Hz. Ebû Bekir halife olduktan sonraki ilk icraatı, Üsâme b. Zeyd'in kumandasında ki orduyu sefere göndermek olmuştur. Peygamberimizin vefat etmeden önce Mûte Savaşı'nda şehit olanların intikamlarını almak üzere hazırladığı ve Suriye'ye doğru göndermeyi kararlaştırdığı ordu, peygamberimizin rahatsızlığı ve vefatı dolayısıyla yola çıkamamıştı.
Dinden dönme olaylarından çekinen bazı sahâbîler mürtetlerin Medine'ye saldırabileceklerinden endişe ettiklerini Hz Ebû Bekir'e bildirerek Usame kumandasındaki orduyu göndermemesini tavsiye etmişlerdi. Diğer bazı sahâbîler de, Usame'nin çok genç ve tecrübesiz, ayrıca azatlı bir kölenin oğlu olduğunu ileri sürerek onu değiştirmesini teklif etmişlerdi. Hz. Ebû Bekir bütün bu teklif ve itirazları reddederek (26 Haziran 632) tarihinde Usame ordusuna hareket emrini verir. Usame atlı, Hz Ebubekir yaya olarak bir müddet yürüdükten sonra askerlere bir konuşma yaparak şöyle der. "Allah yolunda kâfirlerle savaşmayı, hainlik etmemeyi, sözünde durmayı, ganimet malına zarar vermemeyi, korkup çekinmemeyi, fesat çıkarmamayı, emirlere karşı gelmemeyi, çocukları, kadınları ve yaşlı insanları öldürmemeyi, meyve veren ağaçları kesmemeyi, yemek ihtiyaçları dışında koyun, sığır ve develeri boğazlamamayı, manastırlara çekilmiş kimselere dokunmamayı, kendilerine ikram edilen yemekleri Allah'ın ismini anarak yemeyi tavsiye ederim". Düşmanla savaş yapmayan bu ordu bazı âsi kabileleri yola getirerek Medine'ye dönmüştür.
Peygamberimizin nübüvvet görevini tamamladıktan sonra hakka yürümesi, peygamber olduğunu ileri süren bazı yalancılara cesaret vermiştir. Onun vefatıyla birlikte bu hareketler isyana dönüşür. Kabilelerin bir kısmı da Peygamberimizin vefatı üzerine namaz kılmakla beraber devlete artık zekât vermeyeceklerini ifade ederler. Bu arada Arabistan'ın muhtelif yerlerinde yaşayan yeni müslüman olmuş bazı kabileler de Medine ile irtibatlarını keserler. Zekât vermek istemeyenlerle mücadele hususunda müslümanlar arasında farklı görüşler ortaya çıkar. Hz. Ömer, "Lâ ilâhe illallah" diyenlerle savaşmanın doğru olmayacağını söylerken, bazıları da o yıl zekât alınmasın teklifinde bulunurlar. İrtidad edenlerle mücadelede kararlı olan Hz. Ebû Bekir önce Medine'deki sahabelerin tereddütlerini giderir. Namaz ile zekâtı birbirinden ayrı düşünmenin doğru olmayacağını, bunları ayrı birer ibadetmiş gibi görmek isteyenlerle savaşmanın şart olduğunu belirtir. Dinin tamamlandığını, onun bazı esaslarının terkedilmesine izin vermeyeceğini söyleyerek Hz. Ömer'den yardım ister. Bu kararlı tavrıyla bütün tereddütleri gideren Hz. Ebû Bekir, bir süvari birliğinin başına geçerek Fezâre kabilesinin zekâtına el koyan ve Medine'ye saldırmak isteyen Hârice b. Hısn el-Fezârî'nin üzerine yürür. Kısa bir çarpışmadan sonra âsiler bertaraf edilirler. Daha sonra Medine ve çevresindeki kabilelerden gelen yardımcı güçlerle birleşerek peygamberlik iddiasında bulunan Tuleyha b. Huveylid üzerine yürümeyi kararlaştırır. Ancak Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin ısrarları üzerine Hz Ebubekir ordunun başına Hâlid b. Velîd'i getirerek kendisi Medine'ye döner. Hâlid b. Velid, irtidad hareketlerinin bastırılmasında ve bilhassa Tuleyha, Secah ve Müseylimetül kezzâb'ın ortadan kaldırılmasında büyük başarı kazanır. Böylece Arap yarımadası büyük bir fitneden kurtulmuş olur.
