İnsan, Allah'ın yeryüzündeki yarattıkları içerisinde, en güzel olarak dizayn edip, akıllı bir varlık olarak yarattığı, sorumlulukları olan ve sorumluluklarının da neler olduğu bildirilen, kalbi ve ruhu imanla süslenen, üstün meziyetlere sahip olan bir varlıktır.
Bazen insanlar yaratılış amaç ve gayesini unutarak, nefsin heva ve heveslerine kapılmak suretiyle, gaflete düşebiliyor. Gaflet: nefsin hevasına uyarak, zamanı iyi değerlendiremeyerek, Kuran'ın mesajından uzak kalmaktır. İnsanı yoktan var ederek sağlık, sıhhat, sayısız rızık ve nimetler veren, Yüce Rabbimizden habersiz yaşaması, kalbin haktan ve ona şükürden mahrum bırakılmasıdır. Hak ile araya bir perde çekerek, gerçekleri görmeme, duymama hali olup bu güzelim dünyamızdaki ömrümüzü yaratılış amacımıza uygun bir şekilde değerlendirmeyip heba etmektir. Kalp; bilgi ve düşüncenin kaynağıdır. Kuran'ın temel amaçlarından biride, insanın doğru bilgilerle donatarak onu her türlü yanlışlıklardan ve günahlardan korumaktır. Doğru bilgiyle donatılmış insan, Allah'a ve yaratılanlara karşı sorumluluklarının bilincinde olur. Kur'an insana önce yaratılış amacını ve sorumluluklarını öğretir. İlahi emriyle insanları araştırıp düşünüp doğruyu bulmaya teşvik etmektedir. Peygamberimizde "Ey kalpleri değiştiren, evirip çeviren Allah'ım, kalbimi dinin ve taatin üzerine sabit kıl" (Müsnet 2-168)
Bedendeki hastalıkların tedavisi mümkündür. İnsanlar hastalandığı zaman doktora giderler, verilen ilaçları kullanarak veya ameliyat olmaları gereken bir durum varsa, ameliyat olarak tedavi yollarını ararlar. Fakat kalplerde ki hastalıkların tedavisi kolay değildir. Her şeyden önce insanlar gönüllerini imana açarak, şeksiz, şüphesiz inanıp, Allah'ın iradesine teslim olarak, imanın gereklerini yerine getirmek suretiyle, kalp ve gönüllerdeki gurur, kibir, nefret, büyüklenme, böbürlenme, üstünlük taslama, kendini beğenme gibi hastalıklardan kurtulabilirler.
"(Ey Muhammed seni yalanlayanlar) Hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; göğüsler içindeki kalpler kör olur" (Haç 46). Kalp imanın merkezi olan duyumuzdur "Onların işleyip kazandıkları şeyler (Günahlar) kalplerinin üzerine pas olmuştur." (Mutaffifîn 4) "Mü'minler o kimselerdir ki, yanlarında Allah anıldığı zaman kalpleri titrer" (Enfal 2)
Kalp ve gönüller, imana, ibadete, Allah sevgisi ve muhabbetine kapatılırsa, kin ve nefretin nazargâhı olur. "Bilesiniz ki kalpler ancak Allah'ı anmakla (ibadet etmekle) mutmain olur" (Râd 28). Peygamberimiz "İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir. O bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir" (Buhari İman 39) Bundan dolayıdır ki peygamberimiz dua ve ibadetlerimizin Allah indinde kabul görmesi için, gönüllerimizi kötü duygu ve düşünce gibi hasletlerden uzak tutmamızı istemiştir.
