Basralı meşhur tabii, alim ve zahit Hasan-ı Basri hazretleri 21 (642) yılında Medine'de doğdu. Asıl adı Ebu Said el-Hasan b. Yesar'dır.
Hz. Ömer başta olmak üzere bir çok sahabinin duasını alan Hasan-ı Basri, on iki yaşında Kur'an-ı ezberledi. Yüz yirmi kadar sahabi ile görüşme imkanı buldu. Onun için tabiin dönemi alimleri arasına girdi.
Hasan-ı Basri, Basra Valisi Süleyman b. Harb'in verdiği kadılık görevini bir süre ücret almadan yaptıktan sonra istifa ederek ilim ve vaazla meşgul oldu. Pek çok alimin yetişmesine vesile oldu. Etkili ve veciz konuşurdu. Dünya malına önem vermez, elinde bulunanları ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı.
Hasan Basri, ashabın yaşantısına hayrandı. Yetmiş Bedir gazisine yetiştiği söylüyor ve şöyle devam ediyordu:
"Siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerini görselerdi artık ahlakın kalmadığına hükmederler, kötülerinizi görselerdi bunların hesap gününe bile inanmadıklarını söylerlerdi."
Hz. Osman'ın şehit edilmesi, Cemel olayı, Sıffin Savaşı, Kerbela faciasını gibi pek çok olaya şahit olmuş, Muaviye'nin icraatlarına karşı çıkmış, Irak Valisi Haccaş'ı şiddetle eleştirmiş, öldüğünü duyunca "Allahım, onu ortadan kaldırdığın gibi kurduğu yönetimi de ortadan kaldır" diye dua etmiştir. Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz'e de mektuplar yazarak tavsiyede bulunmuştur.
Takva sahiplerinin öncüsüdür. Hem yaşayışında hem de tavsiyelerinde ılımlı züht anlayışını ortaya koymuştur. "Her ümmetin bir putu vardır. Bu ümmetin putu da altın ve gümüştür" diyerek dünya tutkusunu reddetmiştir. Ölümden korkan birine, "Arkanda servet bıraktığın için ölümden korkuyorsun. Serveti önden gönderdiysen korkmazdın" demiştir. Tasavufla yakın ilgisinden dolayı tarikat silsilerinde önemli yer tutar. Hz. Ali'den başlayıp Hasan-ı Basri tarikatıyla devam eden cehzi zikri esas olan pek çok tarikat vardır.
Hasan-ı Basri'nin devrin alim ve yöneticilerine yazdığı bazı mektuplar da derlenip kitap halinde getirilmiştir.
Hasan-ı Basri'nin sözlerinin büyük bir kısmı ya bir ayetin meali veya tefsiridir. Yahut bir peygamber sözüne dayanmaktadır. Düşüncesinin mihveri, yaşadığı hayatla Kur'an ve Sünnet arasındaki alakanın yeniden tesisi olmuştur.
Hasan Basri, kendisini anlatan rivayetlerin hemen hepsinin vurguladığı gibi sözleri davranışlarına, davranışları sözlerine uyan bir alim olarak, zamanın meselelerini kendi hayatında uygulayarak olabileceğini göstermek suretiyle çözümler getirmiş örnek bir şahsiyettir.
Hasan-ı Basri düşüncesinin en önemli konusu insanın hayatıdır, fiil ve davranışlarıdır. Ona göre ahlak; insanın içinde yaşadığı dünyanın ve hayatın anlamının sorgulandığı ve davranışlarına yansıttığı şuur halidir. İnsanlar, kendisine verilenle kurduğu ilişkiye bağlı olarak imtihan şartlarını yaşarlar. Zenginler zenginlikle, fakirlikle, sağlık, ilim gibi özellikleri olanlar da o özellikleriyle imtihan edilirler.
Hayat kadar ölüm ve sonrası da önemlidir. Hasan-ı Basri, bir şiirinde şöyle der: "Ölerek rahata kavuşan ölü değildir. Asıl ölü, yaşayanların ölüsüdür. Ölü; umutsuzluğa düşmüş, gönlünü karartmış ve Rabbinden umudunu kesmiş olan kimsedir."
