Hz Hasan

Hicri 3. yılda Ramazanın 15'inde (Ocak 625) Medine'de doğmuştur. Peygamberimiz, Hasan adını ve Ebû Muhammed künyesini vermiş ve kulağına bizzat ezanı kendisi okumuştur. Doğumunun yedinci gününde de akîka kurbanı kestiği ve Hz Fâtıma'dan saçının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmasını istediği bilinmektedir. Kaynaklarda, Resûlullâh'a da çok benzediği kaydedilir
Hz Hasan, kardeşiyle birlikte ilk defa Horasan seferine katılmış daha sonra da babası tarafından yine kardeşiyle birlikte Hz. Osman'ı isyancılara karşı korumak ve evine su taşımakla görevlendirilmiştir. Babası halife seçildikten sonra, Kûfeliler'i babasının yanında yer almaya ikna etmek için Ammâr b. Yâsir ile birlikte Kûfe 'ye gitmiştir. Cemel Vakası ve Sıffîn Savaşı'nda da bulunmuştur. Hz. Ali'nin şehit edilmesinin ardından Ubeydullah b. Abbas Kûfeliler'i halife olarak ona biata davet eder ve Kûfelilerde Hz Hasan'a biat ederler. Hz. Ali vefatından önce Hasan'a biat konusunda sorulan bir soruya, "Bunu ne emreder ne de nehyederim" demiştir. Fakat Şiîler Hz. Ali'nin onu veliaht tayin ettiğine inanırlar. Hz. Hasan, Kûfe Mescidinde halka hitaben yaptığı konuşmada Ehli beytin meziyetlerinden ve Hz. Peygamber'e olan yakınlığından söz eder. Ona ilk biat eden Sa'd b. Ubâde el-Ensârî, biat sırasında kendisini Allah'ın kitabına ve Rasûlullah'ın sünnetine bağlı kalmanın yanı sıra isyancılara karşı savaş şartını da kabul etmesi için zorlar fakat Hz Hasan bu şartın aslında "Allah'ın kitabı" lafzında mevcut olduğunu söyler. (Taberî, Târîh, II, 1).
Hz. Ali'nin şehit edildiğini ve Hasan'ın halifeliğe getirildiğini haber alan Muaviye, onun taraftarlarını ve Kûfeliler'i kendi safına çekmek için yoğun bir faaliyete başlayarak Abdullah b. Âmir kumandasında Suriye, Filistin ve el-Cezîre kuvvetlerinden oluşan bir ordu hazırlatır. Bu durumu Kûfe'de bulunduğu sırada öğrenen Hz. Hasan da Abdullah b. Âmir'le karşılaşmak üzere Medâin'e doğru yola çıkar. Muaviye de Musul'a ulaşarak orada konaklar. Hz. Hasan, Ubeydullah b. Abbas kumandasında 12.000 kişilik bir öncü birliğini ona karşı gönderir ve kendisine, Muaviye ile müzakerelerde bulunmak isteyen Kays b. Sa'd ve Saîd b. Kays el-Hemdânî ile istişare etmesini söyler. Bu arada, konakladığı Medâin'in Sâbât mevkiinde ordusundaki savaşa karşı isteksizliği görünce bir konuşma yaparak aslında hiçbir müslümana karşı kötü hisler beslemediğini, adamlarının çoğunluğunun savaştan hoşlanmadığını bildiğini, bunun için de onları arzu etmedikleri bir şeyle karşı karşıya bırakmak istemediğini söyler. Büyük bir şaşkınlık yaratan bu sözler üzerine Hâricîler'in görüşlerini benimseyen bir grup, "Hasan da babası gibi küfre düşmüştür" diyerek üzerine yürürler ve çekiştirmeye başlarlar. Hz. Hasan Rebîa ve Hemdân kabilelerine mensup sâdık adamlarının yanına sığınır. Onlar da etrafını çevirerek saldırganları uzaklaştırırlar. Hz. Hasan daha sonra Medâin'e gitmek üzere hareket eder. Ancak yolda kendisini öldürmeye teşebbüs eden Hâricî Cerrâh b. Sinân el-Esedî tarafından yaralanır. Bu durumu fırsat bilen Muaviye, Enbâr'da olan öncü birlik kumandanı Ubeydullah b. Abbas ile Kays b. Sa'd'ı kuşatır. Muaviye'nin öncü kumandanı Abdullah b. Âmir de Medâin'e giderek şehrin dışına çıkan Hasan'ın ordusunun karşısında mevzilenir ve onlara Muaviye'nin de Enbâr'ı kuşattığını, aslında savaş niyeti taşımadıklarını ve Hz. Hasan'ın kendisi de dâhil olmak üzere askerlerinden onlara sığınanların hayatlarının bağışlanacağını söyler. Bu sözler karşısında zaten çoğunluğun savaş istemediğini bilen Hz. Hasan da Medâin'e dönerek hilâfeti Muaviye'ye teslim etmek için belirlediği şartları Abdullah b. Âmir'e bildirir. İleri sürdüğü şartlardan bazıları; 1. İntikam için Iraklılardan hiç kimse tutuklanmayacaktır. 2. Milliyetine bakılmaksızın herkes emniyet içinde olacaktır. 3. İşlenmiş suçların tamamı affedilecektir… (el-Kâmil, III, 405). 
