ESKİLERİN YOKMU GÜNAHI?

Gençler grup halinde, orta yaşlılar ikişerli, yaşlılar ise ekseriya tek yürürler.  Bazen de yürüyemezler evde tek başına adeta yarı açık cezaevinde ölümü beklerler. Çoğu zaman duvarlarla kendi başına konuşurlar. İçini onlara dökerken arada bir ''hey, hey'' çekerler. ''Doğur, büyüt, okut, iş güç sahibi yap, evlendir… Ama ne kapını açan olsun ne de kapılarını sana açsınlar'' diye sıralarlar. Merhum Metin Balkanlıoğlu Hoca'nın bir paylaşımına denk geldim. Orada ''Evlatlarına karşı vazifesini yapmış olan anne babanın -ihtiyaç halinde vazifesini yapmayan evlatlara- beddua etmesine gerek yok. Sadece 'ahh' çekmesi yeterlidir. Onun için anne babanın ahı -arada istisnalar kaideyi bozmaz- asla alınmamalı ama duası alına bilindiği kadar alınmalıdır ki, işler sarpa sarmasın.

Kıymetli Okurlar,

İnsanlar elli yaşından itibaren ekseriya ''bizim zamanımızda diye başlayıp, yeni nesil, yeni nesil'' diye dillerine dolarlar. Buna bende dâhilim. Tabii haklı olunan durumlar var olunmayan durumlar var. Hani bir şarkı var ya ''gel gör eserini bayramın olsun'' diye. Aynen böyle. Bu neslin temeli biziz. Temelde sağlamlık yoksa üste sağlamlık beklenemez. Çocuk eğitiminin anne karnından itibaren başladığını uzmanlar söylüyor. Sonra daha doğmadan neler neler… Dünyaya gözünü açınca hakeza yine aynı… Anaokulu, ortaokul, lise, üniversite derken sahi yeni yeni hangi icraatları icat ettik. En basiti ekmeğe bebe dururken babayı gönderdik. Pideye damat dururken kayınpederi gönderdik.  Gelin otururken yemeği kayınvalideye yaptırdık. Çayları da herkes kendi işini kendisi görecek diye talimat yayınladık. Düğünde şu da olsun bu da olsun aman hatırları kalmasın dedik. Bayramlarda istemiyorsalar bizimle el öpmeye gelmesinler, bak falanın ki geliyor mu? Diye kıyaslamayla geçiştirdik. Harcamalarda bizim altı ayda harcadığımızı altı saatte harcamalarına gençtir ne yapsa yeridir dedik… Eee ondan sonrada şimdi nesil zamanın gençleri diye başladık eleştirmeye… Lütfen burada başta ben olmak üzere eccük duralım… En azından bir iki sual kendimize soralım. Ne kadar örnek oldum? Ne kadar vatanına milletine faydalı olması için emek verdim? Ders, test derken iki kişinin önüne sofra serecek kadar uygulama yaptırdım.  Gelecekte ayakları üzerinde durması için hangi zorluklara göğüs germesini öğütledim'' gibi gibi.  Eğer bu tür sorulara kocaman bir evet cevabı verebiliyorsak eleştirme hakkımız var. Yoksa ''gel gör eserini bayramın olsun''

Bu arada bende dede oldum. Dünya tatlısı İpek kızımız dünyaya teşrif etti. Bahtı açık olsun.

TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve -hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek,  (150 TL) benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.

Kelam kısıldı, selam kesildi

Mazeretimiz hep yeni nesildi

Peki, ne olacak gidişat şimdi?

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Rahatsız etmesin kimse

Yetiyor artık çekirdek aile

İş yapmak zor yeni nesille

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Sakın ha hiç küstürmeye

Tüm yükü çekesin üstüne

Sözde söyleyeme yeni nesile

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Zaman alıştırdı yaşlıları cefaya

Gerek yok beklemek için vefaya

Ne suç bulalım torun torbaya?

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Hata yapınca bilmeyerek

Diyemezsin neme gerek

Sonuç alınmaz eleştirerek

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Bilinmez oldu kimselerin hali

Zeminde ki bile kendisini gördü âli

Peki, ne olacak memleketin hali?

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Şehirler geçilmezdi selamsız

Akrabalar sevilirdi ayrımsız

Çaylar, kahveler içilmezdi yalnız

Eskilerin yok mu hiç günahı?

Odabaşı iş çıkarma ya başa

Sende git zevkince hadi yaşa

Dokunma eşe, dosta, gardaşa

Eskilerin yok mu hiç günahı?