Çocuk terbiyesi konusundaki sözleri manidardır. "Eğer çocuğunda seni rahatsız eden bir davranış görürsen hemen tövbe et. Çünkü bu, senin istemiş olduğun şeydir. Zira çocuk, kötülükleri büyüklerinden öğrenmiştir."
Siyasette devler adamlarının ellerindeki imkanları hep iyi kullanmalarını ister. Aksi halde onları en sert şekilde uyarmaktan çekinmez. Zalim sultanın haksızlıklarını anlatmanın gıybet olmadığını söyler.
Hasan-ı Basri, tabiin müfessirlerinin en önde gelenlerindendir. Ancak Vaazlarında ve derslerinde yapmış olduğu tefsirlerle yetinmiş, müstakil bir tefsir kitabı yazmamıştır. Tefsirde izlediği usulün yeniden değerlendirilebilmesi için ciddi araştırmalara ihtiyaç vardır.
Hadis rivayeti konusunda sahabe dönemini gördüğü ve onların tedrisinden geçtiği için önemli bir isimdir. Onun için onun rivayetleri, genellikle kabul görmüştür.
Eserleri:
1-Risale ila-Abdülmelik b. Mervan fi'l-Kader:
Bu eser, Hasan-ı Basri'nin kader, irade ve sorumluluk konusundaki görüşlerini yansıtır.
2- Risale fi- fazl-ı Mekke:
Şehirlerin, özellikle Mekke'nin faziletine dair yazılmış ilk eserdir.
3- et-Tefsir:
Bu eser, Hasan-ı Basri'nin ayetlerin tefsiriyle ilgili görüşlerini toplamak suretiyle meydana getirilmiştir. Tefsirle ilgili görüşleri; kendinden sonraki pek çok müfessire, Alusi, Taberi, Maturidi, Zemahşeri, İbni Kesir, Süyuti gibi alimlerin eserlerine kaynak teşkil etmiştir. Tefsirde, hadiste, fıkıhta, kelamda, tasavvufta hep ona başvurmuşlardır. Hasan-ı Basri'nin tefsire dair görüşlerini ilk defa Pakistanlı Dr. Şir Ali Şah ve Kahireli Dr. Muhammed Abdurrahim ile Şeyh Ahmet Ferid Mezdi bir araya getirmişlerdir. İlk defa Kahirede (Tefsirü'l-Hasan-ı Basri) adıyla yayınlanmıştır. Tuğrul Sopran 2021 yılında (Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali) adıyla tercüme edip tahkikiyle birlikte 2 cilt olarak İstanbul'da yayınlanmıştır.
4-Şürutu'l-İmame:
Hahifetiliğin limanetin şartlarını konu almıştır.
5-İstigfaratü'l-Münkıze Mine'n-Nar:
Bu kitap, 1982'de Mekke'de yeniden yayınlanmıştır.
6-ez-Zühd: İbadet, ihlas, tevekkül, doğruluk, tevazu, kanaat gibi konulara dair sözlerinden derlenmiştir.
7- el-Feraiz (54 farz kitabı)
"Elli Dört Farz Risalesi" olarak bilinir.
Çeşitli kütüphanelerde nüshaları vardır. Müellif, bu risalesinde daha çok ahlaki konulardaki emirleri sıralamıştır. Ancak hiçbir açıklama yapmamıştır. H. 1259 yılında Salahi Abdullah Efendi, bu risaleyi Arapçadan Türkçeye çevirmiş ve şerh etmiştir. Sultan Abdülmecid Han zamanında da Matbaa-i Amire'de basılmıştır.
Hasan-ı Basri, 54 farz için şöyle demiştir:
"Bir müminin her gece ve gündüz elli dört farzla amel etmesi gerekir. Bununla amel etmeyen asi/günahkar olur" demiştir.
Sonraki yıllarda bunun da pek çok şerhiya da genişletilmiş şekli yayınlanmıştır.