Günümüz iş dünyasında klasik yönetim yöntemleri yerini çağdaş yönetim kuramlarına bırakmış bulunuyor. Çağdaş kuramlar çerçevesinde ortaya konulan toplam kalite, stratejik yönetim ve öğrenen örgüt gibi yaklaşımlar; kurumların çevrelerinden bağımsız olmadığını, işletmenin yaşamaya devam etmesi yani sürdürülebilirliğini sağlanması için çevreyle uyumun olmazsa olmaz olduğu esasına dayanıyor.
Kurum; çevrede bulunan iç ve dış paydaşlarla uyum içinde sürdürülebilir bir yapının kurulmasına hizmet edecek şekilde "karmaşık insan" olarak kabul edilen iş görenlerin işteki tatminini sağlamayı ve verimliliklerini artırmayı hedefliyor. Dolayısıyla günümüzde süreçlerin kontrol edildiği ve geri besleme ile sürekli geliştirildiği sürdürülebilir bir organizasyon yapısının kurularak kurumsal hedeflere odaklanmış kurumsallaşmayı ve kurum kültürünün oluşmasını sağlayan anlayışlar kabul görüyor.
Kaleme aldığımız bu yazı; iyi yönetilen kurum ve kuruluşları, çağdaş yönetim sistemlerini benimsemiş, süreçleri kurallara bağlamış olan profesyonelleri ve profesyonel çalışma ilkelerini özümsemiş çalışanları kapsamıyor. Dolayısıyla bu yazının konusu; insanı, sürdürülebilirliği ve bilimsel olguları öne almayan kurum ve kuruluşlardaki yönetim anlayışla ilişkilidir diyebiliriz...
Yönetim algısı ve anlayışı
Çok bilinen "Patronun Kuralları" başlıklı iki maddeden oluşan bir söz dizisi var!
* Kural 1: Patron daima haklıdır.
* Kural 2: Tereddüt ediyorsanız Kural 1'e bakınız!
Pekala patron her zaman haklı mıdır? Bu soruya cevap verebilmek için; Nerede, niçin, ne zaman, hangi koşulda, hangi gerekçeyle, hangi patrona gibi pek çok soru yöneltilebilir, yöneltilmelidir. Ancak bu söz dizisine ilk bakıldığında otoritenin varlığı ve patronun emrine itaat etmek kaçınılmaz, sen de itaat et! gibi bir tutumun oluşması isteniyor gibi…
Halen insan unsurunu odağa koymayan "Patron daima haklıdır!" anlayışını benimsemiş, klasik yönetim anlayışını rehber edinmiş yada çağdaş yönetim anlayışını kabul etmiş görünse de (yönetici kadronun özümsemediği) sorunlu yapılar bulunuyor.
Klasik anlayışı esas almış veya çağdaş anlayışa bağlı gibi görünen bazı yapılarda arızi bir durum olarak ne yazık ki; inisiyatifi ele geçirmiş kendi şahsi menfaatlerini, sübjektif ihtiras ve çıkarlarını öne alan ve keyfi kararlarla bir bakıma "alicengiz oyunu"nu sahneleyen yöneticiler de bulunabiliyor. Bunlar bazen o kadar pervasız olabilirler ki bırakın süreci iyileştirmek yönünde müdahaleyi, çalışanların işteki motivasyon ve etkinliklerini düşürmek yönünde özel gayret gösterirler. Kurum çıkarları yönünde çalışmayı teşvik edecekleri yerde çalışma ortamını karartarak, çalışanları baskı ve yıldırma ile karamsarlaştırarak kendi şahsi düşüncelerini gerçekleştirmek doğrultusunda kurumda aktör olmayı deneyebilirler.
Ancak unutulmamalıdır ki az veya çok olsa da iş ortamında ortaya çıkan olumsuzluklar iş başarısını etkilemesi bakımından dikkate değer bir konudur ve tüm işletmelerde( kurum ve kuruluşlarda) insan kaynağı ve fiziki kaynakların yönetim tasarrufu etkin ve doğru kullanılmak üzere yönetici kadroya bırakılmıştır.
Bir keyfiyete karşı kurumsal öğütler
Kurumda Kurumda şahsi kaygılarla ortaya çıkan keyfiyetin kurumun sürdürülebilirliğini desteklememesi beklenemez. Hatta inisiyatifin kurum ve çalışalar aleyhine kullanılması bilgisizlik ve beceriksizlikten öte, ileri düzeyde keyfiyetle ilgilidir.
Ola ki böyle bir ortamda bulunuluyorsa, ortaya çıkması kuvvetle muhtemel bazı olaylar bir durum saptaması olarak aşağıda ele alınmış ve böyle bir durumla karşılaşan mutsuz çalışana yönelik bir reçete yazılmıştır.
Kötüyü bertaraf etmek için reçete
* Gözlemleyin: Siz iyi şeyler yaptığınızda; çevrenizde rahatsız olan(lar) varsa, iyiyi yapmaya, iyiyi paylaşmaya devam edin.
* Niyeti somutlaştırın: Niyet okumayın, gerçek niyeti somutlaştırmak için ısrarcı olun. Konuşun, anlatın. İyiden, iyilikten, güzellikten rahatsız oluyorsa bile ısrarla iyi olmaya çağırın ki, gerçek niyet ortaya çıksın!
