İtaatin şartı ve insana düşen amel (sa’y ü gayret)

SORU
Yıllardır hiç duası olmayan Müslüman dünyevi ihtiyaçlarını nasıl karşılar?
CEVAP
Müslümanlar ihtiyaçlarını dualarla değil, usulünce çalışarak, sonuç alacak fiilleri hür iradeleriyle gerçekleştirerek karşılarlar. Allah Teâlâ Kitab’ında “Bana dua edin kabul edeyim” de diyor (Ğâfir: 40/60), “İnsan ancak sa’y ve gayreti ile istediğini elde eder, sa’y ve gayretinin sonucu mutlaka görülecektir” de diyor (Necm: 53/39). Şu halde bu iki ifadeyi bir bütün içinde anlayıp uygularsak şöyle bir sonuç çıkar: Kul, ihtiyaçlarını çalışarak elde edecektir, bu arada işinin rast gitmesi, engellerin ortadan kalkması, kaza-belâya uğramaması için de Rabbine dua edecektir. Duanın yapılması, sonucu bir yana, özel ve önemli bir ibadettir. Kulun Rabbine en yakın olduğu hallerin başlarında dua hâli gelir. Ezberlenmiş formülleri bilinçsiz tekrar değil de içinden geleni, dilinin döndüğünü bilinç içinde Rabbine arz eden kul, hâlis ibadetlerden birini yapıyor demektir. Allah ve Resulü’nden nakledilen duaları da dili bir yanda aklı (bilinci) başka yanda olmadan duada kullanmak elbette makbuldür.
Sonucuna gelince ya bu dünyada veya ebedi âlemde mutlaka gerçekleşecektir.
SORU
Dilediğini zengin yapıp yola getiriyorsa diğerleri ne yapacak?
CEVAP
Dilediğini zengin yaparak ve dilediğini de yoksul yaparak da yola getiriyor. Kimini zenginlik yoldan çıkarır kimini de yoksulluk. Her iki hâlin de imtihan olma durumu vardır. Ve bu dünya imtihan yeridir.
SORU
Kızına tecavüz eden ya da çocuklarına kötülük yapan anne-babaya da mı iyi davran diyor Kur’ân?
CEVAP
Kur’ân böyle demiyor. Bu konuda genel kural şudur: Kim olursa olsun, Allah’ın emir ve talimatına aykırı istekleri yerine getirilmez ve bunu isteyenlere itaat edilmez, destekleyici, cesaret verici davranışlarda bulunulamaz..
Bu tüyler ürperten günahı işlemiş bir baba var ise elbette ona iyi davranılmaz; yaptığı ortaya çıkarsa zaten cezasını görür. Sağ kalırsa başkalarına ibret olacak şekilde davranılır.
Konu ile ilgili âyetler Lukman (15) ve Ankebût (8) sûrelerinde geçiyor. Meâli şöyle:
“Eğer ana baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dünyada iyi davran; yüzünü ve özünü bana çevirenlerin yolunu izle; dönüşünüz yalnız banadır, o zaman yapıp ettiklerinizin sonucunu size bildireceğim”.
Hz. Peygamber (s.a.), “Yâ Resûlellah! Kime iyilik etmeliyim?” şeklindeki bir soruya, “annene” diye cevap vermiş; “Sonra kime?” denilince yine “annene” demiş; üçüncü defa tekrarlanan soruya da aynı cevabı vermiş; nihayet dördüncüsünde “babana” buyurmuştur (Müsned, V, 3, 5; Tirmizî, “Birr”, 1). Ancak Allah’ın hakkı bütün hakların önünde olduğu için ana-baba çocuklarını bu hakkı ihlâl etmeye yani onu tevhid inancından sapmaya veya Allah’ın açıkça yasakladığı başka işler yapmaya zorlarlarsa kesinlikle onların bu baskısına boyun eğilmeyecek; bununla birlikte meşrû ve mâkul olan istekleri yerine getirilecektir.
Burada ana babaya iyiliğin özellikle hatırlatılmasının sebebi, böylesine önemli olan bu ödevin dahi tevhid inancından daha önemli ve önde tutulamayacağına işaret etmektir. İnsan sadece dışarıdan gelen baskılara değil, bizzat ebeveyninin baskılarına mâruz kalarak da bir sınav geçirebilir. Şu halde eğer ana-baba evlâtlarından, Allah’ın varlığını ve birliğini tanımama yönünde, bu sonucu doğurabilecek bir istekte bulunurlarsa bu isteğe uyulmayacaktır. Ancak burada ana-babalar, inkâr ve şirkin dışında, açıkça günah ve haram olan başka şeyler buyururlarsa bu buyruğa itaat edilmesi gerektiği şeklinde bir anlam çıkarılmamalıdır. Zira hiçbir buyruk Allah’ın buyruğundan daha önemli olamaz; dolayısıyla hadislerde de belirtildiği gibi kural olarak Allah’a âsi olma anlamına gelebilecek hiçbir buyruğa itaat edilemez (meselâ bk. Müsned, I, 400, 409; II, 17, 142; Buhârî, “Ahkâm”, 4; “Cihâd”, 108; Müslim, “İmâre”, 39).
Allah Teâlâ birçok âyette ve Peygamberimiz (s.a.) birçok hadislerinde müminlere “emir bilmaruf nehiy anil-münker” vazifesi veriyor. Bu vazife ana-babayı da içine alır, dolayısıyla onlara iyi (makul ve meşru) davranmak, bu vazifeyi ihlal etmemelidir. İşte bu sebeple o tüyler ürperten pisliği yapan kimse kim olursa olsun, ona ve başkalarına ders olacak şekilde davranma vazifesini de Allah vermiştir; bu vazife, ana-babaya şarta bağlı itaatten önce gelir.