MURAT KARASU

15 Temmuz darbe girişiminin 7’nci yıl dönümü nedeniyle yazılı açıklama yapan İnsani Değerler Platformu(İDP) Sözcüsü Necat Yazıcı, “Ancak üzerinden 7 yıl geçmiş olan bu hain kalkışmanın ne yazık ki ana sebepleri ve etkileri üzerinde yeterince kafa yorduğumuzu söyleyemeyiz. Ne sivil toplum kuruluşları, ne akademi camiası, ne eğitimciler, ne hukukçular, ne kanaat önderleri, ne siyasetçiler, ne de devlet adamları bu olaydan gereken dersleri yeterince çıkarmış görünüyorlar” dedi.

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen kalkışmanın  yalnızca devlete değil, aynı zamanda ve daha çok milletin bizzat kendisine yönelmiş bir darbe girişimi olduğun belirten Necat Yazıcı, “Geçmişi 50 yıldan daha geriye uzanan FETÖ ihanet şebekesinin kalkışması bir yandan ülkemizdeki hemen hemen tüm siyasi, sosyal, kültürel ve inanç dengelerini bozmuş bir taraftan da milletimizin kendi geleceğine sahip çıkma refleksi ile devleti de kurtardığı anlamlı ve tarihi bir tecrübeye dönüşmüştür.

Jandarma, kadına yönelik  şiddetle mücadeleyi anlattı Jandarma, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi anlattı

Bu hain ve alçak girişime direnen, canını ortaya koyan ve vatan-millet sevgisi ile dopdolu her yaş ve toplumsal sınıftan 15 Temmuz kahramanlarımızı, gazilerimizi ve şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz” ifadelerini kullandı.

‘YAPISAL SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜNÜ ERTELEMEYE, ÖTELEMEYE DEVAM EDİYORUZ’

Darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen ana sebepleri ve etkileri üzerinde yeterince kafa yorulmadığının altını çizen Yazıcı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“15 Temmuz kalkışması devletin bir bütün halinde felç edilmesi suretiyle milletin boyunduruk altına alınması ve memleketin ele geçirilmesi çabası olarak görülmelidir. Ancak üzerinden 7 yıl geçmiş olan bu hain kalkışmanın ne yazık ki ana sebepleri ve etkileri üzerinde yeterince kafa yorduğumuzu söyleyemeyiz. Ne sivil toplum kuruluşları, ne akademi camiası, ne eğitimciler, ne hukukçular, ne kanaat önderleri, ne siyasetçiler, ne de devlet adamları bu olaydan gereken dersleri yeterince çıkarmış görünüyorlar. Her zaman yaptığımız gibi tehlikenin geçtiği zannıyla rehavet içerisine girmiş bulunuyoruz ve yıllık anma programları ile yapısal sorunlarımızın çözümünü ertelemeye, ötelemeye devam ediyoruz.

Öncelikle bilinmelidir ki; FETÖ ve benzeri habis urları ortaya çıkaran şey, bir organizasyon gücünden ziyade hastalıklı devşirme bir zihniyettir. Bu zihniyeti doğuran sebepler doğru ve sağlıklı bir şekilde tespit edilmezse tıpkı kanser hücrelerinin yeniden ortaya çıkması ve metastaz yapması gibi, benzer rahatsızlıklar yeniden nüksedecek, FETÖ yerini bir başkasına bırakacak bırakacak ve milli bünyeye yine zarar verecektir. O nedenle diyoruz ki, evet sivrisinekleri ortadan kaldırmak da anlamlıdır, ama aslolan bataklığı kurutmaktır.

‘AİDİYETLERİMİZİ SAĞLAM TEMELLERE OTURTMAZSAK FETÖ BENZERİ YAPILAR YENİDEN HORTLAR’

Bu milletin gencecik evlatlarını daha küçük yaşlardan alarak bir kurşun askere çeviren, onları insani tüm AİDİYET duygularından koparan, her şeye, ailesine, milletine, devletine, kültürüne, inancına yabancılaştırarak bir silaha dönüştüren FETÖ ve benzerlerine karşı bataklığın kurutulması ancak, her bir memleket evladının doğru ve sağlam değerlerle teçhiz edilmesiyle mümkün olacaktır.

Esas mesele aidiyettir. FETÖ aidiyetlerimizi tahrip etti; gençlerimizi ailelerinden, ana babasından ve kardeşlerinden kopardı, başkaları adına devşirdi, millet sevgisini söktü aldı yüreklerinden, inanç ve ahlak krizine soktu onları ve karşımıza profesyonel birer münafık olarak çıkardı çocuklarımızı. Aidiyetlerimizi sağlam temellere oturtamadığımız takdirde FETÖ ve benzerleri yeniden hortlayacaktır.

Aidiyeti mümkün kılacak olan ise en başta sağlam ve doğru bir eğitimdir. Bir ülkedeki eğitim şayet gençlere bir umut aşılamıyorsa, bir ufuk vermiyorsa, bir aidiyet kazandırmıyorsa, orada yeni FETÖ’lerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Yani aynı hataları tekrar ederek farklı sonuçlar ortaya çıkmasını beklemek aptallıktır. Behemehal herkes aklını başına devşirmelidir.

Diğer taraftan, ya devlet başa ya kuzgun leşe mottosunu şiar edinen bu toprakların asli kültürü çerçevesinde, aidiyetleri anlamlı kılacak olan ise başta devlet olmak üzere tüm kurumsal ve sivil-gönüllü yapıların her zaman ve her durumda adalet, ortak akıl, ehliyet ve liyakat esasları üzere yapılanması ve çalışmasıdır.

‘KENDİ GERÇEKLİĞİMİZLE VE HATALARIMIZLA SAHİBİ BİR YÜZLEŞME GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ’

Adalet duygusunun aşındığı, ehliyet ve liyakatin sadakate kurban edildiği, ortak aklın işler ve işlevsel kılınmadığı, inancın kör bir takıntıya dönüştüğü, kültürel aktarım zincirinin deforme olduğu, yardımlaşma ve dayanışma ruhunun zayıfladığı, şahsi menfaatlerin ortak menfaatten yüce tutulduğu, kültür sanattan siyasete seviyenin ve insan kalitesinin giderek düştüğü bir ortamda FETÖ ve benzerlerinin ortaya çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.

O halde topyekün bir sorgulamaya, topyekün bir arınmaya ihtiyacımız var. Kendi gerçekliğimizle, hatalarımız ve günahlarımızla sahici bir yüzleşme gerçekleştirmeliyiz.  Bunu başarabildiğimiz oranda “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun milletimize ve bütün insanlığa hayır getirmesini umabiliriz.

Her şeye rağmen asla umutsuz değiliz, hele çaresiz hiç değiliz; sadece toparlanmaya ve asli sorunları çözmek için iş birliği yapmaya ihtiyacımız var. Biz ancak birlikte anlamlıyız, biz ancak birlikte güçlüyüz.”

Editör: Çorum Hakimiyet