* Analiz edin: Söz konusu bireyin tutum ve davranışlarını, iş ve toplumdaki ortalama kabul gören değerlerle ve kurum amaçlarıyla ilişkilendirerek objektif kriterler çerçevesinde sorgulayın. Şahıs doğru ve yetenekli mi? yoksa iyinin karşıtı olan kıskanç, hasis, içten pazarlıklı mı? iyi analiz edin.
* Teşhis koyun: Eğer teşhis; iyi, yeterli, kurumsal aidiyeti ve kurumu yükseltme hedefi var, kararlarında iyi niyetli ve alanında uzman ve yetenekli şeklindeyse, kabul edin, tartışmayın, kendiniz zarar görecek olsanız da destek verin. Ancak teşhis; kendini güçlü ve zayıf yönlerini niteliklerini objektif olarak değerlendirme niyeti ve yeteneği yok, art niyetli, her yaptığını ve bildiğini doğru kabul ediyor, şeklindeyse yani "kifayetsiz muhteris" yönündeyse işiniz hakikaten zor! Lakin zor olsa da kabullenmeyin. Çünkü bildikleri sınırlıdır, yanlıştır ama tek doğrunun kendisi olduğuna inanır. Bu düşüncenin gerçek olduğuna kendisi ikna olduğu gibi çevresindeki bazı kimseleri de vaatlerle, yalanla veya zorlayarak ikna etmiştir, tüm algılarını bu yönde kilitlemiştir.
* İyiye ve makule davet etmek üzere son kez daha uzlaşı arayın;
a. Davete icabet etmiyorsa izleyin: Davetiniz samimi ve gerçekçi olduğu halde davetinizi kabul etmiyor, gelmiyorsa; dikkatle izleyin! Size zarar vermek isteyebilir, neler yapabileceğini düşünüp uygun konum ve önlem alın!
b. Geliyorsa temkinli olun: Davetiniz üzerine size yaklaşıyor, yanınıza geliyor ama katkı vermiyorsa düşünün. Kişilik olarak iyimserseniz; bir alt seviyeye geçerek "temkinli iyimser" olun, ama hiç güvenmeyin!
c. Bekleyin: Adım atmasını bekleyin ve hangi yöne doğru adım atıyor dikkatle takip edin. Sizi, işinizdeki başarınızı gizli veya açıktan engelliyorsa, hatta saldırganlaşıyorsa aranıza mesafe koyun, kırmızı bir hat çizin, dur deyin!
Bu süreçte;
* Gizli kalmaya özel özen gösteriyor ve gizli kapaklı aleyhinizde çalışmaya devam ediyor ve bunda ısrar ediyorsa tehlike büyük, uyanık olun.
* Açıktan sizi engelliyorsa, açıkça konuşun. Amacını söylese de, başka bir niyeti olduğu ihtimalini düşünün, dikkate alın.
* Açıktan saldırıyorsa birebir ilişkileri kesin, herkesin yanında iken muhatap alın. Hamlelerini boşa çıkaracak haklı girişimlerde bulunun.
* Yaptığınız işi başarısızlığa itecek işlemler yapıyor, baltalıyorsa açık tavır alın, yanınızdan kovun. Kapınızın önünden geçmesini engelleyin.
* Bir grubu kendi yetkisi ve yaptırımlarla zorlayarak (veya birilerini ikna ederek peşinize takıp) sizi yalnızlaştırmaya başlamışsa, tehlike büyük demektir. Dikkat edin egosentrizm iş başındadır ve ego tavan yapmıştır, çabuk uzaklaşın!
* Her şeye rağmen; sizi istediği noktaya getiremediği ve (kurumdan) uzaklaştıramadığı için komplolar kuruyor, işinizi yapmanızı engelliyor, iftiralar atmaya başlıyor, asılsız şikayetler yapıyor, insanları üzerinize salıyor ve saldırganlık dozunu artırıyorsa; yapacak bir şey yok! Üst yöneticinize ulaşın, ulaşamıyorsanız ve önlemek yönünde mesafe alamıyorsanız; üzerinize gelen egosentrik anlayışa tutsak olmuş kimseye hakkını teslim edin ve son olarak 112'yi arayarak bilime havale edin, psikiyatr anabilim dalını yönlendirin. Tabii ayrıca Allah ıslah etsin de diyebilirsiniz...
Tabii böyle bir şey yaşamak mümkün değilse de; ola ki yaşamışsanız ya da yaşıyorsanız sonuç her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun, geçmiş olsun!
Sözün özü
Unut Unutmamak gerekir ki; önyargılardan, şahsi duygulardan, çıkarlardan, alışkanlıklardan, ezberden uzaklaşıldığında; insan özüne, kendine ulaşır.
O halde! özünden ayrılmaya yol açacak etkenlerden uzaklaş ve kendin olarak kal! Ancak bu şekilde tüm zorlukların ve kötülerin üstesinden gelirsin!
Unutma! engeller karşısında pes etmeyip, mücadele ederek aşıldığında elde edilen sonuç daha değerli ve hayatsa daha anlamlı ve bu şekilde başkalarının hayatlarına ve kuruma sağladığınız katkının değeri ise kuşkusuz tartışılmaz…