Filistin topraklarında açlık, sefalet, işgal devam ederken, kan ve gözyaşları da devam ediyor. Hem de dünyanın gözleri önünde ABD ve Avrupa ülkelerinin destekleri ile.
ABD başkanı dünyanın gözleri önünde, İsrail'e elini çabuk tut bu işgal ve soy kırımı yılbaşına kadar bitir diyor. Hamas ise ölürsek şehit, kalırsak gaziyiz diyerek olanca gücü ile mücadeleye devam ediyor. Ey Amerika unutma ki senden büyük Allah (cc) var. Herkesin bir hesabı vardır. Cenabı Mevlanında bir hesabı vardır amma hiç kimsenin hesabına benzemez. Bunu da hiçbir zaman unutma. Sen ise zalimin yanında ve arkasındasın. Tarihte bunun örnekleri de çoktur. Allah (cc) ın inayeti ile nice azlar nice çoklara galip gelmişlerdir. Güçlü olmak adil olmayı gerekli kılar. Nice kendilerini güçlü hissedenler de türap olmuşlardır. Mezarlıklar ben güçlüyüm, ben ağayım, ben paşayım diyenlerle doludur. Bizlerin yapması gereken şey ise bu işgal ve katliam karşısında Allah (cc) rızası için ben ne yapıyorum sorusunu sormak ve de cevabını aramaktır. Atalarımızda uzun yıllar dünyaya hükmetmişlerdir. Bu günün tabiri ile cihan devleti idiler. Hiçbir zaman bu gün ki ABD ve Avrupa devletleri gibi bir takım ayak oyunları ile mazlumların yeraltı kaynaklarını gasp ederek sömürgeleştirmemişler ve de zalimin destekçisi olmamışlardır. Hangi dinden, hangi mezhepten olurlarsa olsunlar hep mazlumların yanında zalimlerinde karşılarında yer almışlardır. Gittikleri yerlere ihtiyaca binaen ibadethaneler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, kütüphaneler, tarihi çeşmeler, tarihi köprüler ve benzerlerini yapmışlardır. Yani gittikleri yerlere sömürmek için değil hak, adalet ve kültür hizmetleri götürmek için gitmişlerdir.
Filistin topraklarındaki işgal ve soykırım başlayalı iki aydan fazla bir zaman oldu. Katledilen masum insanların sayısı yirmi bini geçti. Yaşanan işgal ve soykırım da şehit olanların büyük çoğunluğu da çocuk ve kadın. Öyle bir imanları var ki hepsi de katiller karşısında şehadete yürüyorlar. Binlerce insanda bombalanarak yıkılan evlerin altında çürümeye yüz tutmuş durumdalar.?İsrail'in ağır bombardımanlarıyla tamamen yıkılan bina sayısı altmış bine yaklaştı. Gazze harabe bir mezarlığa dönmüş durumda ve ölüm kokuyor. Cenazeleri de defnedecek yer kalmamış durumda. Tüm dünya Filistin topraklarında yaşanan dramı bir filim şeridi gibi izliyor. Bu arada çaresizliğimizle de yüzleşmiş olduk. İsrail'in amacı da sorumluluk sahibi insanları yaşarken öldürmek ve çaresizliğe mahkûm etmektir. Gazze kanayan yaramız oldu. Eskiden de böyle idi ama zalimleri bertaraf edinceye kadar o yaramız bir daha iyi olmamak üzere daha da derinleşmiştir. İsrail, Gazze'yi bombalarken, insanlığı ve merhamet duygularını da öldürüyor. Teknolojinin olmadığı bir zamanda, adamın birisi atı üzerinde yolculuk yaparken bir yayaya yetişir ve konuşmaya başlarlar. Atlı yayaya nerden geldiğini ve nereye gittiğini sorar. Yayada uzun bir diyardan geldiğini ve gideceği menzili söyler. Atlı, aynı yere gidiyormuşuz, uzunda bir yolculuk