Abdullah b. Âmir Hz. Hasan'ın şartlarını Muaviye'ye götürür, Muaviye de bunları kendi eliyle yazarak mühürler ve iade eder. Şartlarının kabul edilmesine memnun olan Hz. Hasan, anlaşmayı Kays b. Sa'd'a bildirerek yetkilerini Muaviye'ye devretmesini ve Medâin'e dönmesini emreder. Bu duruma öfkelenen Kays, kumandası altındaki 4000 adamına ya sapıklığa düşmüş bir imama (Muaviye) itaat etmelerini veya imam olmadığı halde kendisine uyarak savaşa girmelerini teklif eder. Onlar da birinci şıkkı tercih ederler. Bu arada Hz. Hüseyin ve etrafındaki bazı kimselerde Hz. Hasan'ın Muaviye ile anlaşmasını, arkasındaki müslümanları küçük düşürdüğü gerekçesiyle karşı çıkarlarsa da Hasan kararından dönmeyerek adamları ile birlikte Kûfe'ye gider ve oraya gelen Muaviye'ye vardıkları anlaşmayı şahsen de teyit ettirir. İslâm tarihinde H.41 yılına bu uzlaşmadan dolayı "âmü'l-cemâa" (birlik yılı) denilmiştir. Böylece Hz. Hasan, kardeşi Hüseyin'in şiddetle karşı çıkmasına rağmen Muaviye ile anlaşarak Hz. Peygamber'in işaret ettiği gibi (Buhârî, "Sulh", 9; "Fiten", 20) Müslümanlar arasında kan dökülmesini önlemiş ve insanların kısa bir süre için de olsa barış ve huzur içinde yaşamalarına vesile olmuştur. Hz. Hasan daha sonra ailesiyle birlikte Medine'ye gider ve hayatının geri kalan kısmını orada siyasetten uzak bir şekilde geçirir. Kandırılan eşi Ca'de bint Eş'as b. Kays tarafından zehirlenmiş (7 Nisan 669) 44 yaşında vefat etmiştir ve Cennetü'l-baki'de annesinin yanına defnedilmiştir.
Hz. Hasan, kardeşi Hüseyin'le birlikte Peygamberimizin neslini günümüze kadar devam ettirenlerdendir. Hasan ve Hüseyin'e duyulan sevgi ve şefkat Peygamberimizin vefatından sonra da devam etmiş, Peygamberimizin sevgili torunları sıfatıyla anılmış, sevilmiş, sayılmış ve adları çocuklara verilen en yaygın isimler arasında yer almıştır. Yaklaşık altı ay halifelik yapan Hz. Hasan bazı Sünnî âlimlerce, Hulefâ-yi Râşidîn'in beşincisi ve sonuncusu kabul edilirken, Şiîler ise Hz Hasan, bizzat Hz. Ali tarafından tayin edilmiş ikinci imam ve on dört "ma'sûm-ı pâk"in dördüncüsü olarak görülür. 
Hz. Hasan'ın soyundan gelenlere "şerif" unvanı verilmiştir. Peygamberimizin "cennetin efendileri" dediği ve haklarında, "Allah'ım, ben onları seviyorum, sen de sev!" diye dua ettiği, halim, selim, sakin, cömert, vakarlı, fitneden kaçınan bir yaratılışa sahip olan Hz Hasanı rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.