilde tekrar yeniden dirilteceğini havsalaları almıyordu. Bu gün Allah'ın vermiş olduğu akıl sayesinde insanların geliştirdiği teknoloji ile dünyanın en uzak ülkelerinde yapılan bir naklen yayında binlerce km uzakta ki insanların anında seslerini duyuyor, en küçük mimiklerini bile görüyoruz. Aklıselim düşünenler Allah'ın gücünü kudretini, azametini ve sonsuz ilmini görür. Allah için yeniden diriltmenin zor olmayacağını da bilir. Kur'an-ı Kerim'de "Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir." (Yasin 78-79) "İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır." (Tegabun 7) "Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!" (Zümer 68) "Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın." (Lokman 33) "Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır. O gün bir takım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir. Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır." (Abese 33-42) "Kitap(amel defteri) ortaya konmuştur: Günahkârlar, "Vay halimize! Derler, bu nasıl deftermiş! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!" Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez." (Kehf 49) "Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: 'Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke (dünyada) son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı' der." (Hakka 25-29)
Peygamberimiz; "İlme rağbetin azalması, cahilliğin çoğalması, Alkollü içkilerin çokça içilmesi ve zinanın açıkça yapılması kıyametin alametlerindendir." Buyurmuştur. Hz. Ömer "Dünya'nın şerefi mal ve makamla, ahiretin şerefi ise salih amellerledir." Süfyan-i Sevr-i ise "Dünya ve ahiretten her biri için içinde kalacağın kadar çalış." Merhum milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ise; Ey yolcu uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha,
Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vâha… "Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim... Kıyamet vakti de gelecektir. Bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerde ki kimseleri diriltip kaldıracaktır." (Hac 5-7) "Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama o dur. Keşke bilmiş olsalardı!" (Ankebut 64) İnsanlar inansalar da inanmasalar da Kur'an-da bildirildiği üzere yeniden dirilme ve ahiret hayatı vardır. Solan renkler, kapanan gözler, sararıp dökülen yapraklar ve kuruyan otlar, musalla taşına konularak "er veya hatun kişi niyetine" kılınan namazlarla yapılan dualar, mezar taşlarından yükselen duymadığımız ama hissettiğimiz o sessiz çığlıklar bize ahiret hakikatini haber vermektedirler.
Allah'a ve ahiret gününe inanan ve imanın gereklerini yerine getirme gayreti içerisinde olan müminler için ölüm bir son bulma değil yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır. Mevlana; insanın asıl vatanının cennet olup, dünyada gurbette misafir olduğunu, ölünce asıl vatanına kavuşacağını, bu yüzdende onun ölüm gününün "Şebiarus" (yaratana kavuşma günü) olarak addettiğini görmekteyiz. Peygamberimizin yattığı hasırın izlerinin yüzüne çıktığını gören Hz. Ömer üzüntüsünü ifade ederek "Ey Allah'ın Resulü Kisra'lar, Kayser'ler saraylarda yatarken senin şu haline bak." deyince peygamberimiz "Ya Ömer ahiretten şüphen mi var? Eğer bu dünyanın
Allah'ın nezdinde sivrisineğin kanadı kadar değeri olsa idi onlara hiçbir şeyi vermezdi. Onların mutlu oldukları ve sefa sürecekleri yer burası (dünya) bizim ise Ahiret olacak." Ölüm aynı zamanda insanları mahşerde hesap vereceği günün hazırlığını yapmaya çağıran kurtuluş reçetesidir. Önemli olan ölümden korkmak değil ölümden sonrası için hazırlıklı olmaktır. Hz. Ebu Bekir'e "Kendime mezar hazırladım." Diyen birine "Kendine mezar hazırlayacağına kendini mezara hazırlasan daha iyi ederdin." Demiştir.
Peygamberimiz "Size iki tane nasihatçi bırakıyorum bunlardan birisi susar diğeri konuşur. Susan nasihatçi ölüm konuşan ise Kur'an-ı Kerim'dir." Müslüman'a düşen ise Kur'an ve sünneti referans alarak sorumluluklarının bilincinde anlamlı bir hayat sürdürmektir.