HAYATIN ANLAMINI BİLİYOR MUSUN? ADEM!

Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah´ın katındadır. (Enfal; 28)

Ey! iman edenler, Allah, görmeksizin kendisinden korkanları ayırt etmek için, ellerinizin, mızraklarınızın erişebileceği bir şeyle, and olsun ki, sizi imtihan edecektir. Kim bundan sonra aşırı giderse ona pek acıklı bir azap vardır. (Maide; 94)

Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. (Enbiya; 35)

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? (Ankebut; 2 )

Yemin olsun ki sizi, biraz korku ve açlıkla, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (Bakara; 155)

Görüldüğü gibi dünya bir imtihan yeridir. Bu geçici dünyadaki imtihanı kazananlar, öteki dünyada cennete gideceklerdir. Bu imtihanı kazanmanın yolu; Allah'a inanıp güvenmek ve peygambere itaat etmek, yolundan gitmek, iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olmaktan geçiyor. Bu imtihanın konusu iyi insan; süresi hayatımızdır. Nerede biteceği ise belirsizdir. Doğrularımızın yanlışlarımızdan fazla olduğu durumda sınıfı geçeceğiz. O sebeple artılarımızı çoğaltıp eksilerimizi azaltmaya çalışmalıyız. Her şey bizim elimizde.

O halde hayatın Anlamını Biliyormuyuz? Yoksa '' Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete'' mi diyoruz. Dünyaya niçin geldiğimizi, nereye gideceğimizi iyi bilmek zorundayız. Kısacası, hayatın anlamını bilmek gerekiyor. Hayatın anlamını bilmeyenler, hayatı anlayamazlar. İnsan ne için yaşadığını bilmelidir. Kendisi için, ailesi için toplum için ve insanlık için faydalı işler yapanlar, hayatın anlamını bilen insanlardır. Hayatın anlamını bilmeyenler ise gününü gün etmek, yemek içmek ve eğlenmekten başka bir hedefi olmayanlardır. Bu geçici dünyadan ebedi aleme giderken arkamızdan hoş bir sada bırakmak, bir eser bırakmak gerekir. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi'nin hocası Şeyh Edebalı öğütlerinde şöyle diyor: " Hayvan ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.''

"Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın, Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.''

Şair Mustafa Küçük de dünya ile ahreti şöyle tanımlıyor şiirinde:

Aşkı yankılansın hepinizin;

Kalpten kalbe ulaşan sesinde,

Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş

Sadanı hoş tut, ölümsüz ol sen de.

Hoş tut sözünü hoşluğa yönel,

Bu kubbede yalnız hoş söz kalacak…

Bu söz "kalu bela''dan bizi

Ebedi aleme taşıyacak

Bir alem ki, orada Allah'ı sevenler ile

Allah için sevilenler yaşayacak.

 Dünyadan ahrete göçüp giderken geride sadece şu kalır: Toprağa bir ağaç mı diktin, yoksa ondan ağaç mı söktün? Hak mı yedin? Hak mı dağıttın? Gönül mü kurdun, gönüller mi yıktın? Hayat, bu kadar sade ve basittir.'' Kimine göre.

Ey dost! Hayatın anlamını biliyorum diyorsan bu yaptıkların nicedir. Ya bildiklerini yapmıyorsun ya da yaptıkların bildiklerin değil. VESSELAM SEN NE YAPTIĞINI BİLMİYORSUN be Adem!