Toplumsal hayatta daima iyiler de vardır, kötüler de. Toplumun huzur ve sükun içinde yaşayabilmesi için kötülerin dizginlenmesi, başka bir ifade ile kötülüklerin önlenmesi gerekir. Bu da yasaların ve kuralların uygulanmasına ve etkisine bağlıdır.
Mesela hırsızlık olayında konulan kural, hırsızı yakalayıp hapse tıkmazsa yıllardır uygulanıyor ama hırsızlık olaylarında hiçbir azalma olmuyor. Genellikle suçlu, hırsızlık suçundan tutuklu olanların koğuşuna yerleştiriliyor. Orada hiç yabancılık çekmiyor. Daha kıdemli ve daha tecrübeli hırsızlarla tanışma imkanı buluyor. Onların tecrübelerinden yararlanıyor. Eksiklerini nasıl giderebilecğini öğreniyor. Daha tecrübeli bir hırsız olarak topluma dönüyor, hem de çok kısa sürede.
Bu suçlunun ıslahı, topluma kazandırılması için hiçbir şey uygulanmıyor. Rehabilite edecek hiçbir tedbir yok. Hatta duruşma sırasında iyi davranışlar sergilemişse iyi hal indiriminden de yararlanıyor. Cezaevinde her hangi bir kavgaya falan karışmamışsa infaz yasasından da yararlanarak kısa sürede tahliye olup evine, ailesine, topluma katılabiliyor.
Onu dışarıda bekleyen eski meslektaşları, derhal irtibata geçiyorlar. Soyulabilecek zenginlerin depolarını, hac veya evladının düğün parasını saklayan zavallıların adreslerini sıralıyorlar. Artık hangisinden başlarsan dercesine sürekli adres tespiti yapıyor ve gerekli bilgileri ona taşıyorlar. Genç hırsız, cezaevindeyken bunlardan uzak durmayı tasarlamışsa bile eski dostları, ona o kadar cazip tekliflerle gelirler ki o, eski işine dönmek zorunda kalır.
O dost çevresini dışındakiler de ona bir türlü güvenemezler. O da zaten topluma güven verme ihtiyacı duymayabilir.
Aslında her insan, ıslah edilebilir. Ama ısla yollarından korkmamak gerekir. Cezaevine düşenleri bir şeylerle meşgul etmek gerekir. Oradaki meslek eğitimleri, iş ve sanat kursları bu yönden oldukça yararlıdır. Orada bir meslek öğrenerek çıkan kişi, elbette dışarıda kendi ayakları üzerinde durmayı beller. Bu, onlar için çok iyi bir rahabilitasyon yoludur.
Cezaevi şartlarında yapılabilecek spor etkinlikleri, müzik-resim gibi sanatsal becerilerin geliştirilmesi de mahkumları kontrol etmenin yollarındandır. Ancak bunların ruhunu da doyurmak lazım. Mesela onlara hitap etmeyi iyi bilen tarihçi, edebiyatçı, eğitimci, pedagogların sık sık konferansa getirilmesi, daha dar çerçevede koğuşlarda sohbet etmelerinin sağlanması da yararlı olabilir. Bu noktada mahkumların deneyimli din görevlileriyle, cemaatla tanışmasını sağlamaktan da çekinilmemelidir.
Zira orada her mahkumun mutlaka bir dini inancı ve kutsalı vardır. Onu diri tutmak, dine dönüşünü sağlamak, onların ıslahında en kalıcı yol olabilir.
Cezaevinde tanıştığı bir kader mahkumundan aldığı dini bilgiler ve telkinlerle sonraki hayatında mazbut bir insana dönüşebilenlere toplumda rastlayabiliyoruz. Bunun daha sistemli biçimde bilgili ve etkili bir hoca eliyle yapılmasından daha iyi sonuçlar alınabilir.
Cezaevlerinde kütüphanelerin olduğunu, mahkumların buralardan yararlandıklarını, gelen konuşmacıları can kulağıyla dinlediklerini, hocalardan ve vaizlerden bir şeyle öğrenmeye çalıştıklarını da duyuyoruz ve mutlu oluyoruz.
Ancak herkesin ıslaha açık olmayabileceklerini de hesap etmek gerekir. Onların da ıslahı için mutlaka yargı sisteminin düzenli işlemesi şart. Orası, adı üstünde cezaevidir. Suçlu, suçunun karşılığı olan cezayı, tavizsiz ve indirimsiz çekmelidir. Evet cezasını çekmeli ki cezalar caydırıcı olabilmelidir.
Suçlu, daha girmeden alacağı cezayı, yatacağı miktarı hesap ederse bunun hiçbir caydırıcı etkisi olamaz. Falan indirimi, filan indirimi adı altında suçluları tahliye etmek, yeni gelecek mahkumlara yer açmak için iyi bir yol gibi görülebilir. Ama bu, yeni müşterilerin artışına yol açacaktır. Asla unutulmamalıdır. Yargı sistemimiz kadar infaz sistemimiz de adaletin ve huzurun sağlanmasına yardımcı olmalı, devlete güven duygusunu zedelememelidir.