Allah (cc), Kur'an-ı Kerim'i okumamız, anlamamız, ondan yararlanmamız ve verilen mesajları Peygamberimizin uygulamaları gibi yaşamamız için gönüllerimize bir şifa kaynağı olarak gönderdiğini bildirir.
İnsan varlığın sırlarına, araştırmak, düşünmek ve anlamakla ulaşabilir ve okuduğunu anlaması, çıkış yolu bulmada bir başlangıçtır. Akıllı insan düşünür, düşünürken de bir şeyleri fark eder. Neden, niçin, nasıl yaratıldığını, yaratılış amacının ve gayesinin ne olduğu sorularını sorar ve onlara cevaplar aramaya çalışır. Kur'an-ı hakkıyla okuyanlar ve Allah (cc) Resulünün hayatını araştıranlar bu soruların cevaplarını bulurlar. Soruların net cevaplarını Kuran'da bulan bir insan da, Yüce Yaratanımızı sevecek, ona bağlanacak ve bağlılığın gereklerini de yerine getirecektir. Hayatlarını ve ruhlarını Kur'an ile süsleyenler, nefislerine ve nesillerine Kuran'ın mesajlarını hayat düsturu olarak alanlar için dünyada da ahirette de korku yoktur. Çünkü onlar Allah'ın iradesine tam teslim olmuşlardır. Malik Bin Dinar "Yağmurun yeryüzüne hayat verdiği gibi Kur'an da müminlerin kalplerine hayat verir, gönüllere ve hayata can katar" der. Kur'an-ı okumadaki gaye, onu anlamak ve hayatın vazgeçilmezi haline getirmektir. Kur'an-ın gönderiliş amaçlarından birisi de insanların neden, niçin ve nasıl yaratıldığı bilgisine doğru bir şekilde ulaşarak, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalayabilmelerdir.
Bu konuda Kur'an a baktığımız da Yüce Rabbimiz insanı yaratmaya karar verdiği zaman meleklere hitaben, ben bir halife (temsilci) var etmek (yaratmak) üzereyim. Buyurduğunda (konuyla ilgili ayetlerin geneline baktığımız zaman): melekler biz sana ibadet ve itaat edip dururken, kan dökecek, kin güdecek, sana asi gelecek, isyan edecek, ibadetlerini yapmayacak, haram ve yasak kıldığın şeyleri işleyecek varlıklar mı yaratmak istiyorsun, derler. Yüce Rabbimiz ise "Elbette sizin bilemeyeceğiniz şeyleri ben bilirim", "Allah Âdem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arz edip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi." " Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur, şüphesiz her şeyi bilen ve her şeye hâkim olan ancak sensin dediler." (Bakara 30-32) "Hani biz meleklere (ve cinlere) Âdem'e itaat edin, demiştik. İblis hariç hepsi itaat ettiler. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu", "Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın, eğer bu ağaçtan (meyvesinden) yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz dedik." (Bakara 34-35) "Bunun üzerine ey Âdem! Dedik, bu (şeytan) hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!" " Şimdi burada (cennette) senin için ne acıkmak vardır ne de çıplak kalmak vardır." " burada sen susuzlukta çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın" Ta'ha 117-119 "Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine; Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik" Bakara 36.
Hz. Âdem ve eşi; "Dediler ki: Ey Rabbimiz biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz", "Allah: Birbirinize düşman olarak inin sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır." "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız" "Ey Âdemoğulları size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırsınız" Âraf 23-26. Araf 17'de ise şeytan madem ben insanların yüzünden cennetten mahrum edildim, o halde benim işim de onlarla olacak, onların sağlarından, sollarından, önlerinden ve arkalarından geleceğim. Sen onların çoğunu sana şükreder bulamayacaksın sözlerine, Yüce Rabbimiz, benim öyle muttaki kullarım vardır ki, sen onların yanına bile yaklaşamazsın, kandırdıkların da senin olsun, buyurur. Mülk 2'de ise "Hanginizin daha iyi amel işleyip işlemediği hususunda sizi imtihan etmek için hayatı ve ölümü yarattık" "Ey iman edenler! Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır." Bakara 208 de "Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. O insanın apaçık düşmanıdır." Nas sur; "De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, İnsanların Melik'ine, insanların İlahına sığınırım.", Zümer 9'da ise:" O, (Kur'an'ın mesajlarına kulak tıkayanlar) geceleyin secde ederek, kıyama durarak itaat eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini dileyen kimseler gibi midirler? De ki: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alıp düşünür." Peygamberimiz ise "Ey Ebu zer, insan ve cin şeytanlarından Allah'a sığın." "Ya Resulüllah insanlardan da şeytanlar olur mu?", "Evet, o insan şeytanları, cin şeytanlarından daha şerlidir." Şeytan insanları kandıramadığı zaman tamamen kontrolü altına aldığı şeytanlaşmış insanları devreye sokarak onlarla kandırmaya çalışır.
İbnül Cevzi (Kitâbu Ruh)'da " Her kim içinde hayra, hakka, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki o, melektir ve onun çağırdığı da (hakkın) söylediği ve hoş gördüğü bir şeydir. Bundan dolayı Allah'a şükretsin. Her kim içinde kötülüğe çağıran, haksızlığa teşvik eden bir sızıltı sezerse, bilsinler ki o da şeytanın sesidir. Bundan uzaklaşsın da, Allah'a sığınsın." Fahrettin Attar "Şeytandan uzak olan, Allah'a yakın olur. Allah'ı unuttuğun an, şeytan yoldaşın olur."
Allah'ım nefsimizin şerrinden, şeytanın şerrinden, şeytanın kontrolü altına aldığı şeytanlaşmış insanların şerlerinden, her türlü kaza, bela ve musibetlerden sana sığınırız.