Kur'an'ı Kerim'in Gönderiliş Amaçları -10-

Kur'an-ı Kerim'in önemle üzerinde durduğu konulardan birisi de dua ve ibadettir. Dua ve ibadet, Allah'a yönelerek, kalp ve bedenle münacatta bulunmak, verilen rızık, nimet ve sağlığın da şükrünü edadır. Dua, Rahman-ı Rahim'e açılan bir gönül penceresinden yardım talep ederek, yakarıştır. Aynı zaman da Rabbimize sığınarak kendimizi güvence altına almaktır.
Kur'an da; "(Ey Muhammed) De ki! Dua ve ibadetleriniz olamasa idi Rabbim size ne diye değer versin." (Furkan 77) Bizleri Allah indinde değerli ve anlamlı kılan dua ve ibadetlerimizdir. Dua etme talebi insanların yaratılış fıtratında vardır. İnanmadığını söyleyen insanların bile dara düştüklerinde farkında olmasalar bile Allah'tan yardım talebinde bulundukları görülmüştür. Kur'an da "İnsana bir zarar geldiği zaman… (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; Biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider" (Yunus 12) Yine Lokman sur. 32'de "Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Allah onları kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim ayetlerimizi, ancak nankör hainler bilerek inkâr eder."
Yüce Rabbimiz, nasıl dua edeceğimiz konusunda bile bizlere bilgi vermektedir. Günde 5 vakit kıldığımız namazlarımızda 40 defa okuduğumuz Fatiha suresinde "(Deyin ki) Rabbimiz ancak sana ibadet eder ve yalnız sana dua edip, senden yardım dileriz. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna; Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil." (Fatiha 5-7) Peygamberimiz ümmetimin gizli şirkinden korkarım buyuruyor. Günde 40 defa okuduğumuz Fatiha sur. Özellikle "Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz." buyurarak dua ederken araya aracılar koymamamızı bildiriyor. Yine namazlarımızın sonunda okuduğumuz Bakara sur. 201.ayette "Rabbena âtinâ fiddunya haseneten ve fil âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr." Diye dua etmemiz ister. Manası ise; "Ey Rabbimiz bize dünyada 'da ahirette de hayırlısını ver. Bizleri ateşin azabından koru." Bir önceki ayetin son cümlesinde ise "Öyleleri de vardır ki sadece dünyalık isterler. Onlara da dünyalıklarını veririz. Fakat ahirette hiçbir nasipleri olmayacak" (Bakara 200) buyrulur. Rabbimiz her şeyin hayırlısını isteyin buyuruyor. Bakara 186. Ayette ise "Eğer kullarım beni sana soracak olurlarsa bilmiş olsunlar ki ben onlara çok yakınım. Dua ettiklerinde onların dualarını kabul ederim. Onlarda bunu bilsinler tövbe etsinler, dua ve ibadet etsinler ki rahmetime kavuşan kullardan olsunlar." Buyuruyor. Bazen bu ayeti söylediğimizde ben dua ediyorum ama dualarım kabul olmuyor diyenler oluyor. Biz istiyoruz da acaba o istediğimiz şey bizim için hayırlı mı değil mi bilebiliyor muyuz?
Cami kuşu diye adlandırılan Salebe ibn Hatip bir gün peygamberimize gelerek "Ey Allah'ın resulü benim için bir dua etseniz de şu zenginliği birde ben tatsam." Peygamberimiz de: "Ya Salebe şükrünü eda ettiğin az mal, şükrünü eda edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır." Buyur. Salebe tekrar "Ya Resulüllah Allah'a dua ette bana mal versin." deyince. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, feraset sahibi, insan sarrafı peygamberimiz, Salebe'nin bu isteğinin onu yanlış bir mecraya sürükleyeceğini tahmin ettiğinden dolayı, yine ona "Ya Salebe beni örnek almak istemez misin? Allah'ın Resulü gibi olmak istemez misin? Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, dağların, benim için altın ve gümüş olmasını dileseydim, Rabbim duamı kabul ederdi." buyurur. Salebe bu seferde "Seni hak dinle peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki, beni zengin etsin diye Allah'a dua edersen her hak sahibinin hakkını vereceğim. Allah yolunda bolca tasadduk edip, yoksulları sevindireceğim." diye isteğinde ısrarcı olunca, peygamberimiz: "Peki Salebe diyerek onun için dua ettikten sonra, ashabına dönerek Salebe 'ye yardım ediniz." Buyurur. Ashaptan birisi ben koyunlarımın zekâtını verecek birini arıyordum gel sana vereyim deyince, orada bulunanlardan birer ikişer koyun verirler. Peygamberimizin duasını aldığı için koyunları yavrulama döneminde hep çifter (ikiz olarak) yavrularlar. Salebinin koyunları hızla çoğalarak Medine ovası dar gelmeye başlar. Beş vakit namazını peygamberimizin yanında, mescidi nebide kılan Salebe zenginleşmeye başlayınca, önce sabah sonra yatsı derken beş vakit namazı bırakarak sadece Cuma namazlarına gelir. Koyunlarını Medine ovası almaz hale gelip, yüksek bir araziye götürünce de Cuma namazını da terk ederek, sadece bayram namazına indirger. Zekât emri ilahisi gelince, peygamberimiz zekât memurlarını görevlendirir. Salebe 'ye gittiklerinde, bu cizyeden başka bir şey değil, cizyenin kardeşi, siz benden haraç mı istiyorsunuz? Ben bir düşüneyim, bana mühlet verin der. Zekât memurları tekrar Salebe' ye geldiklerinde. Önce vereceğini ifade eder ve sayarak kırkta bir oranında zekâtı ayırır. Daha sonra benimle beraber mi baktınız der ve ayırdığı zekât koyunlarını tekrar sürüye katar.
Uzaktan zekât memurlarını gören Allah resulü daha onlar bir şey söylemeden 3 defa "Salebe kendine yazık etti." Buyurur. Bu olay üzerine Tevbe sur. 75-77 "Onlardan kimi de, eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! Diye Allah'a and içti. Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak soktu." ayetleri nazil olunca, akrabalarından birisi ona koşarak "Ne yaptın sen Salebe? Dünyanı da ahiretini de kararttın diyerek, onunla ilgili nazil olan ayetleri okuyunca, Salebe, ağlayıp dövünerek, başına topraklar saçar. Hatasını anlamıştır ama artık iş işten geçmiştir. Allah Resulüne haber göndererek zekât memurlarını göndersin ben fazlasıyla zekâtımı vereceğim der. Peygamberimiz "Allah bana ondan zekât almayı yasakladı." Buyurarak kabul etmez. Peygamberimizin vefatından sonra Hz.
Ebu Bekir ve Hz. Ömer'e de haber göndererek zekâtını vermek istediğini bildirir. Fakat onlarda Allah Resulünün kabul etmediği zekâtı biz de kabul etmeyiz diyerek geri çevirmişler ve salebe Hz. Osman zamanında perişan bir şekilde peygamberimizin ona ilk söylediği: "Şükrü eda edilen az mal, şükrü eda edilemeyen çok maldan daha hayırlıdır." Sözlerini tekrarlayarak vefat etmiştir.
Hakkımızda neyin hayırlı olup olmadığını ancak yaratan Rabbimiz bilir. Rabbimiz bizi bize bırakma. Nefsimizin şerrinden, şeytanın şerrinden, Allah'ı unutup da dünyaya meyletme temayülünden, şeytanın kontrolü altına aldığı insanların şerlerinden, sana sığınırız.