Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Gürler’in editörlüğünü yaptığı, Prof. Dr. Kaşif Hamdi Okur, Doç. Dr. Fatih Mehmet Yılmaz ve Doç. Dr. Yunus Öztürk’ün katkılarının olduğu “Kul Hakkı – Helalleşmedikçe Affedilmeyecek Günah” kitabı çıktı.

Kitapla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:Bazı konular vardır, pek dokunulmaz, dokunulamaz; bazı konular da tekrara düşülmek durumunda kalınsa bile yine de sürekli işlenip durulur. Biz bu derlemede sizlerin huzuruna pek dokunul(a)mayan, oysa hiç unutulmaması gereken bir konuyla çıkacağız: “Kul Hakkı”. Kul hakkı, insanların canları, malları, bedenleri, ırz ve namusları (onurları), makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi bütün “maddî ve mânevî şahsiyetleri” konularındaki kişilik haklarından oluşan bir hak-hukuk ilişkisidir. Bu ilişkiyi, insanların karşılıklı olarak birbirlerine yönelik tutum ve davranışlarından ortaya çıkan sorumluluklar olarak da tanımlayabiliriz. Kur’an-sünnet bütünlüğü çerçevesinde ele alacak olursak; alışverişte hile yapmaktan alın da gıybet, iftira, rüşvet, adam kayırma ve torpile varıncaya kadar çok geniş bir anlam yelpazesine sahip olan kul hakkı çeşitleri, hemen hemen bütün “büyük günah” türleriyle doğrudan veya dolaylı bir bağlantı içindedir.

‘YENECEK O KADAR NİMET VARKEN KUL HAKKI YEMEYİN’

Merzifon Havalimanı'ndan geçtiğimiz ay 90 uçak iniş kalkış yaptı Merzifon Havalimanı'ndan geçtiğimiz ay 90 uçak iniş kalkış yaptı

“Yenecek o kadar nimet varken, kul hakkı yemeyin”, “hiç kimse Allah’a secde ediyor diye, yediği kul haklarından kıyamet günü muaf tutulmayacaktır”, “domuz eti yemekten korktuğumuz kadar kul hakkı yemekten de korkabilsek keşke”, “kul hakkı yemek sol elle yemek yemek kadar dikkat çekmedi” gibi ifadelerle sosyal medyada sıkça yer alan kul hakkı, bireysel ve toplumsal boyutu olan bir meseledir. Hem de öyle bir meseledir ki içinde yaşadığımız şu imtihan dünyasında, şöyle ya da böyle, farkında olarak veya olmayarak kul hakkının en çok sınava tâbi tutulduğumuz bir husus olduğunu bile söyleyebiliriz.

‘BİR BAŞKASININ HAKKI OLANI ONA VERMEMEKTE ZULÜMDÜR’

 Halkımız arasında çokça kullanılan bir ifade vardır: “Ne diyor Allah? Benim huzuruma kul hakkıyla gelmeyin”.  Aslında böyle bir âyet yoktur. Ancak “hikmetli bir seziş” ve “ince bir kavrayıştan” müteşekkil olan Anadolu irfanı, anonim hâline gelmiş bu ifadeyi Kur’an’ın bütünlüğünden, genel ilke ve prensiplerinden çıkarmıştır. Çünkü “kul hakkı” denilen şey, Kur’an terminolojisinde “zulüm” olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla zulüm, sadece güce dayalı bir zorbalık değil, bir başkasının hakkı olanı ona vermemek ve hakkı olanı ondan haksız bir biçimde almaktır. Hak edene hakkını vermekse adalettir. Adaletin zıttı olan zulüm de bir hakkın gasp edilmesidir.

‘HER ZULÜM KUL HAKKIDIR’

Bu sebeple, her zulüm mutlaka bir kul hakkıdır; her kul hakkı da mutlaka bir zulümdür. Her ne olursa olsun; “zalimleri sevmeyen Allah” (Şûrâ, 42/40), “zulmedip haksızlık edenleri ne bağışlayacak ne de onlara bir kurtuluş yolu gösterecektir” (Nisâ, 4/168). “O gün zulmedip haksızlık edenlerin ileri sürdükleri mazeretler de fayda sağlamayacak ve onlara kendilerini düzeltmeleri için ikinci bir fırsat da verilmeyecektir” (Rûm, 30/57). “Allah dilediği kimseye rahmetiyle muamele eder; zulmedenler için ise çok acı bir azap hazırlamıştır” (İnsân, 76/31). Zira “insanlara zulmedip haksızlık edenler, bu cezayı hak etmişlerdir ve onlar için çok şiddetli bir azap vardır” (Şûrâ, 42/42). İşte bütün bu ve benzeri ayetler bize, Kur’an’a parçacı bir yaklaşımla değil de bütüncül bir bakış açısıyla baktığımız zaman aslında Anadolu irfanına sahip olan insanımızın, deyim yerindeyse “kitabın tam da ortasından” konuştuğunu göstermektedir.

HİTÜ'LÜ 4 AKADEMİSYENİN KATKILARIYLA

Prof. Dr. Kadir Gürler’in editörlüğünde hazırlanan bu çalışmada, Prof. Dr. Kadir Gürler, “Kur’an-Sünnet Bütünlüğü Çerçevesinde Kul Hakkı” başlıklı yazısıyla meseleye genel olarak ana hatlarıyla bir giriş yapmıştır. İkinci yazı olan Doç. Dr. Fatih Mehmet Yılmaz’ın hazırladığı “Hz. Peygamberin Dilinden Kul Hakkı” başlıklı metinde, peygamberimizin kul hakkına vermiş olduğu öneme ve yapmış olduğu uyarılara hadis edebiyatı üzerinden dikkat çekilmiştir. Üçüncüsü, Doç. Dr. Yunus Öztürk tarafından kaleme alınan “Kul Hakkından Tövbe Nasıl Olur?” başlıklı bir metindir. Bu metinde kul hakkı, İslam dininde inanılması gereken esasların bütününü ele alan akâid ilmi çerçevesinde ve özellikle de tövbe boyutuyla incelenmiştir. Son yazı ise Prof. Dr. Kâşif Hamdi Okur’’a ait olan “Fıkıh Açısından Kul Hakkının Telafisi” isimli makaledir. Bu makalede kul hakkı, Ebû Hanife’nin ifadesiyle “kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir”; sonraki âlimler tarafından da “kişinin uhrevî bakımdan fayda ve zarar verecek şeyleri bilmesidir” şeklinde tanımlanan fıkıh ilmi açısından ele alınmıştır.

Bu derlemede biz, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi olan dört arkadaş kul hakkı konusuna ilişkin “az; ama öz” tadında bir çalışma yaptık; dokunabildiğimiz kadarıyla dokunmaya çalıştık. Buyrun; birlikte dokunalım.”

Editör: Murat Karasu