Müslüman'a yakışan kalplere ve gönüllere Allah sevgisini yerleştirerek orasını Allah ve peygamber sevgisinin önüne geçecek, dünya sevgi ve muhabbetinden berî kılmaktır. Her sevgi geçici olup, Baki olan Allah sevgisidir. Bunu başarabilenler dünyada da ahirette de mutluluğu yakalamış olurlar.
fesada uğratan hastalıkların 1. Kibirdir. Kibir; Büyüklük taslayarak ululuk iddia etmek, kendisini büyük görüp başkalarını küçük görmektir. Küçük görmek şeytani bir özellik olup onun helakine sebep olmuştur. "Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e itaat'i emrettikte, iblis yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu" (Bakara 34). İnsanları helake götüren küfür ve inkâr hastalığının en önemli sebebi kibirdir. Peygamberimiz "Cennete kibirden hiçbir şey giremez. Allah güzeldir, güzel davranışları sever, Kibir ise Hakk'ı küçük görmek ve başı gözü ile insanlarla alay etmektir" (Müslim İman 47)
2. İse kindir. Kin; kalbe yerleşen intikam alma duygusunun düşmanlığa dönüşmesidir. Kin tutmak, kin gütmek, kin beslemek gibi deyimler kalbe yerleşen düşmanlığın sürekliliğini gösteren ifadelerdir. Bunlar İslam'ın hoş görmediği ve onaylamadığı huylardır. Kuran'ı Kerim'e göre kin'in beslendiği ana kaynak, azgınlık ve sapkınlık olup Müslüman'a yakışmayan bir davranıştır. Kin'in ruhsal kaynağı öfke ve intikam hırsıdır. İnanan insanlar düşmanlık ve kin duygularını yenmedikçe, imanın gereklerini yerine getirmiş olmadıkları gibi ruhsal ve ahlaki hastalıklardan da kurtulmuş olamazlar. Kuran'da "(Resulüm!) Sen af yolunu tut iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir" (Araf 199). Peygamberimiz (a.s)a insanların hayırlısının kim olduğu sorusuna: "Muttaki olanlar, kin ve hasetten temiz olanlar" buyurarak bize davranış ve uygulamalarıyla güzel bir örnek olmuştur.
Bâyezid-i Bistâmi'nin yolu bir gün bir akıl hastanesine düşer. Doktorlardan birisi, hastalıklar, çareleri ve hangi hastalığa hangi ilacın iyi geldiği hakkında bilgi verirken, ona "Peki günah hastalığının ilacı nedir" diye sorunca; kısa bir suskunluktan sonra, orada bulunan akıl hastalarından birisi "Müsade ederseniz bunun ilacını ben söyleyeyim". Diyerek "Günah hastalığının ilacı şudur ki; tövbe kökünü, istiğfar yaprağı ile karıştırıp, gönül havanına koyduktan sonra, tevhit tokmağı ile döveceksin. İnsaf eleğinden eledikten sonra, gözyaşı ile hamur edip, aşk ateşinde pişireceksin. Muhabbet balından da birazcık karıştırıp, sabah akşam kanaat kaşığı ile azar azar yiyeceksin" deyince Bâyezid-i Bistâmi cevabımı aldım diyerek yoluna devam eder.
Kalp Yüce Rabbimizin nazargâhıdır. İnsanı insan yapan ve değerli kılan tüm özellikler kalpte toplanmıştır. İçine Allah (c.c)ın nuru inmeyen veya onun sevgi ve muhabbetinden uzak kalan kalp, özelliğini kaybederek, Rabbimize karşı görevini yapmaz hale gelerek, gururun, kibrin, kinin, intikamın, inkârın, isyanın ve kötü ahlaki meziyetlerin merkezi haline gelir. Manevi değerlerle tedavi edilmezse, gözler hakkı göremez, kulaklar hakkı duyamaz, kalp ve gönüllerde gerçekleri idrak edemez hale gelir.
"(Resulüm) deki: dua ve ibadetleriniz olmasa idi, Rabbim size ne diye değer versin? (de)" (Furkan 77) Peygamberimizin de dua ettiği gibi dua ediyor ve diyoruz ki: Ey Rabbimiz kalp katılığından, gafletten, başkalarına muhtaç olmaktan, cehaletten ve faydasız bilgiden, ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten, kabul edilmeyen duadan, nimetlerinin zeval bulmasından, lütuflarının değişip başkalaşmasından, ansızın bastıran azabından, gelip çatan gazabından sana sığınıyoruz. Senden her zaman yalvaran diller, haşyetinle ürperen gönüller istiyoruz.