Ey iman edenler! Allahın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah?ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide; 87)
Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz. (Fecr; 17-20
Helal, dinen ve hukuken yenilip içilmesi ve yapılması Allah tarafından yasaklanmamış olan şeylerdir. Haram ise dinen yasaklanmış şeyler demektedir. Allah iyi, temiz ve insan sağlığına faydalı olan şeyleri helal, zararlı olan şeyleri de haram kılmıştır.
İslam’da kazanç yollarından birinin de emek olduğu bilinmektedir. Emeğin de meşru olan alanlara sarf edilmesi helalin temelini oluşturur. Öyleyse Müslüman, çalışmadan başkalarının sırtından veya gayri meşru yollardan kazanç elde etmekten şiddetle sakınmalıdır. Kazancının nereden ve nasıl geldiğine dikkat etmelidir. Para gelsin de nasıl, nereden gelirse gelsin dememelidir.
Müslümanın kazancı temiz olmalı, hem kendini hem de aile fertlerini helal gıda ile beslemelidir. Helal ve harama özen göstermeden başkalarını aldatanlar şunu çok iyi bilmelidir ki; aldatan, aldatılır. Yaptığımız hileler bir gün döner dolaşır bizim yolumuza çıkar. İşte bu konu ile ilgili ibretlik bir hikaye;
Bir adamın ilçesinde bir bakkal dükkanı vardı. Köylü bir kadın bu bakkala her hafta bir kg.lık 10 top yağ getiriyor ve satıyordu. Bakkal da bu kadına dürüst birine benziyor diye güveniyordu ve yağları tartmadan alıyordu. Bu yağları müşterilerine 1 kilo diye satıyordu. Bir gün güvenmek tartmaya engel değildir diyerek merak edip yağları tartmaya karar verdi. Bir top yağ tarttı ve 900 gr geldiğini gördü. Eyvah! Dedi bakkal. Hem maddi olarak zarara uğradım, hem de müşterilerimi bilmeden aldattım diye üzüldü. Güvendiği birisi tarafından aldatılmış olduğuna şaşırdı. Bir gün yine köylü kadın yağ satmak için bakkala geldiğinde bakkal köylü kadına dedi ki:
-Ben sana güvendim ve yağları tartmadan aldım. Senin getirdiğin yağlar 900 gram geldi. Sen bunu nasıl yaptın, senden hiç beklemezdim, sana hiç yakıştıramadım dedi. Köylü kadın:
-Hile bende değil efendim, benim evimde kilo yok. Hani ben senden 3 ay önce 1 kilo şeker almıştım. Ben o 1 kiloluk şeker paketini hiç bozmadım ve onu 1 kilo tartı yerine kullanarak 1 kiloluk yağ tartıyordum demiş. O zaman bakkal anladı ki kendisinin yaptığı bu hile kendisine döndü ve aylarca eksik yağ almak zorunda kaldı. Bakkal mahcup oldu ve köylü kadından özür diledi.
Hırsızlık ve çalmak, bir başkasına ait olan bir şeyi onun rızası dışında ele geçirmektir. Hırsızlık en büyük haramlardandır ve toplumda yüz kızartıcı adi bir suç ve davranıştır. Eğer çalmak kötü ise, bir kimsenin yüz lirasını çalmakla yüz bin lirasını çalmak aynı derecede kötüdür ve suçtur. İyi insanlar bu ayrımı iyi yapmak zorundadır ve her ikisinden de uzak durmalıdır. Çünkü İyi insan tüm kötülükler karşısında aynı davranışı sergileyendir.
Haram yemek ve kul hakkına girmek sadece adi bir hırsızlık olayı olarak görülemez. Birbirimizle olan alışverişlerimizde, ilişkilerimizde ve devlete karşı sorumluluklarımızda de harama ve kul hakkına riayet etmeliyiz. Devleti milyonlarca lira dolandıranlar, zimmetine para geçirenler, görevini ve makamını kullanarak kendine menfaat temin edenler, devletin hazinesini bilerek zarara uğratanlar , başkalarına menfaat sağlayanlar, israfta sınır tanımayanlar ve vergi kaçıranlar hem haram kazanç elde etmiş olduklarını, hem de kul hakkına girerek büyük bir vebal altına girdiklerini bilmelidirler. Haramdan kaçınmak kadar, haram şüphesi taşıyan işlerden de uzak durmayı kendimize prensip edinmeliyiz.
Bir şeyin helalmi haramı olduğunu tespit ve tayin yetkisi sadece Allah'a aittir. Biz kafamıza göre bir şeyi helal ve haram yapamayız. Allahın çizdiği sınırlara riayet edip onları aşmama gayreti olan helal-haram duyarlılığı, yüksek değerler ve erdemlerle donanımlı bir toplum modeli ortaya çıkartır. İnsanlar arasında her alanda hak ve hukukun gözetilmesini mümkün kılar. İşte toplumdaki bu duyarlılık, insanları, hayatın bütün alanlarında iyilik ve doğruluk ile helal kazanç elde etmeye yöneltir. Müslüman, elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimsedir. Müslüman işinde, gücünde, ticaretinde daima güven verendir. O, alırken de satarken de doğru ve dürüst olduğu ölçüde Allah'ın rızasını kazanacağını bilir. Herkes yapıyor, bu işin kuralı bu, böyle yapmazsan ayakta kalamazsın gibi sözlerle kendini kandırmaz. Yalan ve hileye asla tevessül etmez. Zira yalan ve hile ile elde edilen malda hiçbir hayır yoktur" "Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez. Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.
Kazanırken helal yoldan kazanmak gerektiği gibi harcarken de helal yolda harcamak gerekir. Çünkü peygamberimiz (sav) "aldatan bizden değildir.? buyurmuştur. Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapmayacaksın. Her işimizde helal mi haram mı diye düşünmeliyiz ve Allah (c.c)?ın bizi gördüğünü ve onu kandıramayacağımızı unutmamalıyız. Başkasını aldatan kendini aldatır sözünü aklımızdan çıkarmayacağız. Aynı zamanda haramlar, helallerimizi de götürür ve bize bir şey bırakmaz.
Ey insan! Haram yemedinse ve yalan söylemedinse öteki dünyadan endişe etme! Ey kul! Bu dünyada verdinse orada alırsın, burada aldınsa orda verirsin. Haramların işlenmesi azabı gerektirir, haramların normal görülmesi gazabı gerektirir.