yapmışsın. Gel birazda sen ata bin bende biraz yürüyeyim ve senide dinlendireyim der. Yaya olan yolcu ata biner binmez atı topuklar. Atın sahibi ise şaşkınlık içerisinde sen sadece benim atımı götürmüyorsun, atım ile birlikte merhametimi de götürüyorsun der. Peygamberimiz "Merhamet imandandır" buyurmuştur. İsrail ise yapmış olduğu zulümlerle insanların onlara karşı olan tüm merhamet duygularını da yok etmiştir/etmektedirler. Yaşananlarda göstermiştir ki 'İsrail laftan anlamaz, İsrail ancak güçten anlar' sözü ne kadarda anlamlı söylenmiştir. Kulaklarını tüm dünyaya kapatan Eli kanlı İsrail devlet başkanı ve avanesi görüldüğü üzere laftan anlamıyor. Câni bir devlet olan İsrail tüm gücüyle Gazze'yi ve orada yaşayan insanları yok etmeye çalışıyor. Madem İsrail laftan değil güçten anlıyor, o zaman karşı gücün sağlanması gerekmektedir. Ama nasıl? Öncelikle katil, zalim İsrail ile adil bir hesaplaşmanın hayaliyle yaşamak zorundayız. Bu hem insan hem de müslüman olmanın gereklerindendir. İsrail'i, yakın ve uzak gelecekte her saat, saniye mahkûm edecek bir irade ortaya koyarak. Gazze'de çocuklar katledilirken "tarafsız kalma" sorumsuzluğunu seçen herkesin bu vebalin altından nasıl kalkabileceğini bilmesini isterim. İnsanım diyen herkesin kendisine sorması ve de cevabını araması gereken soru şudur. Kanları donduran bu soykırım, işgal ve etnik temizlik cinayetini nasıl okumalıyız?
Gazze'de mazlumları öldürmenin haklı hiçbir gerekçesinin ve savunmasının yapılamayacağının bilinciyle, gelecekte çocukları katletme pişmanlığıyla özürlerinin asla kabul edilmeyeceğinin kararlılığı ile İsrail ve Siyonist düşünceyi benimseyen, destekleyen herkese yaşadıkları dönemlerin de hesaplarını veremeyeceklerinin de bilinmesini isterim. İslam da karamsarlık, ümitsizliğe düşmek ve yeis yoktur. Müslümanın kaybedeceği bir şeyde yoktur. Müslümanlara düşen zalimlerin karşısında dim dik ayakta durarak mücadeleye devam etmektir. Gazze'li kardeşlerimizin vermiş oldukları onurlu mücadele başta bizler olmak üzere tüm dünyaya çok şeyler öğretmiştir.
Gazze'de masum insanlar katlediliyor, evleri başlarına yıkılıyor, İsrail'in resmî teröristleri, masumlara kan kusturuyor. Tarihte görülmemiş bir soykırım ve etnik temizlik cinayeti işlenerek açıktan bir savaş suçu işleniyor. Hem de bütün ezberleri bozan, tüyleri ürperten, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde. Bilinmelidir ki mazlumların âhı yerde kalmaz. Zulüm hiçbir zaman sonsuza dek payidar olamaz, olmayacaktır da. Bundan hiç kimsenin de şüphesi olmasın. Cenabı Hakkın vaadi mutlaka yerine gelecektir.
Gazze'nin onurlu müslümanları cehennemin ortasında cenneti yaşıyorlar. Gazze'de onurlu bir direniş var. Bütün bildiklerimizi ters yüz edecek, kurulan tezgâhların hepsini bozacak, zulme isyan eden ama bir şey yapamayan kitlelerin yüreğine su serpecek diriltici bir direniş. Gazze de ki müslümanların direnişleri insanlığın izzetini, haysiyetini, onurunu koruyan bir direnişe dönüşmüştür. Gönlümüzde, dualarımızda onlarla birliktedir.