GÜNCEL

Hasan Paşa 7-8 değilmiş

İmzasını ‘7-8’ şeklinde attığı için ‘7-8 Hasan Paşa’ diye bilinen Hasan Paşa’nın öyle bir imzası olmadığı ortaya çıktı. Paşanın gerçek imzasının bulunduğu belgeyi yayınlayan Doçent Dr. Salim Aydın “Sonradan uydurulmuş bir hikâye” dedi.

Milli Savunma Üniversitesi Yakınçağ Harp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Doçent Dr. Salim Aydın’a göre Hasan Paşa hiçbir zaman ‘7-8’ şeklinde bir imza atmadı. Aydın, paşanın imzaladığı bir resmi belgeyi de yayınladı. Doçent Dr. Aydın Hürriyet’e Hasan Paşa’yı ve gerçek imzasını şöyle anlattı:

Hasan Paşa, Çorum’un bir köyünde 1832’de doğdu. Babası kılıç ustasıydı, askerlik çağına kadar onunla çalıştı, kılıç yapmayı öğrendi. Askere gidince 1853-1856 Kırım Savaşı’na katıldı. Sert ve maceracı karakteri askerliğe uygundu. Orduda kaldı, okul eğitimi yoktu ama pervasız karakteriyle “alaylı” bir asker olarak kısa sürede yükseldi.

ALAYLI KUMANDAN

1861’de Beşiktaş Karakol Kumandanı oldu. Sarayın bulunduğu semtin asayişi ondan soruluyordu. Sert ve tavizsiz tavrıyla öne çıktı. Bu görevine Sultan 2. Abdülhamid döneminde de devam etti. 1878’de Ali Suavi, Sultan 5. Murad’ı Sultan Abdülhamit’in yerine geçirmek için darbeye teşebbüs etti. Müdahale eden Hasan Paşa, Çırağan Sarayı’nda karşılaştığı Ali Suavi’yi meşhur sopasıyla etkisiz hale getirince Sultan Abdülhamid nezdinde itibarı ve nüfuzu da arttı. Ölene kadar Sultan’ın en güvendiği isimlerden biri oldu.

BELGEDEKİ İMZASI

İmzasından dolayı ‘7-8 Hasan Paşa’ olarak bilinen Paşa’nın Beşiktaş’ın tarihi kimliğinde hâlâ renkli bir yeri var. Ancak Milli Savunma Üniversitesi Yakınçağ Harp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Doçent Dr. Salim Aydın’a göre Hasan Paşa hiçbir zaman ‘7-8’ şeklinde bir imza atmadı. Aydın, paşanın imzaladığı bir resmi belgeyi de yayınladı. Doçent Dr. Aydın, Hasan Paşa’yı ve gerçek imzasını şöyle anlattı: “Hasan Paşa’nın imzasını ‘7-8’ şeklinde attığı tarihi bir gerçek değildir. Bu İttihat Terakki döneminde küçümsemek, tahkir etmek için ona yapıştırılmış bir çeşit yafta. Yaşadığı dönemde ona ‘7-8’ denilmiyordu. Hiçbir tarihi belgede de böyle bir imza veya lakap yok. Resmi imzasının olduğu belgelerden birini arşivde buldum. Tutanağa (Beşiktaş Polis Müdürü) ‘Hasan’ diye imza atmış. Bu imzanın olduğu başka evraklar da var. 7-8, ‘Okuma-yazması yoktu, cahildi’ tezine takviye olarak Paşa öldükten sonra zamanla ortaya atılmış. Bu imza hikâyesi 1940’lardan itibaren iyice oturmuş, kitaplara geçmiş."

TÜRBESİ YIKILDI

Hasan Paşa’nın 1904’teki ölümüne kadar Sultan Abdulhamid’e çok yakın biri olduğunu aktaran Aydın, “Sarayda ve saray dışında yüksek nüfuzu vardı. Ölünce de Sultan Abdülhamid, onu Barbaros Hayrettin Paşa’nın haziresine defnettiriyor, bir de türbe yaptırıyor. Sultan tahtan indirilince Hasan Paşa türbesi, Sultan’dan kalan bir sembol gibi görülüyor. Yıkılması, taşınması gazetelere konu oluyor. İttihatçıların hiç hazzetmediği biri. Önceki devri simgeliyor. Hep gündeme geliyor. Nihayetinde gerekli karar çıkarılıyor. Ama araya 1. Dünya savaşı giriyor ve sürüncemede kalıyor. Sonrasında Lütfi Kırdar’ın belediye başkanlığı döneminde türbe yıkılıyor. Kırdar da Hasan Paşa’dan hazzeden biri değil. Kemikleri Çırağan’daki Yahya Efendi Dergâhı’nda mütevazı bir mezara defnediliyor. Yakın zamana kadar mezarın ona ait olduğunu gösteren bir mezar taşı veya levha da yoktu. Hasan Paşa, bu yönüyle Sultan 2. Abdülhamid ile İttihatçıların çekişmesinin de kurbanıdır.”