Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ünvanı verilen Metal Sanatçısı Hasan Tuluk, Güpür Hamamının Çorum’un köklü hamam kültürünün sergileneceği bir müzeye dönüştürülmesi gerektiğini belirtti.

Çorum’da sergilenmeye değer zengin bir hamam kültürü olduğunu dile getiren Hasan Tuluk, “Osmanlı toplum hayatında hamamların önemli bir yeri vardır. Hamamlar, temel temizlenme ihtiyaçlarını karşılamanın yanında bulunduğu şehir için aynı zamanda kültürel kimliğin de bir parçası olmuşlardır. Bu yıkanma, temizlenme ihtiyacı kimi zaman halka açık çarşı hamamlarında, kimi zaman varlıklı aileler için konak hamamlarında, kimi zaman da sıradan evlerin gusülhanelerinde giderilmiştir. Köy halkının hamamı ise Çorum yöresinde yunaklıklardır.

‘HAMAMLAR SOSYALLEŞME MEKÂNLARIYDI’

Şehirler için çarşı hamamları, köyler için yunaklıklar aynı zamanda birer sosyalleşme mekânıdır da. Zira haftanın belirli günlerinde çarşı içindeki hamama gitmek şehir ahalisi, ama özellikle de kadınlar için birer iletişim kurma, haber alıp verme, dertleşme, yani sosyalleşme yerleridir. Köy ahalisi için bu ihtiyaç, aynı zamanda çamaşır yıkama mekânı da olan yunaklıklarda karşılanmıştır.

Çorum’da Paşa Hamamı, Yeni (Ali Paşa) Hamam ve Güpür Hamamı birer çarşı hamamıdır. Bilinen yegâne özel hamam bugün Ömer Paşa Konağı bahçesinde harap haldedir. Gusülhaneler ise geleneksel Çorum evlerinin neredeyse alternatifsiz temizlenme mekânıdır ve bazı örneklerde suyun aynı mekânda ısıtıldığı ilginç uygulamalarla dikkati çekerler” dedi.

Osmanlı hamam kültüründe olduğu gibi; güya (damat) hamamı, asker hamamı, gelin hamamının hamam kültürünün Çorum’daki belli başlı eğlencelerinden olduğunu ifade eden Tuluk, “Evlenecek genç erkek ve kız çocuk için, ya da askere gidecek delikanlılar için düzenlenen hamam toplantılarında gençler ve yakınları kendi aralarında eğlenirlerdi.  

Hamamlar evlenme çağına gelmiş erkek çocuklara anaların kız beğendiği mekânlardı aynı zamanda. Hamama sonradan gelen dostların hamam paralarının “sıhhatler olsun” dilekleriyle ödenmesi; yaşı küçük, görüntüsü olgun erkek çocukların kadın hamamlarına alınmaması, ısrarcı olanlara “babasını da getirseydin” alaycı serzenişi; hamam çıkışı sokakta karşılaşan kadınların birbirlerinin ellerini tutarak salavat getirmeleri, çocuk ve gelinlerin büyüklerin ellerini öptükten sonra iyi dileklerde bulunup ayrılmaları da bu kültürün bir parçasıydı. Kadınların hamam keyfi daha eğlenceli olurdu. Kanaviçe işlemeli hamam bohçasına hamam eşyaları konduktan sonra aile büyükleri, örtündükleri atkı, siyah çarşaf ya da Çorum’a has döşeme içerisinde ve koltuk altına aldıkları bohça ile hamama giderlerdi. Bohça içinde; hamam tası, tarak, sabun, lif, kese ve kil olurdu. Kil, saçın açılmasını kolaylaştırdığı için önceden ıslatılırdı. “Hamama gidecek kadın akşamdan kilini ıslatır” sözü bu geleneğin ürettiği atasözüdür. Kadınlar gün boyu hamamda kalırlar; pazar ekmeği, pervede, pekmez, mayalı, çörek götürmeyi de ihmal etmezlerdi. Hele bir de bütün turşu varsa hamam sefasına doyum olmazdı. Göbek taşına serilen örtü üzerine doluşup karınlar bir güzel doyurulurdu. Eğlenen grup dışındaki hamam sakini çocuk ve yeni gelinler de ihmal edilmez, gözü açık bir yakının “Anam turşu pek güzel koktu. Biraz verir misin?” talebine çoğu durumda “O nasıl söz. Al anam al!” diyerek karşılık verilirdi” şeklinde kaydetti.

Türkiye Kamu-Sen'den ek zam ve refah payı talebi Türkiye Kamu-Sen'den ek zam ve refah payı talebi

SOSYAL YAŞAMIN AYRILMAZ BİR PARÇASI

Osmanlı döneminde, hatta bu yüzyılın başına kadar hamamların sosyal yaşamın neredeyse ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizen Tuluk, “Hamamlar çoğu gün ve belirli saatlerde aşırı kalabalık olur, erken gelip bir kurnanın başına çöreklenen kadınlar, yakınlarını da yanlarına alınca uzunca bir süre oradan ayrılmaz, yer bulamayanlar da en yakın kurnadan hamam tasıyla su alarak boş bulduğu bir köşede yıkanmak zorunda kalırlardı. Kimi zaman bu durum sert tartışmalara da neden olurdu. Böyle bir zamanda hamamdan dönen bir kadına sorulan “Hamam nasıldı?” sorusuna “Tas tas üstünde” cevabı verilirdi.  Çorum’da hamama gitmek çocuklar için de eğlenceliydi. Bakırcı esnafının kız çocukları şanslı olanlardandı. Babanın yaptığı küçük bakır helke ya da hamam tası çocukların başlıca oyuncağı olurdu. Götürülen kabuklu ceviz ile içi-dışı kalaylı bu kaplarla oynanır, vakit geçirilirdi.

