''EVDE FARE KAPANI VAR!''

Her atasözü doğru değildir veya söyleniş amacı ile toplumdaki anlaşılması farklıdır. En basiti 'devletin malı deniz, yemeyen domuz' derken hemen duyarlı insanlar 'yiyen domuz'  deyiverir. Diğer taraftan toplumda herkesin bildiği 'bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' atasözüne karşılık kötülüklere, tehlikelere vurdumduymazlık gösterme. Elinle, dilinle hiç olmadı ise gönlünle mücadele et ve sana dokunmasa bile başkasına dokunacağını hesap ederek bir gün bile yaşamasına rıza gösterme diyerek açıklama yapma ihtiyacı hisseder.
Yolda çocuğunuzla yürüyorsunuz kaldırımdaki ağaç sökülmüş ama çukuru geri doldurulmamış, hiçbir güvenlik tedbiri alınmadan bırakılmış olduğunu gördünüz. Sizde kenarından geçip gittiniz. Okulda sivil savunma eğitimine katılan çocuğunuz ''Baba buraya biri düşer. Belediyeye alo desende hiç olmazsa toprak doldursa''  dedi. Sizde ''Boş ver! Bebeğim biz düşmedik ya!' deyip yolunuza devam ettiniz. ''Yalan dolan hile pusu / Kim demiş ki kurtulursun / Etme bulma dünyası bu / Ben ederim sen bulursun'' hesabı yatsı namazından sonra size gelen yaşlı babanız çukuru görmedi ve ayağı takılınca yere çakılıp  başını betona çarptı. Beyin kanamasından hayatını kaybetti… Sonuç mu? Mezar başında siz gözyaşı dökerken çocuğunuz: ''Ağlama baba ağlama / Ben söylemiştim sana / Sen de demiştin boş ver dokunma/ Ama dokundu zavallı büyük babama'' dedi. Bu söylemler karşısında herhalde epey vicdan azabı çekersiniz değil mi?
Lafı fazla uzatmadan sizleri aşağıdaki hikâye ile baş başa bırakayım.
Evin minik faresi çatlak duvar aralarında gezinirken şehirden yeni gelen çiftçinin açtığı kutuyu seyreder. Oh, bana yine yeni bir şeyler çıktı diye iç geçirirken birde bakar ki 'fare kapanı' korku ve panik içerisinde ''Evde fare kapanı var! Evde fare kapanı var!'' diye bağırarak bahçeye çıkar. En yakın gördüğü dostlardan olan tavuğa gider. Durumu anlatır. 
- Tavuk: Küçücük fare kapanının bana ne zararı dokunacak ki diye düşünüp umursamaz bile. Yemini yemeye devam eder.
- Zavallı fare, tavuktan umduğunu bulamayınca karşı köşede ağacın gölgesinde dinlenen koyunun yanına gider. Ona da telaşla ''Evde fare kapanı var!'' diye durumu anlatır.
- Koyun da: ''Fare kardeş korkmakla haklısın ama dua etmekten başka çaren yok'' diyerek rahatına devam eder.
- Koyundan da umduğunu bulamayan fare son bir ümitle yan tarafta durmadan bir şeyler atıştıran ineğin yanına gider. İneğe de aynı şekilde tavuğa, koyuna anlattıklarını heyecanla anlatır. O da ne inek dinleme zahmetinde bile bulunmaz. ''Bana ne, beni ilgilendirmez'' diyerek yemesine, içmesine devam eder.
- Aradığını bulamayan fare çaresiz eve geri döner. Yemeden içmeden kesilir. Hep ''Aklımda! Aklımda!'' diye tedbirli bir şekilde otururken, korku içerisinde bir ses duyar ve hemen sesin geldiği yöne bakınca birde ne görsün, yılanın kuyruğu fare kapanına kısmış can havliyle sağa sola hareket ediyor. 
Bu arada gürültüye uyanan çiftçinin hanımı karanlıkta yılanı görmeden fare kapanının yanına gelince yılan ısırdı. Kadının feryadını duyan eşi gelir ve hemen doktora götürdü. Doktor zehri temizledi ve evine geri gönderdi. Evde kadının ateşi yükseldi. Bir türlü düşmüyordu. Bu durumda taze tavuk suyunun iyi geleceğini hepimiz biliriz. Bunun için adam hemen gidip kümesteki tavuğu kesti. Aradan birkaç gün geçince eşi-dostu geçmiş olsun demek için gelmeye başladı. Bunlara da ikram için avludaki koyunu kesti. Aradan birkaç hafta geçmeden adamın eşi öldü. Bu durumda can dostunun kırkında tüm köye yemek verilmesi gerektiğinden bunun içinde ahırdaki ineği kesti.
Bu arada olup bitenleri ibretle izleyen fare, uyardığı halde derdiyle hem hal olmayan tavuğa, koyuna, ineğe hitaben ''Yılan size dokunmadı ama yansıması kellenizi kestirdi'' diye mırıldanarak kis kis gülmeye başladı… 
Peki, ne anladık? Biraz düşünelim mi?
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nasihatin yer aldığı ''Mahirane Söylemler'' kitabımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum.  Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek (benden imzalı olarak 35 TL'ye temin edebilirsiniz.