Hz. Ebû Bekir, İslâm dinini tebliğ etme konusunda Hz. Peygamber'in başlattığı yöntemi devam ettirerek Sâsânîler'in elinde bulunan Fırat'ın aşağı taraflarındaki bölgelere ordu göndermeye karar verir. Bekir b. Vâil kabilesinin önemli bir kolu olan Şeybânîler'in reisi Müsennâ b. Hârise'nin Medine'ye gelerek İranlılar'la savaşmak üzere kabilesine kumandan tayin edilmesini istemesi üzerine Hâlid b. Velîd'in Sâsânîler'le yapılacak savaşa başkumandan tayin etti ve Müsennâ'ya destek vermesini istedi. Hâlid Basra körfezindeki önemli yerleşim merkezlerini fetheder. Daha sonra aldığı bir emirle Suriye cephesine geçer. Müslümanların Bizans İmparatorluğu ile askerî mücadelesi Hz. Peygamber zamanında yapılan Mûte Savaşı'yla başlamış, Tebük Seferi'yle devam etmişti. Bizanslılar 'la yapılan bu savaşların hedefi bölgenin güvenliğini sağlamak, orada yaşayanların uğradığı zulüm ve haksızlığa son vermekti. Hz. Ebû Bekir de bu amaçla 633 yılı sonbaharında her biri 3000 kişiden oluşan üç ayrı birliği Suriye'nin güney ve güneydoğu sınırlarına göndermeyi kararlaştırmıştı. Yezîd b. Ebû Süfyân ile Şürahbîl b. Hasene'yi Tebük-Maan istikametinde, Amr b. Âs'ı Eyle üzerinden sahil istikametinde yola çıkarır. Kısa bir müddet sonra orduların mevcudu 7500'e ulaşır. Başkumandanlığa önce Amr b. Âs, daha sonra da Ebû Ubeyde b. Cerrâh getirilir. Vâdilarabe, Filistin'deki Kaysâriye ve Gazze şehirleri fethedilir. Bu sırada halifeden emir alan Hâlid b. Velîd Dımaşk şehri yakınlarına ulaşarak Mercirâhit karargâhındaki Bizans askerlerini mağlûp eder. (Nisan 634). Daha sonra Dımaşk'ın güneyine doğru ilerleyerek diğer kumandanlarla birleşir ve Busrâ şehrini fetheder. Bizans'a karşı Suriye'de yapılan Ecnâdeyn Savaşında (30 Temmuz 634) sonunda ise Filistin'in kapıları müslümanlara açılmış olur. Hz. Ebû Bekir, başkumandanlığını Hâlid b. Velîd'in yaptığı Ecnâdeyn Savaşı'nın neticesini öğrendikten sonra (23 Ağustos 634) tarihinde altmış üç yaşında vefat eder.
Hz. Ebû Bekir (Ağustos 634) hastalanınca sahâbîlerle hilâfet meselesini istişare ederek Hz. Ömer'i veliaht bırakmayı kararlaştırırlar. Hz. Osman'a bir ahitname yazdırarak, Hz. Peygamber'in kabrinin yanına defnedilmesini vasiyet eder. Cenazesinin eski elbiseleriyle kefenlenmesini ister. Cenaze namazını Hz. Ömer kıldırır. Hz. Ömer, Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah ve oğlu Abdurrahman tarafından kabre konulur. Onlar peygamberimizin sevgisini ve Yüce Rabbimizin rızasını kazanarak ve gök kubbede hoş sedalar bırakarak ebedi âleme göç eylediler. Cenabı Mevla bizleri de Rabbimizin rızasını kazanarak ebedi âleme göç edenlerden eylesin.