Hamam kültüründe yaşlı ya da kimsesiz kadınlar da unutulmamıştı. Hamam sakini aile büyüğü tek başına gelmiş yaşlı bir kadını gördüğünde, kızı ya da gelinini gönderir yardımcı olmalarını sağlardı. Sırtı keselenip yıkanan kadın da dua ederek karşılık verirdi. Yaşlı kadın hamamda tanıdık birisini bulamasa da yanı başında duran, hal ve hareketinden emin olduğu gence “yavrum şu sırtımı keseler misin?” demesi yeterliydi.

Çorum’da geleneksel sanatların itibar gördüğü yıllarda esnaf ve zanaatkârların hafta sonu yorgunluklarını attıkları yerler de yine hamamlardı. Bakırcı ustalarının kalfa ve çıraklarıyla birlikte hamama gitme geleneği yıllarca sürdü.

Hamamda gün boyu çay servisi olur; çaycı, hamam içinde köşe bucak koşuştururdu. Kimi, demli ve kesme şekerli çay, kimi de limonlu kant isterdi. Kırmızı beyaz desenli seramik tabak içinde ocaktaki buharıyla getirilen sıcak su bardağına yarım dilimlik limon, posası çıkıncaya ve bardağın yüzeyinde limon lifleri görününceye kadar sıkılır, parmaklar arasında kalan limon suyu hararetli dudaklarla buluşturulduktan sonra keyifle içilirdi. Sade gazoz da hamam sefasının değişmezlerindendi. Büyükler tembih etse de zararına aldırış etmeden buz gibi gazoz zevkle içilirdi.

Ramazan gelmeden 10-15 gün önce evlerde hanımlar -Çorum tabiriyle- “ev kaldırır”, köşe bucak temizler, sonra da hamama gidip temizlenirlerdi. Ramazan ayı böyle karşılanırdı. Ramazan’da hamamlar sabaha kadar da açık olurdu. Gençler de bunu fırsat bilir, hamamda eğlenir, yeni güne de sahuru yaparak başlardı. Başta tava mayalısı, katmer, yanıç, kayısı hoşafı, pekmez ya da çay da hamam sahurların başlıca yemekleri olurdu” ifadelerini kullandı.

ŞEHRİN ODAK NOKTASINDA BULUNUYOR

Güpür Hamamının bulunduğu bölgenin tarihi ve kültürel olarak önemli bir bölge olduğunun altını çizen Tuluk, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“Tipik Osmanlı şehir dokusunun çekirdeğini çarşılar oluşturur ve bünyelerinde barındırdıkları dükkânlar, hanlar, bedesten, camiler, hamamlar, arastalar ile şehir sakinlerinin gündelik yaşam döngüsünün geçtiği en önemli merkez niteliğindedirler. Güpür Hamamı’nın da bulunduğu bölge Saat Kulesi, Velipaşa Hanı, Ulu Camisi, Arastası, İstiklal İlkokulu, Paşa ve Alipaşa Hamamları, Belediye Binası, Taş Mağazası, Dikiciler Arastası ile geleneksel çarşı oluşumunun tipik bir örneğini hala sürdürmektedir. Selçuklu Döneminden Osmanlı'ya ve Cumhuriyet’e kadar geniş bir dönemin izlerini barındıran bu bölge, tam anlamıyla Çorum’un tarihi, kültürel, iktisadi ve sosyal hayatının gözlemlendiği bir odak olma özelliğine sahiptir. Çorum Belediyesi’nin şehrin kültürel görünürlüğünü sağlamaya yönelik girişimleri doğrultusunda son yıllarda bölgede gerçekleştirdiği faaliyetler önemlidir. Ve turistik bir çekim noktasına dönüşen bölgenin tek eksiği, şehrin somut olmayan kültürel mirasının sergilendiği ‘Tematik Müzelerdir’ (Leblebi Müzesi, Gastronomi Müzesi, Edebiyat Müzesi, Bakırcılık Müzesi vs.). Hâlihazırda harap durumda olan ve Belediyenin mülkiyetine alınan Güpür Hamamı bunun için biçilmiş kaftandır ve yapının özgün işlevi de dikkate alındığında tarihi hamamın Çorum’un köklü hamam kültürünün sergileneceği bir ‘Hamam Müzesi’ne dönüşümü modern korumacılık ilkeleri açısından da en uygunudur.”

ÇOK GÜZEL UYGULAMALAR VAR

Türkiye’de çok güzel Hamam Müzeleri olduğunu ifade eden Tuluk, bunlara;

Gaziantep Hamam Müzesi, Beypazarı Türk Hamam Kültürü Müzesi, İstanbul Üniversitesi Türk Hamam Kültürü Müzesi, Eskişehir Hamam Müzesi, Battalgazi Belediyesi Tahtalı Hamam Müzesi ile Eyüpsultan Türbe Hamamı Müzesini örnek gösterdi.

BATTALGAZİ BELEDİYESİ TAHTALI HAMAM MÜZESİ

ESKİŞEHİR HAMAM MÜZESİ

GAZİANTEP HAMAM MÜZESİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TÜRK HAMAM KÜLTÜRÜ MÜZESİ

Editör: Fatih Akbaş