HAN SÜPER MARKET!

Yaz sıcak. Çorum'da bile… Bizim kuşağın anlayamadığı cinsten.Klâsik akşam esintisi olmasa battık! Annemin tespiti ise hep aynı: Çürüdenler… Olurmuş! Tabiatın buna da ihtiyacı varmış… Bir şeyler çürüyecek, yok olacak ki, tekrar yerine gelsin. Sağlıklı, genç ve zinde… Doğa böyle; Kendisini yenileme ve arındırma kabiliyetine sahip. İnsanların onca zalimliğine, duyarsızlığına rağmen kulak asmadan bin yıllardır ezberlediği vazifesini hiç şikâyet etmeden yerine getiriyor.

Sıcaktan bunalmıştım ve başımı sokacak, dinlenip bir çay içecek yer ararken tadilatı geçenlerde tamamlanan Velipaşa Konağına girdim. Restoresi ehil eller tarafından yapıldığı her halinden belli olan konakta oturmak, sağına soluna bakınmak zevk veriyor insana. "Olabiliyormuş demek ki" dedim içimden. Çorum'un otantik dokusunu hiç bozmadan eskilerin soluduğu havayı teneffüs edebilmek mümkünmüş! Üst kattaki müzeye dönüştürülen bölümü gezerken, konağın tarihine dair bilgilere de ulaşabiliyorsunuz. Leblebi esnafı Yaşar Bodur'un işini icra ederken betimlenmiş balmumu heykelini, Çorum'da uzun yıllar hizmet vermiş Doktor Rıfat Patır'a ait olan muayenehanenin 70 sene önceki halini görmek, Çorum folkloruna ve yaşantısına ait birçok objeyi ve dokümanı orada bulabilmek çok güzeldi. Tüm bu güzel tespitlerin yanında acı bir gerçeği de orada öğrendim. Bu güzelim konağın, dönemin Çorum Belediyesi tarafından 50 yıllığına kiraya verilip bir market hüviyetine büründürülmesi. Bu bilgi ile birlikte aklımda bir sürü deli sorular sıralandı. 70'li yılların başında biz, bu kadar mı fakirdik? Şehrin sembolü niteliğinde bir yapıyı insan neden bakkala çevirir? Şehrin vizyonu bu kadar mı ucuza gider? Saat Kulesi'nin dibinde, Ulu Cami'nin yanı başında bir büyük tarihi yapı bu kadar mı sahipsiz bırakılır? Çorum esnafı market mekânı olarak başka bir yapı bulamadı mı? Bu kadar mı çaresiz ve gözünün önünü göremez olduk. Güzelim Han'ın odalarında salatalık, domates, yağ, şeker sattılar yıllarca…  Mahalle bakkallarının sonunu, yine bu sözünü ettiğim Han Süper Market getirdi. Babamın eve geldiğinde, alışverişini oradan yaptığını elindeki poşetten anlardık. Makarnanın bile Han Market'ten geldiği için tadının farklı olduğunu düşünür, buna kendimi inandırırdım. Çikolata aynıydı ama tadı daha bir farklıydı sanki! E tabi Han Süper Market! Dedem son zamanlarında gördü. Dedemin babası göremedi bu süper gelişmeyi!

İşin en dramatik tarafı da Şemsi Bakkala ihanet ediyorduk. Beş kuruş ucuza alacağız diye şu yapılır mıydı adama… Tek dişi kalmış Han Süper Market, şehrin tam ortasındaki tarihi konağı küstahça zapt ederek halkın ilgisini ve teveccühünü kazandı yıllarca… Kimse konağın sağından solundan yükselen iniltileri duymadı. Küstah Market, Şemsi Amca ile aramıza giremedi. O yine yaptığım kâğıt torbaları almaya devam etti benden. Hiç sitem etmedi… Babamı sordu, selam söyledi. Evde paramız çıkışmayınca deftere yazmaya devam etti.

Çok kazanıyormuş market! Ortaklar köşeyi dönmüş. Günlük şu kadar para kazanıyorlarmış! Of be! Ne para ama… Vay be, harca harca bitmez! Adamlar akıllıymış! Helâl olsun!

Velipaşa Konağı'ndan çıktım Arastada Esnaf'ın mevzusu kulağıma çalındı: Havaalanı geliyormuş, demiryolu da Koparana kadar gelmiş! Asıl mahareti kaçıran şu insanlara gülümsedim.